"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Salı, Şubat 10, 2009

Soğanlı bitkiler - I (Provokasyon)

Ben aslında bu sene soğanlılardan uzak durma kararı almıştım.

Turhan Baytop'un Anadolu Dağları'nda 50 Yıl adlı kitabını okuduğumdan beri her yıl sonbahar-kış aylarında aklıma düşer soğanlı bitkiler. Özel olarak soğanlı bitkilerden bahsetmez bu kitap ve ben de soğanlı bitkilerle ilk onun sayfalarında karşılaşmış değilim . Ama onların büyülü dünyasına girmemi sağlayan ve "tanış onlarla" diye fısıldayan da odur. İlk denemelerimi bir tür üç renkli çiğdem olan Crocus sieberi ssp. tricolor ve Türkçe'de dağ sümbülü, üzüm sümbülü veya müşkülüm olarak bilinen Muscari ile yapmıştım. Her ikisinin soğanlarını da yoğurt ve dondurma kaplarına ekmiş, pencere önünde kaderlerine bırakmıştım. Çiğdem harika çiçekler açarak beni havalara uçurmuş, diğeri yeşillenmiş ama çiçek açmamıştı.
Malta'ya geldiğimiz sonbahar, yanımda bir kaç parça eşyanın yanında çiğdem soğanlarımı da getirdiğimi söylememe gerek var mı? Ama ya iklimden, ya da artık yaşlanmış olduklarından (iki yıldır dolap bekliyorlardı) çiçek açmak şöyle dursun, sürmediler bile. Ben daha çok iklime bağladım bunu; çünkü soğanlı bitkilerin bir çok türü canlanıp çiçeklenmek için dondurucu soğuk istiyor ve bunu da mümkünse toprakta yaşamayı tercih ediyor. Kış gelmeden, özellikle ilk dondan önce toprağa ekilmiş olmalarının tavsiye edilmesi bundan. Malta'da ise ısının sıfır dereceye yaklaştığı en son 1960'lı yıllarda görülmüş.
İşte bu yüzden bu yıl soğanlı bitkilere uzak durma kararı almış, kendimi sukkulentler ve keçiboynuzu gibi iklim bitkilerine vermiştim. Sonra Dilek, yazışmalarımızdan birinde bu konudan bahsettiğimde, neden gerekli iklim şartlarını kendim yaratmadığımı sordu. Soğanları buzdolabına koyarak... Sakın gülmeyin, bir gece vakti uyku tutmadığında benim de aklıma gelmiş ve bana "Acaba, hımm, bilmem ki" dedirtmiş olan bu yöntem, yaygın olarak uygulanır ve tavsiye edilirmiş meğer. Çiçek açtırmak istediğiniz soğanları bir kesekağıdına koyarak en az bir ay süreyle buzdolabına koyuyor ve mümkünse unutuyorsunuz. Toprak altında zamanını bekleyen soğanlar gibi vaktini bekliyor onlar da.
Ve hatta sonra Dilek, oldu olacak soğanların bazılarını neden vazoda, suda çiçek açtırmayı denemediğimi de sordu. Bu daha önce de okuduğum ama hiç denemediğim bir şeydi. Sadece özel geliştirilmiş bazı sümbül türlerinde işe yaradığını sanıyordum. Ama araştırınca başka soğanlı bitki türlerini de bu şekilde yetiştirip çiçek açtırmanın mümkün olduğunu gördüm. Bu hevesli bahçıvanın bu kadar provakasyona karşı duramadığını, bir taraftan elindeki çiğdem soğanlarını buzdolabına koyarken, diğer taraftan sümbül soğanı aramaya giriştiğini söylemeye gerek var mı bilmem.

Sonraki yazı: Buzdolabında yer açın, soğanlarım geliyor...


Fotoğraflar:
1-Crocus sieberi subsp sublimis 'Tricolor' - Sericea
2-Muscari - louisa catlover
3-Hyacinth(Sümbül) - ~K~

4 yorum:

  1. Eee ben seninkileri merak ettim ama! Onlarin fotografi nerede?

    YanıtlaSil
  2. Yine çenem düştü Dilek. Onları ayrıca haber edeyim :)

    YanıtlaSil
  3. Dağ sümbülü, üzüm sümbülü, müşkülüm isimlerine bir tane de ben ekleyeyim. Bu çiçeği biz çocukluğumuzda "ibiguguk" diye bilirdik, adı şaka mıydı bilmem, ama bir zamanlar çiçeklerini yumurtaları haşlarken kabuklarını renklendirmek için kullandığımızı hatırlıyorum:)

    YanıtlaSil
  4. Meyvelitepe,
    İlginç yorumunuz üzerine biraz iz sürdüm. "ibigügük" TDK sözlüğüne göre çavuşkuşu demekmiş. Çavuşkuşu Türkçe'de ibibik, hüthüt diye de bilinen kuş(muş). Latince adı Upupa epops. Kuşun müşkülümü andıran bir hali yok tabii :) ama Wikipedia'ya bakılırsa "açık mavi veya zeytuni" yumurtaları olurmuş. Bu bir bağlantı olabilir mi acaba? Doğal renklendiricilerle de ilgileniyorum. Müşkülüme hiç bu gözle bakmamıştım. Verdiğiniz detay için çok teşekkürler :)

    YanıtlaSil