"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Çarşamba, Ağustos 25, 2010

Baska türlü bir ekonomi? - II



:)

Every individual…generally, indeed, neither intends to promote the public interest, nor knows how much he is promoting it. By preferring the support of domestic to that of foreign industry he intends only his own security; and by directing that industry in such a manner as its produce may be of the greatest value, he intends only his own gain, and he is in this, as in many other cases, led by an invisible hand to promote an end which was no part of his intention.

The Wealth of Nations, Book IV Chapter II

Invisible Hand (Görünmeyen el) ile ilk kez üniversitedeki birinci yilimda tanistim. Dersimiz Mikroekonomiye Giris. Iskocyali ekonomist Adam Smith ilk basimi 1776 yilinda olan "Uluslarin Zenginligi" adli kitabinda bahseder ondan. Kimilerine göre Adam Smith hepi topu üc kez ve cok üzerinde durmadan bahsetmistir "Görünmeyen El"den; bugün anlasildigindan da biraz farklidir onun kastettigi. Bugün anladigimiz sekliyle ise, özetle denir ki; persembe günleri kurulan köylü pazarindan, uluslararasi degerli kagit pazarina dek, her pazar dogal olarak kendi kendini düzenleme becerisine sahiptir. Bunu bireylerin kendi cikarlarini maksimize etme cabasi, rekabetin varligi ve arz/talebin karsilikli etkilesimi saglar.  Eger tüm alicilar neyi satin almak isterlerse onu alir ve bütün saticilar da neyi üretip satmak isterlerse onu satarlarsa; arz edilen ürün, arz miktari, fiyat vb. acidan pazar kendi kendini saglikli bir sekilde devam ettirebilecek yönde düzenler. Birilerinin alici veya saticiya -planli ekonomideki gibi mesela- "sen sunu üretip satacaksin, sen de bundan ancak bu kadar alacaksin" demesine gerek yoktur.

Görünmeyen el ve dolayisiyla serbest piyasa ekonomisi önemli bir varsayima dayanir: Bilgiye engelsiz erisim. "Alici da, satici da pazardaki tüm ürünlerden, onlarin tüm özelliklerinden ve fiyatindan haberdardir ya da istedigi taktirde hic bir engelle karsilasmadan bu bilgilere erisebilir" denir. Alici ile satici arasinda bilgi veya bilgiye erisim acisindan bir dengesizlik bulunmaz. Köylü pazarindan alisveris yapiyorsaniz ve de domates alacaksaniz, önce annem gibi pazarin tamamini bir dolasip hangi tezgahta fiyat daha uygun, hangisinde sectiriyorlar, hangisinde ezik cürük daha az karsilastirip, derhal taktiginiz "Homo economicus" sapkanizla bir takim kar maksimizasyonu analizleri yaptiginiz, domatesinizi öyle aldiginiz varsayilir. Otomobil alacaksaniz önce bol tablolu, bol hesap kitapli  ön arastirmanizi yaparsiniz. Konu komsuya, bir bilene, otomobil dergilerine, sitelerine sorarsiniz. Ikinci el piyasasini, yedek parca durumunu,  kilometre basina yaktigi benzini, hatta toplum gözünde sahip oldugu prestiji ve bunun size ne türden geri dönüsleri olacagini  arastirir, analiz eder, öyle karara varirsiniz. Pazardaki tüm alicilar da sizinle benzer hareket ettiginden kimse cürüklü domatesi pahaliya satip, üzerine bir de "sectirmem" diyemez size. Ya fiyati düsürmesi, ya sectirmesi, yani ürününü satabilmek  icin bir düzenleme yapmasi gerekir.

 Buraya kadar her sey güzel; kulaga hos geliyor, degil mi? Ama kazin ayagi öyle degil.

Birincisi, herkesin sadece kendi kisisel cikarini maksimize etmeye calistigi bir sistem yürümez. Yürümedigi yasanan son büyük küresel krizde görüldü. Kaldi ki, büyük capli bir kriz olmasa bile, pazardaki bazi hareketlerin alici - satici disindaki 3. kisilerin cikarlarini zedeleyecegi ve "bireysel cikar maksimizasyonu" prensibinin bunu göz ardi ettigi aciktir. Örnek?  Süt üreticisi maliyetleri düsürmek ve artan talebi her daim rahatlikla karsilayabilmek adina GDO'lu yemlerden medet umuyor: Sütlü cikolata üreticisi (burada alici oluyor) maliyetini düsük tutabildigi icin durumdan memnun, kullandigi sütün GDO acisindan kaynagini önemsemiyor. Kanun koyucu da "bildigin gibi yap" demis ona zaten. Bir kisim sütlü cikolata tüketicisi de "icindekilerin cok büyük önemi yok, ne kadar ucuza alirsam o kadar kardayim" diyor. Ya ben? Ben cok önemsiyorum! GDO'lu ürünler benim yasadigim cevreye zarar veriyor ve benim sagligima zararli olabileceklerine dair ilk bilimsel veriler de gelmeye basladi bile (Dilek, haberdar ettigin icin cok cok sagol). Ucuz cikolatada alan memnun,satan memnun. Peki ya benim cikarlarim ne olacak?

Ikincisi, -ki bunu daha da büyük bir sorun olarak görüyorum- 'görünmeyen el'in en büyük ön sartlarindan biri olan 'pazardaki her türlü bilgiye kayitsiz sartsiz ulasabilirlik' hicbir zaman gercek olmadi, hicbir  zaman da olmayacak gibi gözüküyor.

Cünkü:
- Bilgi ve iletisim teknolojilerinin gelismesi ve ucuzlamasi, isteyen her kisinin internet üzerinden bilgi girebilir ve bilgiye ulasabilir olmasi ,sonunda bu idealin gercek olabilecegini düsündürdü  bir zaman insanogluna. Öyle olmadigini artik biliyoruz.
- Yerel pazarlardan da bahsetmiyoruz artik, pazarimiz küresel ve orada satin almak üstedigimiz ürünü satan onbinlerce üretici var. Tüm ürünleri tek tek degerlendirmek ve karsilastirmak  zaten en basindan  bilissel (cognitive) kapasitemizin disinda.
- Ürünümüzün kalitesini etkileyen bilgi ve hayal gücümüzün ötesinde faktörler var ayrica.  Biraz merak edip sorgulamasaydim, sincaptan cok benim aklimi celen o cicili bicili yagmur botlarinin icinde neler olabilecegini nereden bilecektim?  Bir cok alici icin görünüsteki albeni, görünüsteki saglamlik/isgörürlük ve fiyatin ucuzlugu "kar maksimizasyonu" icin yeterli kriterler. Uzun vadede cevre ve saglimiza olan zararlarinin ceplerimize de yansiyacak etkileri genelde göz ardi ediliyor.
- Ayrica internetin varligi ve benim sorgulayici/süpheci tüketici olmam durumu cok da iyilestirmiyor. Sadece tek bir üründe kullanilmis kimyasal maddelerin adlari bile siradan tüketici olarak benim hafiza, algilama, telafuz ve degerlendirme kapasitemin kat kat ötesinde. Karsilastirmali analizlere ve ürünün diger niteliklerine hic giremiyorum bile! Güc bela varligindan haberdar oldugum dogal kaucuktan yagmur botlarina erisemedim bildiginiz gibi. Bol kimyasalli, ucuz Cin mali botlarin hakimiyetindeki piyasada saticilardan bazilari neden bahsettigimi bile bilmiyordu.
- Üstelik üreticiler de hicbir zaman bilgi paylasmaya acik olmamislardir. Kismen hakli sebeplerle; kim rakibinin üretim sirlarini bilmesini ister? Ama acikca tüketicinin de bir cok seyi bilmemesi tercih ediliyor. Ne sorarsaniz sorun takilmis plak gibi ayni yaniti veren üreticiler var. "Ürünlerimize gösterdiginiz ilgi icin tesekkür ederiz. Web sayfamizi görmüs müydünüz? bla...bla..bla.."
Patates almaya benzemiyor bütün bunlar diyecegim ama patates almak bile eskisi kadar basit degil artik. Yerel olani var, olmayani var; organik olani var, olmayani var; GDO'lu olani var olmayani var´; desteklemek isteyeceginiz kücük üreticiden olani var, kösteklemek isteyeceginiz uluslararasi üreticiden olani var; büyügü kücügü, kirmizisi  beyazi,  bir kiloya acikta satilani , bes kiloya plastik torbada satilani var; digerlerine benzedigi halde neden onlarin yari fiyatina satildigini bir türlü anlayamadiginiz ve fena halde süphelendikleriniz var.  

Özetle, güclü olanin kendi kisisel cikarlarini maksimize ettigi, kücük üreticinin sesinin duyulmadigi, tüketicinin cok önemli bilgilere özellikle arasa bile güclükle ulasabildigi veya asla ulasamadigi, bilgiye ulasacagim derken bilgi okyanusunda bogulup gittigi, önüne pazarlama teknikleriyle sahte kar maksimizasyonu pastalari sunulan bir tuhaf pazarlar devrinde yasiyoruz. 'Görünmeyen el' belki de gercekten var; ama birilerinin sirtini pışpışlamaktan pazari derleyip toplamaya firsat bulamiyor.    

Peki insan gercekten homo economicus mudur, yoksa bundan baska bir sey mi? O da baska bür güne izninizle.

Bu konuda baska bir yazi daha, okumak isterseniz:
Market Failure: The Back of the Invisible Hand

Ayrica web lehte ve aleyhte bir dolu yaziyla dolu, daha da ilgilenirseniz...

3 yorum:

  1. Defne Koryurek sagolsun Evren. Twitter'dan, gruptan, Facebook'tan heryerden bas bas bagiriyor haberleri. Duyana ama!

    Bir grup var ki, bana uzaydan gelmisim muamelesi yapiyor, abartiyor diye dusunuyor. Yasiyoruz, olursek de olecegiz diyor. Tamam herkes dogacak ve olecek ama aradaki yasadigimiz surecte kaliteli olarak yasama hakkimizdan neden birilerinin cebi dolacak diye vazgecelim?

    YanıtlaSil
  2. Dilek,
    ah keske nasil olsa ölecegiz kolayliginda olsaydi hersey. Tüketicinin ucuz olsun da, ne olursa olsun yaklasiminin öyle küresel, büyük capli sonuclari var ki. Hangi bir tarafindan örnekleyeyim?

    YanıtlaSil
  3. Ucuzlugun disinda seyler de var Evren! Mesela bir yerine 3 bluz alip giymek varken ona niye o fiyati odeyeyim diyenler var :( Yedigim ictigimle yasiyorum, onun keyfinden vazgecmem diyenler var! :( Amaaaan atin olumu arpadan olsun diyenler var... Onlar var oldukca da bize rahat yok, kinayan da cok. Huysuz, herseye bahane bulan, gecimsiz insan durumuna dusuruyorlar. Cikarcilikla baska firmalarin reklamlarini yapanlar var mesela son donem bloglarda. Evlerine gelen bir kutu dondurma icin harika deyip baskalarinin aklini celenler almis basini gidiyor. Ama onun icindeki glikoz surubu, katki maddeleri saglikli degil nasil yaparsin bunu dedigimde, amaaan kim dikkat ediyor ki, yiyoruz iste diyorlar. Goz bu insan oyle reklamlar goruyor ki, ozeniyor hali ile, ama dur demeyi bilmemiz gerek diye nefsimizi terbiye etmeye calisirken bir de boyle insanlarla cebellesmek durumunda kaliyoruz! Ustelik blog yaziyorlar, ustelik cikar elde ediyorlar. Kimisi de Allah katinda nefsini terbiye etmek konusunda ders veriyorlar, biz onlar kadar ilgili gorunmuyoruz disaridan ya!

    YanıtlaSil