"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Perşembe, Temmuz 26, 2007

Yeni bir kategori: oyunlar/oyuncaklar

Yaz tatilinin başlaması ile birlikte tanıdığım bütün ailelerde aynı şikayet: Ufaklıklar günün büyük kısmını televizyon karşısında geçiriyor veya kendilerini bilgisayar oyunlarına kaptırıyor. Bunların başından kalktıklarında ise: "canım çooooook sıkılıyor!"

Ben de bir süredir aklımda olan bir konuda malzeme toplamanın zamanı gelmiş diye düşündüm. Doğal malzemelerle evde yapılabilen oyuncaklar...
Bir çocuğun biraz yardımla ve kendi yaratıcılığıyla üretebileceği oyuncaklar...
Doğamıza uygun, daha çok hareketi ve sosyal beceriyi teşvik eden oyun ve aktiviteler...

İlk olarak da bir süre önce mrl'nin sayfasında yayınladığı şeytan uçurtması ile başlayayım dedim. mrl fotoğraflarla adım adım anlatmış şeytan uçurtmasının nasıl yapılacağını:
http://mrlspage.blogspot.com/2007/04/tsulika-eytan-uurtmas.html

Ufaklıktan fırsat bulunca ben de deneyeceğim hemen. Onun için çalıştığımı anlar da izin verir belki de : -)

Pazartesi, Temmuz 09, 2007

Küçük notlar...

Bu küçük notları aslında Haziran başında almıştım. Şimdi bazıları güncelliğini yitirdi ama yine de olduğu gibi yayınlamak istedim.



  • Radikal'den Serdar Kuzuloğlu teknolojiyi tüketim şeklimiz üzerine düşüncelerini yazmaya devam ediyor : "Birkaç haftadır bilgisayar, internet ve teknolojiyle ilgili yazdıklarımın ardından gelen okur mektuplarının bir kısmı teknolojiye neden muhalif olduğumu soruyor. Teknolojiye düşman olmamak, uyum sağlamak gerekiyormuş... Espriyse komik değil, değilse çok komik. Teknolojinin yarattığı (dayattığı) yeni kültüre karşı bazı şeyleri unutmadan, ihmal etmeden ve yok saymadan ısrarla sormamız gerektiğini düşünüyorum sadece. İlk soru şu olmalı: gerek var mı? İkincisiyse: gerçekten mi? " yazının tamamı...

  • devletsah.com'da ilginç bir fotoğraf sergisinin izine rastladım. Time dergisinin web sayfasındaki sanal serginin konusu "Dünya ne yiyor?" Bütün dünyadan 16 aile bir hafta boyunca yediklerini paylaşmışlar. Fotoğraflar pek çok açıdan çarpıcı ve düşündürücü. Mısırlı Ahmed ve Güney Amerikalı Ayme ailelerinin sofrasına konuk olmak isterdim. Bol taze sebze ve meyve, az paketlenmiş gıda var onlarda :-)


  • Ne kadar uğraşırsam uğraşayım ana konusu "simple living" olan bu blogu bazen "bahçesiz bahçıvanın seyir defteri" ne çevirmekten kendimi alamıyorum. İşte öyle detaylardan biri: Bir haftadır ıhlamur ve filbahriler çiçeklendi. Dünya miiiis gibi kokuyor!

  • Bu da bir diğeri: Ev sahibini bastıran yavuz hırsız mıydı? Bizim evde yavuz kiracı ev sahibini bastırıyor. Kiracı civanperçemi kökleriyle evsahibi hurmanın etrafından dolaşıp saksının öte tarafından da yeşillenmeye başladı. Çok yayılmacı, çooook :-))
Fotoğraf: Gertrud K.

Pazartesi, Temmuz 02, 2007

Gönüllü Basitlik (Voluntary Simplicity) Üzerine...


Richard Gregg'in 1936 yılında yazdığı bir makale var: "The Value of Voluntary Simplicity".

Voluntary Simplicity kavramının yani "yaşamını daha anlamlı hale getirmek için gönüllü olarak basitleştirmenin, kimi şeylerden kendi isteği ile vazgeçmenin" ilk kez sözkonusu edildiği yazılardan biri. Adına birkaç kaynakta rastladığım bu makaleyi bir süre önce Internet'te buldum. İlgimi çeken, tartışılmaya değer bulduğum bazı kısımlarını buraya not edeyim istedim. Orijinal İngilizce metin ise en aşağıda verdiğim linkte.









"Burada bahsettiğimiz şey güdülerimizin bastırılması anlamında bir çilecilik değil. Gönüllü basitlik ile kastedilen bu derece hoşgörüsüz ve katı bir şey değil. Basitlik iklim, gelenekler, kültür ve bireyin kişiliğine bağlı olarak değişen göreceli bir kavramdır"..."Bir Amerikalı için basit olan Çinli bir köylü için basitlikten son derece uzak olabilir."

"Bilim ve teknolojideki büyük ilerlemeler uygarlığın manevi sorunlarını çözemedi. Bu ilerlemeler sözkonusu sorunların şeklini değiştirdi, bazılarını oldukça arttırdı, kimilerini olduğundan büyük hale getirdi ve kimilerinin çözümünü de iyice zorlaştırdı. Maddi şeylerin dağılımı sadece bir teknik veya organizasyon meselesi değildir. Bu öncelikle ahlaki (manevi) bir sorundur."

"Kullandığımız araç ve teknolojilerin bize zamandan tasarruf ve rahatlık sağladığını düşünürüz. Oysa yaşamı daha sıkışık ve telaşlı hale getirirler."

"Yaşamın artan karmaşasıyla başa çıkmanın yolu daha fazla karmaşadan geçmiyor(geçmemeli) . Bunun yolu bizi birleştiren içsel (zihinsel değil ruhsal) değerlere dönmek ve bu ruhu tam anlamıyla ifade eden yeni ekonomik ve sosyal formlar ve yöntemler geliştirmektir."

"Aptalın ve bilgenin basitliği farklı şeylerdir. Aptal olan basittir çünkü aklı ve arzuları birden çok şeyle uğraşma kapasitesini gösteremez. Bilge bu yüzden basit değildir. Hem bireysel , hem toplumsal yaşamın aslında sınırlı sayıda temel unsurdan oluştuğunu ve bunların dışında kalan herşeyin gereksiz yere birbirini tekrarladığını bildiği için basittir. Eğer temel unsurlar sağlıklı ve güçlü ise geriye kalan detaylar da neredeyse kendiliğinden öyle olacaktır"..."Bu yüzden bilge olan dikkatini yaşamın sınırlı sayıdaki temel unsurlarına verir, basitliğini sağlayan budur."

"Nasıl ki yenilen şeylerin kalitesi mükemmel bile olsa, çok fazla yenildiği için vücuda zarar verebilirse; psikolojik olarak sağlıklı kalabilmek için de sahip olduğumuz şeylerin veya eşyaların bir üst sınırı olmalı gibi görünüyor. Çok şeye sahip olmak insanı öyle çok seçim yapmak ve karar almak ile karşı karşıya bırakır ki, yaşam sinir bozucu bir gerginliğe dönüşebilir."

"Karmaşıklık (kompleksite) bünyesinde bir güzellik barındırabilir ama karmaşıklık güzelliğin ön şartı değildir. Çizgilerin uyumu, oran ve renk daha önemlidir. Bir açıdan basitlik bütün büyük sanatlarda önemli bir öğedir, çünkü amaca yönelik olanlar dışındaki tüm gereksiz detayların çıkarılması anlamını taşır.








Makalenin tamamı:

http://www.soilandhealth.org/03sov/0304spiritpsych/030409simplicity/SimplicityFrame.html
Fotoğraf: B G