"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Çarşamba, Ağustos 31, 2011

Sen şu köşede bi dur.

Sen su kösede bi dur söyle.
Ben simdi sincabi anaokulundan almaya gidiyorum.
Dönüste belki zaman bulamam. Önemli ve cok islerimiz var.
Halının üzerine bir köy, bir demiryolu agi ve bir hayvanat bahcesi kuracagiz.
Ama en gec yarin oturup sakin kafayla tekrar okuyacagim seni.

Cuma, Ağustos 26, 2011

Solidago'ya övgü



adimlarinin hakkini vererek yürüyen
yasli kücük göcmen kadin
oturuyor durakta
ellerinde göcmen sari ciceklerle

~

Solidago / Goldenrod / Goldrute
Cok yillik
Papatyagil
Kuzey Amerika göcmeni
Yayilmaci
Bahcelere kendini eker,
Ama bahcivan vazgecemez ondan
Günesin altinda dikilir günes gibi
Kendisi boylu poslu, dimdik
Ciceklerinse boynu bükük
Sifali -ki olmasa sasardik-
Hos kokulu
Koklarken dikkat,
Cünkü arilarin sevgilisi

Salı, Ağustos 23, 2011

Uğurböceği monologları

Bir seyi ögrenmenin zamani gelmisse, ögrenirsin.
Ortada kosturup durman gerekmez. Kitap sayfalarina gömülmen gerekmez. Google taramalarinda kaybolman gerekmez.
Doga anamizin her hali gibi, ögretmenligi de burnu havada degildir. Arkasindan kosup kosmadigini önemsemez. Yeterince yürekten sorduysan sorunu ve ögrenmenin zamani da simdiyse, ders materyallerini eve bile gönderdigi olur. Senin yaptigindan da daha incelikli yapar bunu üstelik.

Hatirlar misin, yaz ortasinda ugurböceklerini takmistin aklina? Sekiz sene önce bir gün ögrenmistin ki, ugurböcegi deyip gecilmez. Üzerindeki siyah benekler tesadüfi degildir, keyfi degildir. Bazilari iki benekli olur, bazilari yedi benekli... Böyle gider bu hikaye. Benekler türlere göredir. Iste yaz ortasinda durup dururken ugurböceklerinin beneklerine hic dikkat etmedigini farketmistin birden. Ne gecen sekiz yil icinde, ne de ondan öncesinde...

Bir de yaprak bitleri vardi tabii. Pencere kenarindaki bitkilerin bir cogunu, afrika meneksesini, kalanşoyu, adacayini, feslegeni, sonra sonra turna gagasini ele gecirmislerdi. Bizim evde yasamaya ikna bir (kac) ugurböcegi olsa da, su yaprak bitlerinin hakkindan geliverse diye geciriyordun icinden.

Icinden gecirmekle kalmayip uygulamak istedin. Bir Temmuz günü bir ceviz yapraginin üzerinde gördügün bir ugurböcegine teklif ettin. Kabul etmedi. Koparip eline aldigin ceviz yapragindan ucup gitti. Sincap, sen ve ceviz yapragi kalakaldiniz yolda. Bir ugurböcegi edinmeye öyle odaklanmistin ki, beneklerini saymak bile gelmemisti aklina.

Sonrakini anlatmak bile istemiyorum. Kölelik, zor kullanma... Artik adini ne koyarsan. Oyun parkinin kiyisinda buldugun ugurböcegini alip bir kücük kutuya hapsettin. Eve gelisini garantilemek icin. "Afrika meneksesi, bak bu dr. ugurböcegi, dr. ugurböcegi, bu da hastaniz afrika meneksesi, yaprak bitlerinden muzdarip kendisi". Bu kadar kolay mi olacak sanmistin? Olmadi. Ugurböcegi o günü  Afrika meneksesinin o yapragindan bu yapragina gezerek tamamladi. Ucup gitmedi ya, yaprak bitlerinin yüzüne bile bakmadi. Bir sonraki gün durgunlasti. En kuytu yaprak altlarina sigindi. Ertesi sabah saksinin yaninda ters dönmüs ve hareketsiz yatiyordu. Kücük bir tabaga su bile koymustun oysa susarsa icsin diye. Ders olsun bu da sana. Ugurböceklerini "annem sana terlik pabuc alacak" safliginda görmemeyi ögren. Ki, evet, onun beneklerini saymayi da unutmustun tabii ki...

Böylece isi oluruna, suyu da akisina birakmaya karar verdin, degil mi? Nasil olacagini bilmesen de....

Cumartesi miydi ondan sonraki ilk ugurböcegini bulusun? Hani büyük temizlik günüydü. Elektrik süpürgesi acikti ve orada yatagin kiyisinda durmaktaydi ugurböcegi. Tuhaf, pencere bile acik degildi oysa. Bacaginla görmeden carpman ya da elektrik süpürgesinin hükmüne teslim olmasi isten bile degildi. Ama bunlarin farkinda bile degilmis gibi duruyordu orada iste. "Merhaba ugurböcegi, hosgeldin, buradan daha az tehlikeli bir yer biliyorum, gelir miydin bir dakika? Kalanşo, bak bu ugurböcegi, ugurböcegi bu da kalanşo. Iyi gecinin birbirinizle ve iyi bakin birbirinize. Su köseye biraz da su koydum haberin olsun, ugurböcegi. Burayi evin bil, ev dedigin canin istedi mi cikip gidebildigin , canin istediginde de dönebildigin yerdir, burayi da öyle bil."

Bu kez unutmadin benekleri saymayi. Aferin. 7. Iste böylece tanisiyoruz yedi benekli ugurböcegiyle. Coccinella septempunctata. Her kanatta üc benek, bir tane de en yukarida iki kanadin birlestigi yerde.

photo by Gilles Gonthier

Yedi benekli, kalanşoyu turladi da turladi. Bazen aniden durup agzini kipirdatiyordu sanki. Sen gözle görünmez bir yaprak biti larvasini yedigini falan hayal ediyordun. Ertesi sabah yerinde yoktu. Hafifce endiselendiysen de üzülmedin. Bastan öyle anlasmistiniz zaten. Ögleden sonra pencere kenarina dizili diger bitkilerden birinin üzerinde buldun onu. Perdeyi nasil astigini anlamadin. Fakat pasa gönlü nerede gezmek dilerse, orada gezer, öyle degil mi? Cikis kapisini aradigini düsündün ve bir daha hic göremeyecegini. Üzülmedin.

Pazartesi günü yaptigin uzun yürüyüste üc böcek gördün.  Eve gelince kilavuza baktin. Ilki tahmin ettigin gibi iki benekli bir ugurböcegiydi. Adalia bipunctata. Her kanatta bir benek:

photo by arenamontanus
Diger böcek -ki daha önce hic görmemistin- aslinda bir ugur böcegini andiriyordu ama renkleri tersti. Simsiyah kanatlar üzerinde kirmizi birer benek. Onu aramana bile gerek kalmadi. Iki benekli ugurböcegi hakkinda okurken ögrendin. Bir Polymorphism vakasiymis o ve iki benekli bir ugurböceginden baska bir sey degilmis:

photo by silversyrpher
Ücüncü, gece gibi simsiyah, günes isiginin altinda yesilimsi, mavimsi parlayan bir böcekti. Tek eksigi benekleriydi. Sekli semali tam bir ugurböcegiydi. Ne oldugunu bulamadin.

Carsamba günü cicekleri sularken perdeye konmus yedi benekliyi görmek büyük saskinlikti, degil mi? Coktan gittigini sanmistin. Bu kez sardunyayla tanistirdin onu.

Cumartesi gününden itibaren sanki hizlandirilmis ugurböcegi kursuna gitmis gibiydin. O gün Alman marketlerinin sterilliginden uzak, salas, dökük bir Türk marketinde marul secerken, marullardan birinin üzerinde bir iki benekliye rastladin. Polymorphic, siyah üstü kirmizi benekli olanlardan. Haftasonu alisverisi telasesindeki insan kalabaliginin arasindan sessizce göz kirpip selamladin onu. Nasil olsa tanisiyordunuz artik. Baska bir marulu secip aldin, o baska hikaye.

Pazar günü öylesine sicakti ki, disari cikamadiniz. Evin icinde sıkıntıyla dolanan sincap "aa, dikkat, ugurböcegini ezmeyin" dediginde nasil da sasirdin! Pencere kenarinda, yerde dolasan bir yedi benekli! Hangi yedi benekli bu simdi? En son sardunyayla tanistirdigin mi, yoksa yeni bir ziyaretci mi? Farketmez. "Gel sen böyle yedi benekli. Kalanşo özlemis seni. Hem bak, hava cok sicak, simdi söyle yukaridan yapraklara yagmur gibi su damlatiyorum ben; tabaktan da su mu icermis ugurböcegi dedigin, degil mi canim? " 

Fakat daha yarim saat gecmeden  sincapla "acaba yagmur yagar mi?" diye bu kez mutfak penceresinden disari bakacak oldugunuzda... Bir ugurböcegi daha! Üstelik "yok artik, o kadar cok beneklisi de olur muymus?" dediklerinden. Yedi benekliye arkadas et, basla benekleri saymaya. 19 gibi, fakat su iki kanat arasindakini bir mi saymali, iki mi? 19 ya da 20 benekli. Vikipedia'ya bakilirsa var gercekten de 19 benekli ugurböcekleri.

7 benekli ve 19 benekli ugurböceklerin komsulugu...
19 beneklilerin biri, Avrupa'nin yerlisi: Anisosticta novemdecimpunctata, ki hic benzemiyordu o senin gördügüne. Bir digeri  Harmonia axyridis. Zamaninda Asya'dan dogal tarimda yaprak bitleriyle mücadele amaciyla getirtilip seralarda kullanilmis. Günde yerel türlerin bes kati yaprak biti yiyormus. Simdi bütün Avrupa'da hizla ve diger türler icin tehlikeli bir sekilde yayilmaktaymis. Avrupa dillerinde Harlequin/Harlekin/Soytari adiyla bilinmesi tesadüf olmasa gerek. Pek soytari bi sey bu canim, sekilden sekile giriyor. Belki de orman gezisinde gördügün gece gibi siyah ugurböcegi de o, hatta iki benekli zit renkli ugurböcegi de...


Pazartesi sabahi ne 7, ne de 19 beneklinin yerinde olmadigini söylemeye gerek var mi?

Artik ugurböceklerini kaniksamistin sanirim. Nereye elini atsan karsina cikmalarina sasirmiyordun. Posta kutuna düsen "bak bakalim, su bitkiyi taniyacak misin?" konulu mektuba ekli fotografta bile sözkonusu bitkinin üzerinde bir ugur böcegi cikiyordu karsina. Doga ögretmenin tanismani istedigi yeni bir tür oldugunu anliyordun.

Pazartesi aksam yemegi icin Cumartesi günü aldigin marulu ayiklarken icinden bir ugurböcegi ciktiginda...
...cikacagini da zaten biliyordun :)

Bu da 19 benekliydi. Asyali Soytari ugurböcegi. Bu kez emindin üstelik. Üstten ikinci sirada, en sagdaki giysisini giymisti.

Onu da tanistirdin Kalanşo ile. "Ev" konusunda ve "yagmur suyu" konusunda gerekli aciklamalari yaptin ona da. Ertesi sabah...

...yoktu.

Bir masal gibi,
Bütün ugurböcekleri bir vardi, bir yoktu.

Pazartesi, Ağustos 22, 2011

Çarşamba, Ağustos 17, 2011

Filipendula ulmaria (Kecisakali, Tekesakali, Cayir Kralicesi)

Eski yazilari kirpip kirpip...

photo: toucanmacaw
Filipendula ulmaria / Mädesüß / Meadowsweet / Kecisakali, Tekesakali, Cayir Kralicesi (Bu ad diger dillerde de var)

Ilk kez Lesley Bremness'in kitabinda rastlamistim. Sonra pek cok baska bitkide oldugu gibi, cevrede gördügümde adini unuttum; herhangi bir kitapta adina rastladigimda da (nerede) gördügümü... Nihayet bu yaz eslestirme tamamlandi.

Filipendula ulmaria su seviyor. Bu yüzden nehir kiyilarinda, sulak cayirlarda rastlamak cok mümkün.  Ben de hep nehir ve kanal kiyisinda rastliyorum. Mürver agacinin ciceklerini andiran sık, gösterisli ve beyaz cicekli bir cicek kurulu var. Tatlimsi kokuyor. Elimdeki kilavuza göre bütün bir nehir yatagini kendi karakteriyle damgalayabilecek kadar baskin bir kokusu olabilirmis. Kokulu demetler ve kokulu ot yastiklari hazirlamakta kullanilirmis. Tatli ve bazi iceceklerde kullanilabilirmis. Cayinin reflüye, mide eksimesine iyi geldigi söyleniyor, cünkü asit baglayici özelligi varmis. Ayrica atesli üst solunum yolu enfeksiyonlarinda da tavsiye ediliyor.

Ingiltere'de Bronz cagina ait mezarlarda rastlanmis kendisine. Tumturakli Latince adinin ilk sözcügü (Filipendula) köklerinin karakteristik durumunu tarif etmekteymis. Ulmaria ise "karaagac benzeri" demekmis ki bitki aslinda hic bir acidan karaagaca benzememekteymis. Tek ortak noktalari bir tür karaagac gibi F. ulmaria'nin da salisilik asit (aspirin etken maddesi) icermesi. Enfeksiyon önleyici özellikleri buradan geliyor.


Çarşamba, Ağustos 10, 2011

Unutmak istemedigim anlar - No:712.524

Rüzgar
Irmak
Işık
Döne döne düşen kanatlı ıhlamur tohumunun
Suya dokundugu
An

Pazartesi, Ağustos 01, 2011

Afrika Boynuzu 'na yardim

Bilenler bilmeyenlere anlatsin.
Afrika Boynuzu'nda son iki yagis mevsiminin de kurak gecmesi sebebiyle milyonlar aclikla karsi karsiya.
Kapidaki felaketin olasi büyüklügü uzmanlari korkutuyor.

Bilgilenmek icin:
Drought in east Africa prompts calls to address humanitarian emergency
UN calls for more funds to save lives across Horn of Africa
Somalia Famine Threatens to Spread

Afrika Boynuzu Açlıktan Kırılıyor


Thema: Hungersnot in Ostafrika
 
Yardim icin:
Benim bulabildiklerim asagidakiler , sizin bildiginiz varsa lütfen ekleyin:
 
Türkiye'den 
Kizilay
Unicef - Türkiye
Diyanet
Kimse Yok mu?
IHH
BM - Mülteciler Yüksek Komiserligi- Türkce web sitesinde özel bir bilgi yok ama yurtdisindaki denk BM organizasyonlari Dogu Afrika mültecileri icin özel yardim topluyor. Türkiye M.Y.K.'ne de sorulabilir.

Almanya'dan
ZDF sitesinde yayinlanan yardim toplayan organizasyonlar listesi

A.B.D'den
PBS NewsHour listesi:
CNN

Ingiltere'den
DEC (Bir cok yardim kurulusunu catisi altinda toplayan organizasyon) yardim bekliyormus.

Kanada'dan:
CBC listesi


Dipnot: Bu yazida görsel yok. Bilincli olarak "yüzüne sinekler üsüsmüs, bir deri bir kemik kalmis kücük Afrikali cocuk" fotografi kullanmiyorum. Benim bildigim en az otuz yildir Afrika'dan aclik kitlik haberlerine eslik eden bu klise fotograf, icimizdeki bir yeri; felaketleri, dramalari seven ve  "drama"ya disaridan koruyucu elini uzattigini bilip bundan haz alan bir yeri beslemekten baska bir ise yaramiyor. Bazen o fotografa bakip biraz iclenmek, biraz gözyasi dökmek bile yetiyor o yeri beslemeye. O kadar ki, bu arada bagis yapmayi unuttugumuzu bile farketmiyoruz. Internette , gazete ve TV'da yayinlanan fotograf ve görüntülere bakinca, etrafta cocugum kadar besili duran cocuklara ragmen, fotografin merkezine en bir deri bir kemik cocugun  oturtuldugunu görüyorum. Bunun adi suistimaldir. Haz merkezimizi besleyecek kadar kaburgalari cikmis cocuk yoksa yardim da mi yok?

Baskasinin felaket haberleriyle beslenmek icin degil, bizim felaketimiz oldugu icin...
"Felaket"lere elini uzatabilmeye muktedir oldugunu bilip hazlanmak icin degil, sadece öyle olmasi gerektigi icin...
Bilmem kac bin km. ötede ancak fotograflariyla baglantida olabildigimiz bir cocugu doyurur gibi degil, kendi cocugumuzu doyurur gibi...