"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Pazartesi, Ocak 29, 2007

agaclar.net e-dergi

agaclar.net ağaçlarla ilgili bir çok konuda başvurduğum, forumundan çok faydalandığım bir Türkçe siteydi. Son ziyaretimde sitede bir de e-dergi yayınlanmaya başladığını farkettim. Hem de daha önce bir başka yazıda bahsettiğim SankiDergi gibi, agaclar.net e-dergi de elle tutulur bir dergi mantığıyla hazırlanmış. Sayfalarını tek tek çevirerek okumak zevkli, konular da ilginç... Dergiye agaclar.net ana sayfasından ulaşmak mümkün olduğu gibi, doğrudan şu adresten de ulaşılabiliyor:

http://www.agaclar.net/dergi.html

Cuma, Ocak 26, 2007

Limonlu beyin jimnastiği

Bazen elimde kullanılmış, işi bitmiş herhangi bir şeyle çöp kutusuna doğru yürürken oynadığım bir oyun var. Bir tür ekolojik beyin jimnastiği... Oyunun adı :"Bunu çöpe atmadan önce daha başka nerede kullanabilirim?"
Her zaman işe yaradığı söylenemez tabii. Ton balığı konservesinin teneke kutusunu başka bir yerde kullanmak istemem. Ama başka şeyler de var ki...

Örneğin limon! Güzel bir salata yaptık diyelim. Artık çoban salatası mı olur, marul salatası mı... Mevsim hangi güzellikleri sunmuşsa... Elimizde son damlasına kadar sıktığımızı düşündüğümüz yarım bir limon var. Başlıyoruz gri hücreleri çalıştırmaya:

  • Bir kere limon kabuğunun pasta ve kurabiyeleri olağanüstü değiştiren hoş bir aroması var. Ama burada biraz dikkatli olmalı. Kabuğu limonun suyunu sıkmadan rendelemek herhalde biraz daha pratik olur. Daha da önemlisi her limonun kabuğu yenmez! Doğal yöntemlerle dalında olgunlaşmak yerine, kimyasal yöntemlerle dalından kopartıldıktan sonra "olgunlaştırılan" limonların kabuğundan kaçınmak daha doğru.
  • Limon suyu en iyi yağ sökücülerden biri. O yüzden bulaşık deterjanlarında da bulunur ya. Yağlı bir tavayı veya tencereyi temizlerken o günün henüz atılmamış limonlarını şöyle bir sürtmek işi kolaylaştırabilir.
  • Limon suyunun bir diğer özelliği de -sirke gibi- kireçli su lekelerini kolayca temizlemesi. Her limonu atmadan önce mutfak lavabosunu hızlıca (biz bezle siler gibi) silmekte kullanıyorum. İçinde her zaman sıkılmadan kalmış bir -iki damla limon suyu oluyor çünkü. Bu günlük alışkanlık lavaboda yağ ve kireç lekelerinin yerleşmesini önlüyor, daha temiz ve parlak bir görüntü sağlıyor. Sanırım bir ölçüye kadar da dezenfekte ediyordur. Bu doğal temizlik kimyasal temizleyicileri mümkün olduğunca daha az kullanmamı sağlıyor. Ama dikkat! Benim lavabom metal. Mermer veya limon asidine karşı hassas başka bir malzemede sonuç hüsran olabilir...
  • Geçen yaz elektrik süpürgesinin torbasını yenilerken içine bir iki parça portakal kabuğu atmıştım. Aylarca her çalıştırmamda elektrik süpürgesinden o kötü toz kokusu yerine hoş bir portakal kokusu da yayılmıştı. Aromalı bir limon da aynı işi görür mü dersiniz?
  • Ama şu kesin işe yarar. Kışın kaloriferler yanarken üzerine bir iki parça limon kabuğu koymak. Aslında tüm meyveler için geçerli bu. Özellikle turunçgillerin ısıyla açığa çıkan hoş bir aromaları var. Mutfak veya odalara hoş bir hava katmak için düşünülebilir.
  • Bir de limon çekirdekleri var tabii. Eğer doğal bir limonsa elimizdeki, bolca çekirdeği olacak ve salatamızı hazırlarken bizi biraz sinirlendirecek. Alıyoruz bu çekirdeklerin bir iki tanesini ve fazla bekletmeden hemen ufak bir saksıya ekiveriyoruz. Fazla derine değil. Enine ekeceğiz çekirdekleri. Arada bir sulayacağız, biraz sabırlı olacağız. Güzel güneş alan ve fazla soğuk olmayan bir ortam yaratabilirsek ne ala. Bir süre sonra iki canlı, mini mini, yeşil yaprak karşılayacak bizi. İyi de bakabilirsek eğer, bir limon ağacımız olacak zamanla evimizde. Mutfakta dalından kopardığımız limonları kullanmak hayalinde olamayacağız belki. Çünkü bu tür üretilen limon ağacı (veya ağaççığı) meyve vermeyecek. Olsun, onu seyredip mutlu olacağız, yetmez mi?
  • Başka?

Çöpe giderken yoldan çevrilmiş yarım bir limon için bu kadar ikinci hayat yeter de artar bile...

Pazar, Ocak 14, 2007

Eğlenmeye karşılık neşe, sahip olmaya karşılık varolmak

Haşmet Babaoğlu'nun yılbaşından bu yana yazdığı üç yazı hoşuma gitti ve basit yaşam bakış açısından sözetmeye değer geldi.
İki yazısında eğlenmek ve mutlu olmak çabası ile unutulmaya yüz tutan neşeyi karşılaştırıyor Babaoğlu:

Eğlenmedim çünkü neşe içindeydim diyor 6 Ocak'ta.
10 Ocak'ta ise Eğlencede kaybettiğimiz neşe nerede? diye soruyor.

14 Ocak'ta ise şehirden kaçma psikolojisi üzerine yazarken
"Ne gitmeye niyetim var ne de kalmaya!
Ne şehirden kaçmaya inanıyorum ne de şehirde yaşamaya!"
diyor ve ekliyor yazısının başlığında da dediği gibi: Limon ağacım olmasın, limon ağacı olayım!
Keyifli okumalar...