Ne zaman elektronik veya elektrikli bir cihaz almaya kalksam başıma gelir. Önce son derece makul beklentilerle başlarım. Örneğin yürüyüş yaparken sıkılmamak için bir MP3 çalar almaya niyetlenirim ya da sadece internette bulduğum bazı yazıları ve bazı belgeleri yazdırmak için basit bir ev tipi yazıcı araştırmaya girişirim.
Araştırıp soruşturdukça işin çapı da büyümeye başlar. "Aaaa" der bir MP3-çalar bileni, "Aldın mı tam alacaksın. 1GB'dan aşağısı kurtarmaz!". Internet'teki yazıcı değerlendirmeleri "Dakikada bilmem kaç sayfadan daha az basan yazıcının yanına bile yaklaşmayın. Hafızası şu kadar, çözünürlüğü bu kadar değilse yüzüne bile bakmayın" diye tavsiye eder. Üstelik ne kadar iyisini, hızlısını, kapasitelisini, çok fonksiyonlusunu alırsam alayım sadece 6 ay sonra piyasaya ondan daha "en" bir model çıkacağı da kesindir. Bir yıla varmadan aldığım cihazın üstün "multi" fonksiyonlarından bir çoğunu bir kez bile kullanmadığımı farkederim. MP3 çaların ses kayıt özelliğine bir kez bile ihtiyaç duymam. Satın aldığım internet paketindeki "ultra" bağlantı hızına asla ulaşamam , çünkü satıcının hiç değinmemeyi tercih ettiği üzere bunun için bilgisayarımın ağ kartı ve kablolarını da upgrade etmem gerekiyordur.
Tanıdık geliyor mu?
Radikal'de bilişim ve teknoloji yazıları yazan Serdar Kuzuloğlu'nun şu satırlarını okudum, bana çok tanıdık geldi.
"Teknolojiye ayak uydurma telaşının kökeninde yeni bir şeylerin olduğu ve ondan geri kalındığı psikolojisi yatıyor. Oysa son kullanıcı olarak adlandırılan bizler için internet, cep telefonu, dijital fotoğraf makinesi ve tablet bilgisayarların ötesinde yeni bir şey olduğundan söz etmek zor. Birbiriyle birleşen, rol değiştiren ya da birkaç şeyi daha yapabilen cihazların istilasının mağdurlarıyız. Bu yüzden içindeki özelliklerin neredeyse hiçbirini kullanmadığımız cafcaflı şeylere kendi sağlığımız ya da eğlencemize bile ayırmadığımız bütçeleri hak görüyoruz.*"
Sorunun kökeninde biraz da bilmediğimiz, üretimine toplumca herhangi bir katkımız olmamış teknolojileri büyük bir hevesle tüketme hevesimiz yatıyor sanki. Bu yüzden ihtiyaçlarımızı tam belirleyemiyor, anlayamadığımız teknik özelliklerin, kelime kalabalıklarının içinde kayboluyoruz.
Bir sonraki elektronik eşya alışverişime elimde "Benim ihtiyacım olan sadece şu" veya "Benim bütün istediğim şu" başlıklı bir küçük listeyle çıkmayı düşünüyorum. İşe sağlam adımlarla başlamak ve ultra-mega-multi kavşaklarına geldiğimde yoldan çıkmamak için!
*Serdar Kuzuloğlu'nun yazısı: Hepsine cidden ihtiyaç var mı?
China syndrome?
4 saat önce
yazınız çok güzel,sevgi ve sevgi
YanıtlaSilyine sevgi :)
Düşününce cidden tamda dediğin gibi oluyor :)
YanıtlaSilHatta bu cep telefonları için bile geçerli çoğu zaman.Kullanmadığımız bir dolu özellik :)
Dvd player dediğin mp3 çalacak,dvx göstericek :)
Keşke bulaşıkta yıkasa diyesim geliyor :)
Sevgiler
~mrl~
Merhaba,
YanıtlaSilAdınızı bilmediğim için nasıl hitap edeceğimi de bilemedim. Yazıyı beğenmenize sevindim.
Teşekkürler...
Mrl'ciğim,
Evet, son kullandığım cep telefonunda da alırken pek önemseyip sonra hiç kullanmadığım bir sürü özellik vardı. Bu gidişle yakında bulaşık da, çamaşır da yıkayacaklar, merak etme :-))
Sevgiler