"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Salı, Kasım 23, 2010

Bu grinin bir söyledigi var bize ve agaclarin bir bildigi var.

Fotograf: Big Grey Mare

Karanlikta kalkiyoruz. Gün griligini bir türlü atamiyor üstünden. "Hadi, bir gayret" derken daha biz, "ögleden sonra", karanliga boguluyoruz yine. Sanki camura battik.

Babasi mevsime uygun bilmeceler ögretiyor sincaba. Gecen gün gelmis bana soruyor: "Bulutlar günesin nesi?"
Sonra kendisi yanitliyor: "Yorganiiii"

Haftasonlari kalkinca soruyorlar birbirlerine: "Günes yorganini atmis mi bugün?"
Bugünlerde hava soguk mu soguk. Günes öyle bir sarildi ki yorganina, bütün gün birakmiyor.

Ne zaman o gri ve yapiskan yorgan kaplasa cografyayi, bulutlarin öte yanini hayal ediyorum. Günes hicbir yere gitmedi, hala orada. Olagan(üstü) parlakligiyla salinip duruyor aslinda tepemizde. Biz göremiyoruz sadece... Bunu bilmek günümü kurtariyor. Yoksa daha Aralik'in 21'ine, daha camurun dibine vurmamiza cok var.
Bu yil yeni bir tesellim daha var "bulutlarin öte yani"ndan baska. Agustos ayinda canimin cok sıkkın olduğu bir Pazar günü, biraz nefes almak icin nehir kenarina gitmistim. Yol boyunca kabarik olan öfkemi nehirin suyuna birakip dönerken kiyida siyah, pürüzsüz bir tas buldum. Cebime attim. Haftalarca akcaagac tohumlari , at kestaneleri ve gingko yapraklariyla yarenlik etti orada. Arada bir sincabin anaokuluna gitmek istemedigi günlerde Sabiha Paktuna usulü onun cebine girdi. "Bu ikimizin tasi, kimseye verme. Seni gelip alacagimin ve orada birakmayacagimin isareti. Şişşşt! kimseye söyleme, bizim sirrimiz bu". İse yaradı mı bilmiyorum. Bugünlerde geri aldim tasimi, yine benim cebimde. Baska bir seyi simgeliyor. Şişşşt! Sakın kimseye söylemeyin! O siyah tas ve ben o gün dönüs yolunda bir sey gördük. Bir gök. Daha önce hic görmedigimiz bir renkte. Parlak, cocuk kitaplarindan firlama bir mavideydi.  Öyle bir mavi, öyle bir mavi ki, neredeyse fazla gelmis yere damlayacakti mavisi  diyecegim. Daha baska da nasil anlatabilirim, bilmiyorum. Siyah tas, ben ve her gün yürüdügüm yollar öyle bir rengini gördük ki gökyüzünün, şu icinde debelendigimiz camurun dibine de batsak, bir sey olmaz artik bize.  Cebimden habire söyleyip durdugu odur iste.

Fakat bu grinin de bir söyledigi var  bize. Bütün doganin -zorunluluktan degil, gereksinimden- üstüne yorganini cekip uykuya yattigi aylarda, bizim neyimiz eksik (ya da fazla) ki hep ayni hizda kosmak derdindeyiz? Biraz yavaslamak, hatta durmak, düsünmek, kabuguna cekilmek vakti olmayacak mi hic yasamimizda? Ve onun adi da kış degilse nedir?  Ne zaman kendimizi doganin döngülerinin üzerinde görmekten ve ona karsi savasa durmaktan vazgececegiz? Ne zaman mevsimlerin döngüsüne birakacagiz kendimizi? Ne zaman erkenci, karanlik, soguk ve islak kis aksamlarinda, icimize basan sıkıntıyı dagitmamiz gerekmedigini, bunun da pakete dahil oldugunu kavrayacagiz? Ne zaman agaclara dikkatle bakacagiz ve bizce ölü olan dallarinda simdiden baharin coskun tomurcuklarini tasidiklarini ama beklediklerini, beklediklerini, sabirla beklediklerini görecegiz?

Belki de bütün verimsizligimiz ve bereketsizligimiz bundan. Durmayi bilmedigimiz icin.
Agaclar öyle mi ya? Onlarin bir bildigi var.

7 yorum:

  1. Çok güzel anlatmışsın. Şiiir gibi..
    İyi ki Varsın Evren..

    YanıtlaSil
  2. Farkina varmadan bu dusunceye eristigimi farkettim simdi yazini okuyunca :) Son bir kac yildir sonbahari ve kisi cok seviyorum. Ah bir de somine-soba falan olsa diye hayiflaniyorum ara sira :)) Cogu kisinin aksine kendimi artik depresif hissetmiyorum kis geldiginde. Yazin kosusturmacasindan sonra, cam kenarinda cay kahve icmenin, kitap okumanin, uzun kis gecelerinde arkadaslarla; aa saat 11 oldu gibi gelmisti, daha 8'mis yahu, oh ne guzel deyip sohbete devam etmenin, yazin akla gelmeyen ama surecte ozlenen ki$ yemeklerinin tadi bir baska oluyor :) Herseyi oldugu gibi kabullenmek ve kendimizi akisa birakmak bizi daha mutlu ediyor sanki :)

    YanıtlaSil
  3. leonardo hala geceleri bezle uyuyor. Gunes ve bulut benzetmesini kullandik ise yarar diye. bakalim bu sabah gunes mi bulut mu diye sordugumuzda sevincle bulut diye bagiriyor ve isenmis tabi:) bu daha gercekciymis gunesi orten yorgan bulut. fransu'da oyle bir tas tasiyor cebinde birgun ogluna vermek icin. Karanlik gunler, bogulma, doga valla ayilar gibi uyusaydik seninle hemfikirim de isin rengi oyle degil. Ne kadar icime, evime kapansamda 10 dakika kadar acan gunesi bekliyorum butun gun...

    YanıtlaSil
  4. BUNUN ADI NEDİR BİLMİYORUM AMA ŞİMDİ..ŞU AN DA,TAM DA ZAMANIN DA OKUYUNCA YİNE BU SEFER...

    DURMAYA ÖVGÜ;DURMAYI DA BİLMELİ...

    YanıtlaSil
  5. Evreeeen, bu yorgan bulut benzetmesini cok sevdim. Gri bulutlari sevmek icin ne guzel bir betimleme olmus! Harikasiniz... Insan zamanla alisiyor ve gunesin kiymetini daha cok biliyor. Hatta birara goz tansiyonunun da etkisi ile gunesten kacar olmustum. Ama simdi hep gunes pesinde kosuyorum. Yalniz ruhum da gri olunca griler iyi gelmiyor. Bir tasa da benim mi ihtiyacim var ne? Ginko yapraklarina kiyamadim ama bir tane saklamak isterdim....

    YanıtlaSil
  6. bu ağaçlar ne çok şey anlatiyor değil mi? Çok umut verdi yazın bana...tomurcuklarımı hissettim..

    YanıtlaSil
  7. tam da baharı beklerken ve mart geldi hala her yer gri gri diye yakınırken.. şu rastgele düğmesini çok seviyorum ben! benim iç açıcım o..

    YanıtlaSil