Gündelik dertlere yara bandı niyetine hayallendiğiniz olur mu hiç sizin? Benim olur.
Mesela kapkalın taş duvarları olan bir evde olayım ben. Öylesine kalın olsun ki duvarlar, yazın serin mi serin, kışın da sıcacık olsun evin içi. Öylesine kalın olsun ki duvarlar, gepgeniş pervazları olsun pencerelerin. İçine ben çocuk hiç uğraşmadan sığabileyim mesela. Kalabalık olsun diyelim ki ev, çok insan dolu olsun. Bense, bazen kalabalığın içinde değil, kıyısında olmayı seveyim. Kimseye farkettirmeden mutfağa sızayım o zaman; ekmeğin içine biraz beyaz peynir koyup, yine sessizce odalardan birinde kaybolayım. Pencerenin pervazına yerleşeyim diyelim ki, perdeyi de üzerimden çekeyim. Öylesine kalın olsun ki perdeler, içeriden kimse görmesin beni. Böylece içeride olmasına içerde, ama oradan bakanların göremediği bir tuhaf yerde, sanki anne karnında gibi rahat, anne karnında gibi huzurlu, kıvrılıp oturabileyim ben. Elimde bir kitap olsun ille de. Bazen "Grimm'lerden Masallar" olsun kitabın adı; bazen "İnsanlığın Kısa Tarihi". Diyelim ki, bir de sardunya saksısı olsun ayak ucumda. Hayal bu; neden olmasın? Kırmızı olsun sardunyanın rengi mutlaka. Tam da kitaba dalmışken ben, içeriden seslensinler, "Karpuz yiyoruuuuz, hadi gelin!" Ben hiç kıpırdamayayım yerimden, hiç de ses vermeyeyim. Tom Sawyer tam da teyzesine yakalandı reçel çalarken, çok merak ediyorum ne olacağını. Bir ayak sesi yaklaşsın kapıya, odanın kapısı açılsın bir an. Bir ses - Tom Sawyer'inki değil, benim teyzem bu kez- "burda da değil!" diye seslensin arkasına doğru. "İyi, beni görmedi" diyeyim içimden. Kapı yine kapansın, teyzem dönüp gitsin. Ben kitabıma dalayım. Arada bir pencereden dışarıya bakayım. Hemen önümde kadife çiçekleri ekili olsun, biraz ileride güller, onları seyredeyim. Kafamı biraz uzattığımda bahçe kapısını görebileyim. Demir parmaklıklarına sarılmış hanımellerini de... Hatta derin bir nefes çektiğimde kokusunu duyduğumu hayal edeyim. Bi dakka, nerede kalmıştım? Annesi Rabia'nin bez bebeğini keşfetmişti de, ateşe atıp yakıyordu. Tüh, ne yazık, ne de tuhaf üstelik! Bahçe kapısının çarptığını duyayım birden. Kim gelmiş diye kafamı uzatıp bakayım. Dayımın geçip eve doğru gittiğini göreyim o her zamanki tasasız yürüyüşüyle. Beni gördü mü? Hayır, bakmadı bile bu tarafa. Ne diyordum? Haa, evet. Dans eden 12 prenses. Büyülü ormandaki gölden geçiyorlar yine kayıklarla. Dışarıdan eğlenceli bir sohbetin sesleri gelmeye başlasın o anda. Akşam yemeği de yaklaşmış olsun. Ben artık yorulmuş olayım kitap okumaktan, karnım da acıkmış olsun. Çıkayım pencere pervazındaki gizli köşemden. Sessizce odadan çıkıp, salona gideyim. Belli etmeden içeri süzülüp bir köşeye oturayım. "Neredeydin, karpuz yiyorduk" desin teyzelerimden biri. "Buralardaydım, duymadım" diyeyim.
Bir an nasıl olduysa gözgöze gelelim,
dayım bana göz kırpsın.
China syndrome?
4 saat önce
Tam da istediğim manzara, büyüleyici bir yazı, sanki yaşayarak okudum.
YanıtlaSilBurcu,
YanıtlaSil;)
Petunya,
Tesekkür ederim. Benim gözümde canlanani görebildiginize sevindim :)
Evren,çok beğendim bu yazıyı.Hem çok sevdim,hem de çok beğendim.Bilmem anlatabiliyor muyum :)
YanıtlaSilAnladim ve sevindim :)
YanıtlaSilÇok duygulandım okurken.Çocukken elime bir kitap alır saklanırdım hep evin en kuytu köşelerine.Hayal dünyamda kaybolmak isterdim.Okuduğum kitaplardaki kahramanların yerine koyardım kendimi.Tuhaf mıdır bilmem, hala yapıyorum bunları:) yüreğinize sağlık..
YanıtlaSilHayal gücüm çok kuvvetliydi küçük bir kızken. Büyüdüm, koca kadın oldum, halâ hayal kurarım. Pencere pervazı saklanması gibi, küçükken saklandığım yerler vardı. Hele Gizli Bahçe adlı kitabı okurken saklandığım bahçe köşeleri, ağaç tepeleri vardı ki,oralardan aldığım zevki unutamam. O nedenle yazından çok hoşlandım.
YanıtlaSilKırmızı sardunyanın yanına benim için bir de beyazını koyalım mı?
Aysegül,
YanıtlaSilMerhaba! bence tuhaf degildir :)
Münevver Hanim,
Olmaz mi tabii ki yer var beyaz sardunyalara da... :) Dilek'in yazisini görmüssünüzdür umarim. Siz sardunya yazisi deyince, ben Dilek'in itir yazisini bildigimden muzip muzip gülmüstüm :)