Asbeste adını Eski Yunanlıların vermiş olması tesadüf değil elbette. Aslında doğada kendiliğinden var olan bir mineral ve en azından 2500 yıldır insanların bilip kullandığı tahmin ediliyor. Okuduğuma göre coğrafya kitaplarında Türkiye'nin yeraltı zenginlikleri arasında sayılan amyant ile asbest aynı şeymiş. Asbestin özelliği hem ısı, hem nem, hem de sese karşı yalıtım sağlayabilmesi. 1000 dereceye kadar ısıya dayanabiliyor. Bir noktaya kadar asite de dayanıklı. Lifli yapısı sayesinde aynı zamanda hem gayet esnek, hem de gayet dayanıklı olabiliyor. Bozulmuyor, paslanmıyor. Ayrıca hafif. Üstüne üstlük bol ve ucuz. Bütün bunlar sayesinde pek çok kullanım alanı bulmuş kendisine. "Mucize mineral" diye adlandırılmış bir ara, öldürücü mineral olduğu sonradan anlaşılmış. Zararlarının bilincine varıldığı 80'li yılların başına kadar 3000'den fazla üründe kullanılmaktaymış. Pek cok degisik cesidi ve kullanim formu var. Uzmani olmadigimdan detayina girmiyorum.
Endüstriyel kullanımı 1870'lerde, başta Kanada olmak üzere Batı ülkelerinde başlıyor. Özellikle inşaat sektöründe yaygın olarak kullanılıyor. Hem iç, hem dış yalıtımda. Yapımında asbest kullanılan en ünlü binalardan biri 11 Eylül'de yıkılan Dünya Ticaret Merkezi kuleleri. Bu olayda onbinlerce kişinin asbest tozuna maruz kaldığı ve artan sayıda kişinin bunun sonuçlarını yaşadığı söyleniyor. Ancak Almanca Wikipedia'da yazdığına göre bu konu ABD'nde tabu.
Tuzlu suya karşı dayanıklılığı sebebiyle gemi yapımında da kullanılıyor. Telefon ve yüksek gerilim hatlarında dış ortamdan yalıtımı sağlıyor. Tost makinesi, sac kurutma makinesi ve ütüden otomobile, koruyucu giysilerden Noel ağaçlarına bir sürü kullanım alanı buluyor (veya gecmiste bulmus) kendine.
Uzman olmayan kisilerin asbesti taniyabilmesi güc. Cünkü pek cok degisik üründe, pek cok degisik formda cikiyor karsimiza. Bazi formlari daha stabil ve dolayisiyla biraz daha güvenli. Bazi türleri daha gevsek lifli. Zamanla cözünüp ortama, havaya karismasi daha kolay. Gri renkli, lifli yapisiyla insaatlarda kullanilan bazi türlerini tanimanin mümkün oldugu söyleniyor sadece.
Tuhaf olan şey, aslında sağlığa zararlı olabileceğine dair ilk bilgiler daha 19. yüzyılın sonunda gelmeye başlıyor. 1898'de İngiltere'de "asbest tozunun kötü sonuçları"na dair raporlar yayınlanıyor. Bu yıllarda Avrupa'nin çeşitli ülkelerinde asbest madenlerinde ve atölyelerinde çalışalar arasında yaygın olan ve ölümle sonuçlanan vakalar genellikle verem sanılıyor. 1900'de bir İngiliz patalog bu ölümlerin verem değil, akciğer dokusunu yaralayıp iltihaplanmasına sebep olan asbest liflerinden kaynaklandığını kanıtlıyor. Hastalığın adi: asbestosis. Asbestin yol açtığı bilinen hastalıkların en hafifi... Asbest lifleri öylesine kücük boyutlarda ki (0,01-2 mikrometre), üst solunum yollarının doğal koruma mekanizmalarını aşarak akciğere ulaşıyor ve orada yerleserek akciğer dokusunu tahrip ediyor. Özellikle madenci ve tersane çalışanlarında görülen bir meslek hastalığı. Öksürük ve nefes darlığı en bilinen belirtileri. Artan kanser riski cabası...
1930'lardan itibaren asbestin asbestosis sonucunda veya ondan bağımsız olarak akciğer kanserine de sebep olduğuna dair araştırmalar yayınlanıyor. Bu kadar erken bu bilgiye sahip olunmasına karşın yasaklanmasının bu derece uzun sürmesinin iki sebebi var. Birincisi, hastalığa sebep olma sürecinin uzun olması. Bazen on yıllar alıyor hastalığın ilk belirtilerinin görülmesi. Etkilerinin ne genis capli, ne ciddi boyutlarda olduğu gayet geç anlaşılıyor bu yüzden. İkincisi ama daha önemlisi, asbest lobisinin etkili çalışmaları. Maliyeti endüstri tarafından karşılanan kimi araştırmaların sonuçları istenenin aksini kanıtlıyor olmalı ki, ortadan kayboluyor.
Akciğer kanserine ek olarak, bir başka kansere daha yol açıyor asbest: Mesothelioma (akciğer zarı/karın zarı kanseri). Aslında gayet nadir rastlanan bir hastalık. 50'li yıllarda adeta bir patlama yaşaması ile anlaşılıyor asbestle bağlantısı. Sadece asbest madeninde çalışanlar değil, maden yakınında yaşayanlar, maden çalışanlarının yakinlari, yani bir şekilde (ve gayet az miktarda) asbest tozuna maruz kalanlar da yakalanıyor bu hastalığa. Üstelik aile bireyleri maden çalışanlarının giysi ve saçlarıyla taşınan toza maruz kalıyorlar sadece. İngiltere'de bir tersane çalışanının kızının 2000'li yıllarda bu sebeple tazminat almaya hak kazanması okuduğum ilginç bir bilgi. Asbeste maruz kalmanin güvenli bir düzeyi olmadigi bir cok kaynakta acikca yaziyor. Cok az miktarda asbest tozu bile hastalik yapici etkiye sahip.
1970'lerde gayet yoğun olarak kullanılmaya devam ediyor asbest. Almanya'da mesela, özellikle büyük inşaat şirketlerince yapılan binalarda, büyük inşaat projelerinde, kamu binalarında -ki buna hastaneler, ana okulları ve okullar, kapalı yüzme havuzları dahil ne yazık ki- bol miktarda kullanılıyor. Çatı yalıtımında, dış duvar yalıtımında, bazen iç duvarlarda, PVC yer kaplamalarinda, o yıllarda çok rastlanan bir tür elektrikli radyatörde... (Elektrikle ısıtılan ve bu isiyi daha sonra dışarıya veren tuğlalar var bu radyatörün içinde. İlk kez Almanya'da gördüm ama Türkiye'de de kullanılıyor olabilir, tuglalar cikarildiginda ortama asbest tozu yayiliyor) Yani binalarin akla gelebilecek her yerinde kullanılmış asbest. Üretimin zirveye ulaştığı 1973 yılında dünya çapında 5,3 milyon ton asbest üretilmiş! Kisisel arastirmalarimizdan edindigimiz izlenim, Almanya'da 1950'lerden itibaren 1990'lara kadar yapilmis her binaya söyle ya da böyle asbest bulasmis oldugu. Hele kamu binalarinda, hele anaokullarinda, okullarda bu derece yaygin kullanilmis olmasi cocugumuz acisindan epey endiselendiriyor bizi.
1980'lerden itibaren asbestin zararları gittikçe daha iyi anlaşılmaya, asbest üreticileri gittikçe daha çok köşeye sıkıştırılmaya başliyor. Yine de Avrupa ülkelerinde ve bu arada Almanya'da kullanımının tamamen yasaklanması 90ların basını buluyor. Kanada en önemli asbest üreticilerinden biri olarak asbestin zararlarını kabule ve yasaklanmasına karşı en çok direnen ülkelerden biri. Şu anda en büyük üretici Rusya ve Cin. En büyük tüketici de -tahmin edileceği üzere- yine Cin. Okuduğum kitaplarda gördügüm bir grafik beni dehşete düsürdü. Almanya'da asbest üretiminin yıllara göre dağılımını gösteriyordu bu grafik. Sektörün 70lerde ulaştığı zirve gayet açık görülüyor. Almanya'da yasağın başladığı 1993'ten itibaren üretim eğrisinde gayet keskin bir düsüs var. Dehşetli olan şey, sadece iki yıl içinde eğrinin tekrar ve cok keskin bir şekilde yükselmesi. Öyle ki 1993'dekinden de yüksek bir düzeye ulaşıyor üretim. Nereye gidiyor onca asbest? Çok büyük ihtimalle yasağın olmadığı, zararların da bilinmediği 3. dünya ülkelerine. Başarılı pazarlama taktikleriyle. Bu arada belki Türkiye'ye de...
Su anda pek cok gelismis ülkede -Avrupa Birligi ülkeleri dahil- asbest kullanimi tamamiyla yasak. Eski binalarda kullanilan asbestin dokunulmadigi sürece bir tehlike olusturmadigi varsayiliyor. Ne derece güvenilir, bilmem. Ancak asbestin cikarilmasi veya bir sekilde müdahale edilmesi gereken durumlarda bu isi mutlaka sertifikali uzmanlarinin yapmasi gerekiyor.
Asbestin, yasakli oldugu Avrupa ülkelerinde sebep oldugu bazi kanser türlerinin yeni yeni zirve yapmasi, bazi kanser türlerinde ise en yüksek rastlanma oranina önümüzdeki 15-20 yilda erisileceginin tahmin edilmesi bir diger aci bilgi.
Türkiye'deki durum nedir denirse; okuduklarimdan anladigim kadariyla bazi türlerinin ithalati yasak, bazi türlerinin Türkiye'de cikarilmasi ve kullanilmasi yasak. Asbestle calisanlarin maruz kalmalarina izin verilen maksimum miktar belirlenmis (ki bilimsel olarak yokmus öyle bir güvenli düzey, tekrarliyorum), nasil saklanmasi gerektigi kurala baglanmis. Gayet yasakli, kontrollüymüs gibi yapip; gayet serbest, kontrolsüz kullaniliyormus izlenimi edindim dogrusu. Gecmiste Türkiye'de yasadigim, okudugum, calistigim binalarda durum neydi?
bugünkü durum nedir?
belediyeye veya yapan firmaya sorulsa binanin asbest durumu hakkinda bilgi ver(ebil)ir mi?
asbest iceren binalarda tadilat nasil yapiliyor?
cikan asbest ne yapiliyor?
yikilacak binalarda asbest olup olmadigina dikkat ediliyor mu?
Aliaga'da hala Avrupa'nin asbestli hurda gemileri parcalanmaya devam ediyor mu?
Merak ettim.
Türkiye'de bu konunun az gündemde olmasi asbestin az kullanilmis olmasindan mi, yoksa az önemseniyor olmasindan mi?
Merak ettim.
5-6 yil önce evimizdeki elektrikli kalorifer asbestli olabilir mi diye panik yasayinca "bosverin, ben Türkiye'de kalorifer isinde calisirken, ellerimizle parcalardik asbest kütlelerini, hic bir sey olmuyor" diyen Türk tanidigimin hali nedir?
Merak ettim.
Asbestle ilgili bilip ögrenebildiklerim bu kadar simdilik. Sanirim bir önceki yaziya birakilan yorumlardaki sorulari cok da yanitlayamadim. Benim kafamda da ic rahatlatan yanitlardan cok; sorular, sorular var. Arastirmaya devam...
Kaynaklar:1) Asbest -
Türkce,
Ingilizce,
Almanca Wikipedia girisleri
2)
Industriegeschichte: Das tödliche Wunder, Die Zeit
3)
Asbest Yasagi ve Türkiye , isguvenligi.net
4)
Türkiye'de asbest ve fibröz zeolit (eriyonit) ile ilgili Akciger hastaliklari5) Gift im Wohnzimmer, H. Gloning, A. Hellmann, Mobuse Verlag, 1995 (ISBN: 3-925499-84-9)
6) Asbest - der tödliche Staub, Verein für Umwelt und Arbeitsschutz e.V., 1992
(ISBN: 3-926748-10-9)