"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Pazartesi, Eylül 17, 2007

Ev yapımı dondurma - özet

Şöyle bir toparlayalım bakalım:



Dondurma makinası aldıktan sonra sırasıyla şu dondurmaları denedim:


Tabii ki dondurma sezonunu kapatmıyorum. Daha aklımda zencefilli dondurma var mesela :))


Bir de internette bulduğum ve henüz denemeye fırsat bulamadığım bazı ilginç tarifleri burada listeleyip zamanla denemek niyetindeyim:




Cuma, Eylül 14, 2007

Ev yapımı dondurma - 5

Yoğurtlu Kavunlu Dondurma

Yoğurt bazlı dondurmalar hoşuma gittiği için bir tane daha denedim. Bu dondurmanın makina olmadan buzdolabında da yapılabileceği özellikle belirtilmiş.

Şöyle yaptım:
Bir limonun suyunu sıkıp 3 yemek kaşığı bal ile karıştırdım. Tarifte iki yemek kaşığı şeker ve iki yemek kaşığı bal vardı ama böylesi bana daha sağlıklı geldi. Bir kavunu dilimleyip blender ile püre haline getirdim. Biraz uğraşılınca çatalla ezerek de olur sanırım. Limon-bal karışımını, ezdiğim kavunu ve 200 ml yoğurdu karıştırdım. 200 ml. de iyice çırpılarak katılaştırdığım tatlı kremayı bu karışıma ekledim. Dondurma makinasının haznesine sığmayan kısmını bir bardağa doldurup afiyetle içtim. Krema eklenmediği takdirde, bu haliyle sağlıklı ve lezzetli bir yaz içeceği elde ediliyor, aklımın bir köşesine not ettim.

Dondurma makinası yoksa...
...metal veya plastik bir kaba doldurulan karışım buzluğa yerleştiriliyor. Her saat başı çıkarılıp karıştırılıyor. Tarife bakılırsa 4 saatte hazır oluyormuş. İkram etmeden yarım saat önce buzluktan alıp bekletiyoruz ve bu süre sonunda tekrar iyice karıştırıp afiyetle yiyoruz :)

Sonuç?
Ne kavun, ne bal, ne de yoğurdun lezzet olarak baskın çıktığı; hepsini anımsatan ve hiçbirine benzemeyen bir dondurma çıktı ortaya...

Pazartesi, Eylül 10, 2007

Kimyonun (resimli) maceraları 10/09/2007


"Gülün meyvesine ne denir?" diye sordu kimyon. "Gülün meyvesi olmaz!" diye kestirip attım. Çok meşgulüm şimdi ben, çok. "Bal gibi olur" dedi kimyon. Kıpırla gezmeye gitmişler. Dünya öyle güzelmiş ki, kıpır bile kıpırdanmayı unutup etrafı seyre dalmış. Yaprakların ardından utangaçça bakan palamutlar görmüşler. Olgunluktan başını eğmiş mürverler görmüşler. Bir de işte çiçeği geçmiş yabani gül dallarında mini mini "domatescikler"... "Ama onlar kuşlar için" dedim. "Bir de aylak gözler için" diye ekledi kimyon. "Hımmm" diye onayladım ben üzerinde düşünmeden. Çok işim var benim şimdi, çoook.

Cuma, Eylül 07, 2007

Ev yapımı dondurma - 4

Kakaolu Dondurma / Kahveli Dondurma:

Bu iki dondurma üzerine söylenecek fazla bir şey yok. Her ikisini de temel dondurma tarifimi kullanarak yaptım. Kakaolu dondurma için pişmekte olan nişastalı karışıma iki tatlı kaşığı kakao ekledim. Sonuç dondurulmuş kakaolu puding gibiydi :) Afiyetle yedik ama bir daha sefere biraz daha fazla kakao eklemeyi bir kenara not ettim.
Kahveli dondurmaya gelince... Internetteki bir çok tarifte koyu bir neskafe veya espresso hazırlanıp ekleniyordu. Ben bunun yerine iki çay kaşığı Türk kahvesini doğrudan pişmekte olan süt, nişasta, yumurta karışımına ekledim. Dondurmadaki kahve tanecikleri rahatsız etmek bir yana hoşumuza gitti. Kahveli dondurma bu şekliyle "her zaman yapılacaklar" listemize dahil oldu.

(Fotoğraf: Stu_spivak)

Pazartesi, Eylül 03, 2007

Sörfçülerin ayakizleri

Ne zaman internet gazetelerinde, haberlerin altındaki saçma sapan okuyucu yorumlarını okusam...
Ne zaman bir tartışma forumunda "Biliyorum bu mesaja dünyanın ihtiyacı yok, ama yine de yazıyım dedim" diye başlayan o mesajlardan birine rastlasam...
Ne zaman e-posta adresime yüzellibininci kez "Ayyyyy, bu bebekler çoook şiriiiiiin!!!" başlığıyla melek kanadı takılıp fotoğraflanmış bebeklerin resmi gelse....
Ne zaman birisi bir Yahoo grubunun 1567 üyesine birden bir yazının linkini göndermek dururken, yazının hepsini "Copy-Paste yapıp" gönderse....
Ne zaman...
Neyse, ben de fazla uzatmayayım lafı...
İşte o zaman "bütün bu hizmetler bedava, iyi hoş ama, bunların bir bedeli olmalı" diye düşünürüm.

Bir kaç hafta önce Die Zeit gazetesi yazdı da bilgilendik. Varmış, hem de pek fena bir bedeli varmış. İşte "Sörfçülerin ayakizleri" adlı yazıda anlatılanlar:

Internete hizmet sağlayan Web-Hosting sunucularının harcadıkları enerji ve küresel ısınmaya "katkı"ları neredeyse hava taşımacılığındakine yaklaşıyormuş. Onbinlerce sunucu bilgisayarın soğutulması için harcanan elektrik enerjisi son 5 yıl içinde ikiye katlanmış. Bu, kendi halinde ufak çaplı Web-Hosting firmalarındaki durum... Google'ın dünyanın dört bir yanına dağılmış "sunucu çiftlikleri"ndeki toplam bilgisayar sayısının yarım milyon civarında olduğu tahmin ediliyormuş. Bir hesaplamaya göre Google'daki en basit bir arama bile bir lambanın bir saatte harcadığı kadar enerji tüketiyormuş. Bir başka araştırma ise popüler internet oyunu Second Life'daki bir avatarın kanlı canlı ortalama bir Brezilya vatandaşı kadar çok enerji tükettiğini açığa çıkarmış! Yani gezegenimizin "sanal" vatandaşları da en az gerçekleri kadar zarar veriyorlarmış ona...

Dedim ya, bu şartlar altında en iyisi lafı kısa kesmek...
Cümlemiz kısa,
Fotoğraf çözünürlüklerimiz düşük,
Avatarımız sade,
Lüzumsuz fikirlerimiz eksik olsun.
Amin!