ilk kez bir-iki ay önce bazı tartışma gruplarına göndermeye başlamıştım "kimyonun maceraları"nı. başlangıçta sadece basit bir yaşama dair gördüklerini ve yaşadıklarını yazsın istemiştim. bir de büyük fikirler satmasın, büyük büyük konuşmasın... bilmiyorum başarabildim mi? zamanla kendi prensiplerini ve karakterini yarattı denebilir. biraz elimden kaçıverdi ipin ucu. düşündüm ki göçebeliği, misafirliği son bulabilir artık. kendi evinden yayınlansın bundan sonra...
ilk şöyle başlamıştı macera:
kimyonun maceraları 12/06/2006
kimyon bu sabah uyanınca pencereyi açmış. gökyüzü hiç olmadığı kadar mavi, ağaç hiç olmadığı kadar yeşilmiş. kimyon dünyanın nasıl olup da hem bu kadar kötü hem bu kadar güzel olabildiğine şaşırmış kalmış.
sonra da şöyle devam etmişti maceralar. bugüne kadar...
kimyonun maceraları 13/06/2006
mevsim yaz, sokak ıssız... saat öğle, kimyon yorgun...iyi ki serin ve sessiz ağaç gölgeleri var. yerde gölge oyunları bir hikaye anlatır, dalda tarifi olmayan koku başka bir hikaye. düşünme kimyon, düşünme. ağaçları çoktan kesilmiş, yerine ruhsuz beton gölgeleri ekilmiş o eski sokakları sakın düşünme...
kimyonun maceraları 14/06/2006
kendini gizli bir hristiyan örgütün militer kanadı zanneden latin çiçegi bu sabah ilk çiçeğini açmış. uyuyarak büyüyen bebekler gibi geceleri büyümekteymiş zaten çokça. dün akşam kendisini izleyip "yarına belki açar" diyen kimyonu yanıltmak istercesine yarını falan beklemeyip gece patlatıvermiş tomurcuğunu.
"peki macera bunun neresinde?" dedim şüpheyle. kimyondan el cevap: "latin çiçegi için hayatının macerası bu."
kimyonun maceraları 18/06/2006
"dış" bahçeden insan boyunu aşan yeşil çalılarla ayrılarak adeta gizlenmiş olan "iç" bahçenin kapısı öylesine küçük ve dikkat çekmeyen birşeymiş ki, önünden ilk geçtiklerinde farketmemişler bile. neden sonra anlayıp geri döndüklerinde kapıdan geçebilmek için biraz eğilmeleri gerekmiş. "iç" bahçede kayalara çarpan derenin çağıltısı ve kuşların neşeli cıvıltılarına karşın yine de huzurlu bir sessizlik varmış. kayaların birinin dibinden bitmiş güzelim iris çiçeğine bakarken kimyon çok önce okuduğu birşeyi hatırlamış:"bazen daha iyiye, daha güzele erişmek için biraz küçülmek, büyük beklentilerden biraz arınmak gerekir."
kimyonun maceraları 19/06/2006
dağ sokağı 22 numara. bir kenara not edilecek. eğer dünyanın herhangi bir köşesinde "basit ama özenli tasarımlar" ödülü dağıtılıyorsa bir sonraki seçmede kimyonun adayıdır. bu bir "ev". villa değil; dubleks, tripleks değil; "ev" gibi bir ev. resim çizmeyi öğrenen çocukların ilk çizdiği ev gibi... duvarlar taze badana beyazı, ahşap panjurlar cam göbeği mavisi... nazarboncuğu gibi ev. yoksa organize edilmeli böyle bir yarışma. birinciye verilen plaketin üzerinde de sergey korolyov'un şu sözü yazıyor olmalı: "bir yapının dehası basitliğinde yatar. karmaşık bir şeyi herkes inşa edebilir". adayımız dağ sokağı 22 numaradır. öyle söyledi kimyon...
kimyonun maceraları 23/06/2006
ayşe teyze bütün kışı pencerede geçirdi. geleni gideni, olanı biteni seyretti.yaz gelince pencere kenarından alınıp bahçeye çıkarılan saksı çiçekleri gibi o da kendini dışarı atacak tabii. dün akşam üstü kimyon eve dönerken görmüş. ayşe teyze iki ahbap edinmiş kendine. apartmanın önüne de birer iskemle atılmış. keyifli bir sohbet almış yürümüş. ahbapları hatice teyze ile torunu. ufaklık nasıl da yetişkin gibi, ayşe teyzeyle hatice teyzenin dert ortağı gibi, ciddiyetle oturmuş aralarına. ah bir de kucağına yerleştirdiği o kocaman, sarı, oyuncak kamyon olmasa!
bir tek keyif kahveleri eksikmiş, bir de pencere kenarına konmuş bir radyodan "sulanmış akşam üstü bahçelerinde dostluk kokan kahveler içmişler" şarkısı çalsa tam olacakmış.
kimyonun maceraları 26/06/2006
bugün boya vardı. süs havuzunu boyadılar bir usta ile çırağı. kimyon ustanın calışmasına bayıldı. öyle telaşsız ve sakin... sanki her fırça darbesinde bir eser çıkarırmış gibi ortaya. öğleye varmadan boya işi bitmisti. usta çırağını gönderip kalan birkaç işi de kendisi tamamladı. malzemeleri topladı tek tek ve ölçülü hareketlerle. mutlu görünüyordu çıkardıkları işten. havuzun kenarını güzelce çeviriverdi bir uyarı bandı ile. aman kimseler gelip yanlışlıkla oturmasın kenarına diye. uzun zamandır böyle şiir gibi ve ruhla çalışan birini görmemiş kimyon. ne beyni ile ne eli ile çalışanlar arasında...ne büyük işler, ne basit işler yapanlar dünyasında..."seyretmek bile iyi geldi" dedi. diline de bi şarkı taktı bu haller üzerine:
"ağzımda bal gibi tatlı bir türkü
bir iner bir çıkarım bu yokuşu
ağzımda bal gibi tatlı bir türkü
kazanırım çocuklarıma ekmek parası"
kimyonun maceraları 30/06/2006
işbu gönderi kimyonun haftalık teşekkür listesidir:
bir: otobüs durağının arkasında bitmiş mavi ıtır çiçeklerine, başlayan günü taçlandırdıkları için...
iki: tüm köşebaşlarını kapmış ve kokularıyla tüm kaldırımları ele geçirmiş ıhlamur ağaclarına, bütün gerçek güzelliklerin alçakgönüllü olduğunu hatırlattıkları için...
üç: güneş doğmadan ötmeye başlayan ve bütün gün şarkılar söyleyen civarın ötücü kuşlarına, güne başlama ve devam etme cesareti verdikleri için...
dört: ağaca yeşil için...gökyüzüne bulut oyalı mavi için...
beş: güneşe ve yağmura malum sebeplerden...
kimyonun maceraları 05/07/2006
bu maceranın adı "filbahrinin peşinde" olsun mu? Olsun!bir çiçeğe isim arıyor kimyon. isimsiz ne de çok çiçek var! bu seferki beyaz ve çok hoş kokulu... bir bahçe duvarının üzerinden eğiliyor bir zamandır. kimyonun günlük yol eşlikçisi. tanışmadan olur mu? ama eldeki bilgiler işte bu kadar: beyaz çiçek, güzel koku. ..
büyük ağa sormuş kimyon. beyaza bürünmüş türlü çiçek görmüş sayfalar boyu. an gelmiş hepsi birbirine benzer olmuş beyazların. o muydu, bu muydu derken... bir resim "mock orange" diye fısıldayıvermiş. o da nasıl isim öyle? "philadelphus coronarius" deyivermiş az sonraağların ağı. eh, işler biraz kolaylaşmış ondan sonra. "filbahri" dir bu, hem de nasıl güzel, nasıl tatlı kokar demiş bilenler. düğünçiçeğigillerdendir diye ekleyivermiş büyük sözlük. işte bu uyar! düğünçiçeğigillerden filbahri. memnun olduk tanıştığımıza...
kimyonun maceraları 05/07/2006
öğle ortası, şehir merkezi... ne ıhlamur var, ne filbahri yol eşlikçisi olarak. trafik lambasında yeşil yanmasını bekleyememeler, ayaküstü atıştırmalar, koşarak telefonda konuşmalar, hızlı adımlar var daha çok... herkesin mi dişçide randevusu var? herkesin mi yetişeceği işi? yoksa telaşlı görünmek gizliden gizliye bir önem duygusu mu veriyor? metro çıkışında duvara dayanmış dikilen bir adam görüyor kimyon. hızla yanından geçerken tişörtündeki yazıya takılıyor gözü: "bırakın diğerleri koştursun!" alttaki yazılara bakılırsa kimyonun tanımadığı bir markanın reklamı bu. ne farkeder, tam da gereğini yapıyor. adam yani... keyifle yaslanmış duvara, "diğerleri"nin koşturmasını izliyor. koşturmanın iki kötü özelliği var diye düşünüyor kimyon, hayatın her alanında. biri bulaşıcı olması, diğeri hemen alışkanlık yapması. bir süre sonra sebepsiz koşturmaya başlıyor insan. şehir merkezi koşturmaları, kariyer yarışları, mülkiyet koşuları... oysa yaşam kısa. işte tam da bu yüzden koşturmaya gelmiyor.
kimyonun maceraları 18/07/2006
kimyon serin köşesine çekilmiş, yaşadığımızın bilgi değil de "kayıp bilgi çağı" olduğunu savunan kitaba dalmıştı. iki cümle okudu yüksek sesle: "dağbaşında hiçbir şey sonsuza dek büyümez. doğada ikibin metre boyunda ağaçlar yoktur." bu cümlelerin amacı her yıl şu ya da bu şekilde büyümek, sonsuza dek hep büyümek isteyen ekonomilere gönderme yapmak.sonra sonsuza dek büyümek isteyen başka şeyler bulduk biz de. şirketlerin satış hedefleri ve pazar payları hep büyümek ister mesela. kişi başına düşen otomobil sayısı ve ona paralel olarak petrol tüketimi ... yaşadığımız evlerin metrekareleri...eve getirdiğimiz paketlerin ve çöpe attığımız poşetlerin sayısı...atmosfere yayılan ve sera etkisi yaratan gazların miktarı...enerji savaşlarında verilen canların bilançosu...saydık da saydık. sonlu ve sınırlı bir dünyada sınırı zorlayan hallerimize burukça güldük sonra da... "ağaçlardan öğrenecek çok şey var" dedi kimyon.
kimyonun maceraları 24/07/2006
ilk kez mısır koçanı parkında gördük seni. güzeldin. şaşırdık önceden farketmediğimize. hep oradaydın oysaki. bizden önce de oradaydın. kimbilir kaç mevsim...bu bahar da önce yapraklandın, sonra çiçeklendin. görmedik. ne zamanki meyvelerini verdin, salkım salkım yere uzanan... gördük. sevdik. çarpıldık. zaten güzelsin. hiç çirkin ağaç olur mu? ama salkımlarını da takınınca bir güzel, gelin telleri takmış gibiydin. vallahi gelin gibiydin...tesadüfen öğrendik, bir kafkas ceviziymişsin sen.bir adın dişbudak yapraklı kanatlı cevizmiş. diğer adın yalankoz. kimyonla hemfikiriz. sen adlarından daha güzelsin.
kimyonun maceraları 02/08/2006
evde eksikler vardı, alışveriş yoluna düşüldü. daha dış kapıdan adım atar atmaz mis gibi bir kurabiye kokusu... kimyon yan evdeki sabah kahvaltısında ufaklıklar için yapılmış kurabiyeler olduğunu tahmin etti. ikinci adımda mis gibi taze oksijen kokusu... hava öyle güzel ki... hafifçe serin. ama rahatsız edici değil. gökyüzü baştan çıkaran mavilerin birinde. yol boyunca civanperçemleri ve güneyiklerle selamlaşıldı. bir apartman bahçesinde keyif süren kara gözlü Susan'a da bir selam çakıldı. huş ağacı, akçaağaç ve vallahi de billahi de fındıkla merhabalaşıldı. trafik lambalarına varıldığında ışık kimyon için yeşile dönüverdi. öyle de şanslı bir gün. aç açıkta değiliz, sağlığımız da yerinde... yetmez mi? dünyanın hiç de hain değil, bal gibi güzel bir yer olduğunu düşünmek için bu küçük güzellikler yetmez mi?
belki ilk haber bültenine kadar... o zamana kadar dünyanın hiçbir köşesinde dün hiçbir çocuğun ölmediğine, tersine bu sabah sevgi dolu evlerde mis kokulu kurabiyeler yediklerine de inanabiliriz belki.
The Joy of Taking Care of My Life
16 saat önce
Süper!!! Her seferinde büyük bir keyifle okuyorum. Sade Yaşam grubundan tanıyorum sizi. Tülay Hn blogunuzla ilgili bilgi verdi. Sık kullanılanlara ekledim,daha sık okuyacağım artık. Kimyonun maceraları benim için efsane idi, bu kadar duru, açık, ruhu hafifleten öyküler olamaz. Her okuduğumda bahar esintisini hissederdim. Sıkıntıları bile keyifle okumak böyle mümkün olabilir. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Katkılarınız için çok teşekkür ederim. Kimyonun maceralarını herkesin okuması adına yöneticisi olduğum foruma da ekledim. www.forumgencclub.com. Dilerseniz ve izin verirseniz sizin adınızı yazmak isterim, kimin eseri olduğunu bilmeleri açısından.
YanıtlaSilHerşey gönlünüzce olsun, sevgilerimle.
Olcay Aydın
e-mail : olcay21@gmail.com
Olcay Hanım,
YanıtlaSilGüzel sözleriniz için teşekkürler, beğenmenize sevindim.
Çok selamlar...
Bu kimyon tam benim kafadanmış Evrencim :D
YanıtlaSilHandaan! Sen n'apiyosun bakiim buralarda? Öyledir Kimyon'um, size de göndereyim :)
YanıtlaSil