Eşimin şu an çalıştığı proje sebebiyle bir süre Maltalı olacağız. Aşağıdakiler ilk bir kaç günde edinip not aldığım izlenimler. Üstüne daha bir çoğu eklendi ama önce bu ilk izlenimleri değiştirmeden yazmak istedim. Devamı gelecek...
-Trafik soldan akıyor. Önceden biliyor olmama rağmen, yine de havaalanında taksiye binerken bir an durup neden şoförün sağ tarafta oturduğunu düşündüm.
-Abartılı gelebilir ama bütün Maltalı taksi şoförleri orta yaşın üzerinde, kısa boylu, göbekli ve kel! Bir araya geldiklerinde de pek gürültücüler :))
-Maltalılar son derece çocuksever. Havaalanında eşim kayıp bavulunu ararken, iki yaşlı Maltalı hanım oğlumla gülücüklü bir sohbete giriştiler. İkinci gün kucağımda oğlumla arabadan inmeye çalışırken sokaktan geçen orta yaşlı bir hanım durumu fark etti.Gelip arabanın kapısını ardına kadar açarak inmemize yardım etti, sonra el sallayıp yoluna devam etti. Sokaklarda gülümseyerek selamlayanları, durdurup sevenleri anlatmıyorum.
-Adanın dili Arapça, İngilizce ve İtalyanca'nın bir karışımı. Kulağıma ve gözüme durmadan tanıdık kelimeler takılıyor.Mesela Zejtun, Mdina, Rabat, Mellieha, Xemxiya (X Ş okunuyor), Naxxar, Xewkiya, Qala, Gharb gibi yer isimleri... Xemx (Güneş), Sabiha (Kadın), Merhba (Hoşgeldiniz), Sqaq(Sokak), Cuma, Hafif, Nane duyduğum diğer tanıdık kelimeler.
-Malta gürültülü sokakları, karmaşık trafiği, az yeşili, bol betonu, rahat insanları, uzun bekleme süreleri ile çok Akdenizli, az Avrupalı. Bu kadar küçük olsaydı Türkiye'yi de hemen AB'ne alırlar mıydı acaba?
-Bütün ülke, toplamı 316 kilometrekare olan 3 adadan oluşuyor: Malta 246, Gozo 67, Comino 2.7 km2. Buna karşılık inanılmaz bir mekan kullanım anlayışları var. Bütün Malta bir şantiyeyi andırıyor. Durmadan yeni binalar inşa ediliyor. Bir çok evde geniş ve upuzun bir koridor, iki banyo, büyük odalar ve balkonlar var. Adada yeşilden çok bina ve otomobil olmasına şaşmamalı.
-Özellikle eski binalar ve kiliseler inanılmaz güzellikte. Hemen hepsi adadan çıkarılan krem rengi kesme taşlardan yapılmış. Ön cephelerdeki hafif çıkmalar, renkli ahşap panjurlar, taş süslemeler ile eski binalar bütünsel ve hoş bir görüntü oluşturuyor. Otelin penceresinden gördüğüm kadarı ile arka cephelerin baktığı küçük, gizli bahçeler var. Bahçelerde mandalina ve frenk inciri ağaçları... Yeni yapılan binalardan hiç bahsetmeyeyim. Hele bir Hilton var ki, evlere şenlik. Aynı çirkinlikle ve pervasızlıkla göğe yükselen bir başka Hilton da İzmir'de var, yanılmıyorsam.
Fotoğraf 1 : St. Julians (San Giljan) - Spinola Koyu
Fotoğraf 2 : Zevksiz Hilton kulesi ve önünde restore edilen eski bir Malta binası
'Nature wins' for 2024
3 gün önce
Cok sevindim güzel yazilarla, uzun bir aradan sonra sayfanda olusuna.
YanıtlaSilÖncelikle Malta'da hersey icin, hepinize bol sans diliyorum!! Güzel günleriniz olsun...
Malta'yi görmek istiyorum. Senden gelecek ön bilgiler önemli izlenim olacak benim icin...
Ne kadar fena gercekten o Hilton binasi öyle. Yahu senelerce üniversitlerde sehir kimligi, sehir silutei vb. diye bas bas bagiriniliyor, bu kadar mi önemli bu otellerin "hakimiyet/baskinlik" kurmalari sehir siluetlerinde!!
Merhaba Ayca,
YanıtlaSilMalta'yla ilgili yazılar devam edecek. Ayrı bir blog açmayı düşündüm, sonra üşendim ama :))
Ben de gelmeden önce fikir edinmek için epeyce araştırmıştım. Benim izlenimlerimden de başkaları faydalanır diye düşünüyorum.
Sevgiler