Seyretmemek veya en azindan hakkinda bilgilenmemek icin hic bahane birakmiyorum bakin size. Buyrun bu da filmin Ingilizce metni.Üstelik Google'da aratinca Türkce altyazisinin da indirilebilecegi siteler görüyorum.Güvenilir olup olmadigindan emin olmadigin sitelere link vermek istemedim. "Food Inc. Türkce altyazi" anahtar sözcükleriyle deneyebilirsiniz.
Hatta filmden benim icin dikkat cekici olan kisimlari da not edecegim simdi buraya, "dil sorunum yok ama zamanim da yok" demeyin diye. Parantez icindeki italikler benim ic sesim:
- Süpermarket raflarindaki ürünlerin paketlerinde gördügümüz o ciftlik resimleri, günesli yesil cayirlar, cayirlarda otlayan inekler, koyunlar, sevimli tavuklar... Bunlarin hepsi birer illüzyon. Yiyeceklerimiz o ciftliklerde üretilmiyor artik, fabrikalarda üretiliyor. Bildigimiz montaj hatti mantigiyla calisan fabrikalar...
- Amerikan marketlerinde artik mevsimler yok (bizim marketlerde de yok keza). Simdi yilin dört mevsimi boyunca domates var. Dünyanin öbür yarisinda üretilmis, henüz yesilken dalindan koparilmis, etilen gaziyla olgunlastirilmis. Domates gibi görünse de o gercek bir domates degil onun bir hayali. (Bu duyguya burada aldigim sebze meyvelerde hep kapiliyorum. Bu domates degil, domates taklidi yapan bir sey diye düsünmüslügüm coktur. Bir tanidigim bir keresinde seftali yerken "seftali nedir bilmesek, seftali diye yutturacaklar sunu " demisti. Durumu özetleyen laftir. )
- Gida endüstrisi yediklerinizle ilgili gercekleri bilmenizi istemiyor; cünkü bilseydiniz yemek istemezdiniz. (Market alisverisinin benim icin bir eziyete dönüsme sebebidir. Paketlerin üzerindeki "cayirdaki-mutlu-inek" resminin arkasindaki gercegi ögrendim bir kere.)
- Bütün gida sistemi bir kac uluslararasi sirket tarafindan idare ediliyor. Tüm bunlar sadece ne yediginizle ilgili degil; neyi söylemenize ve neyi ögrenmenize izin verilmesiyle de ilgili. ( Durum tespiti: Yerel markalari almayi seviyorum. En son alternatif, kafeinsiz,tahil kahvesi almak icin market raflarini incelerken sok olmustum. Belli ki aslinda yüzyillik gelenegi falan olan , baslangicta bölgesel aile sirketlerinin ürettip sattigi tahil kahvelerinin paketlerini cevirip arkadaki kücük yazilari okudugumda karsima hep uluslararasi, cok bilinen kahve - gida firmalari cikiyordu. Bütün yerel markalari satin almis, pazari Niche'lerine kadar fethetmisler. )
- McDonalds 1930'larda arka mutfagini bir fabrika mantigiyla calisacak sekilde yeniden tasarladi. Her is maliyetin en aza indirgenebilecegi basit ve tekrarlanabilir adimlara bölündü (Bkz. time and motion study). McDonalds Amerikan gida sektörünün en büyük alicilarindan biri oldugundan bu mentalite tüm beklenmeyen sonuclariyla büyük capta, bütün bir sektör bazinda uygulanmaya basladi. Bugün fast-food yemeseniz de, et yiyorsaniz fast-food devi McDonalds'in sekillendirdigi bir sektörün müsterisisiniz demektir.
- Bugünün tavuklari 50 yil öncekilerin yarisi kadar zamanda yetisip kesiliyor ama bu sürede onlarin iki kati büyüklüge erisiyorlar. Insanlar beyaz et sevdigi icin büyük gögüsleri olacak sekilde "tasarlandilar".
- Bugünün "endüstriyel" tavuklari bu büyüme hizina anatomik olarak yetisemiyor. Kemikleri ve ic organlari iflas ediyor. Bir kac adim atip düsüyorlar agirliklari yüzünden. Zaten günes isigi almayan ve hareket alani olmayan kapali alanlarda geciyor tüm ömürleri. (Burada yumurtalar kapali alan tavugundan, acik mekan tavugundan, tahilla beslenen tavuktan ve organik olarak dört ayri kategiride satiliyor. Biz acik mekanda beslenen tavuklarin yumurtasini aliyoruz. Sürekli organik yumurta almak her bütcenin harci degil . Elimizdeki paranin bize verdigi oy hakkini tavuklarin acik havada yasama-yetisme haklarindan yana kullaniyoruz en azindan. Sevinmeli mi, yoksa didiklesek ondan da bir seyler cikar diye endiselenmeli mi, bilemem.)
- Süpermarkete gidip seceneklerinize baktiginizda büyük bor bollukla karsi karsiya oldugunuzu düsünebilirsiniz. Bu da bir illüzyon. Aslinda sadece bir kac firma var ve sadece bir kac tahil. Ne zaman bir gidayi kaynagina dogru izlesem, Iowa'da bir misir tarlasinda buluyorum kendimi (Omnivore's Dilemma'nin yazari Pollan diyor bunu) .
- Gidip bir market rafini incelerseniz, baktiginiz ürünlerin %90'inda ya misir ya da soya fasulyesi ve büyük bir cogunlugunda da ayni anda her ikisi vardir. (Bunu bir uzman söylüyor. Abarti degil, paket arkasindaki minik yazilari cok okuyan bir sade tüketici olarak benim tespitim de bu yönde).
- Sigirlar evrimsel olarak misir yemek icin degil, ot yemek icin tasarlanmislardir. Misirla beslenmelerinin tek sebebi misirin ucuz ve ottan daha doyurucu olmasi.
- Baliklara bile misir yemegi ögretiyoruz. (Buna diyecek bir laf bulamiyorum!)
- Bazi arastirmalar ot yerine misirla beslenen hayvanlarda E. Coli'nin asite dayanikli hale geldigini ve cok daha tehlikleli bir mutasyona ugradigini kanitlamis. Mutasyon sonucu olusan yeni bakteri sadece et degil, sebzelere de bulasmis. Özellikle cocuk ve yaslilarda ölümcül sonuclar dogurmus.
- Amerika'da gidayla ilgili merkezi kontrol organizasyonlari USDA ve FDA'nin basina Bush yönetimi sirasinda gecmiste gida sektörünün cikarlarini korumak üzere calistigi bilinen kisiler getirilmis.
- 70'lerde Amerika'da binlerce kesim evi varken, bugün toplam sayi 13 imis. Dolayisiyla Amerikan halkinin yedigi bir hamburgerde binlerce farkli hayvanin eti olabiliyor. Bu da bulasici hastaliklarin daha hizli yayginlasmasina sebep oluyor. (Durum buralarda nedir hiiic bilmiyorum ve merak ediyorum elbette.)
- E.coli'nin yeni mutasyonu yüzünden yedigi hamburgerden hastalanan ve böbrekleri iflas ederek 12 günde ölen 2 yasindaki Kevin'in hikayesinden, annesinin gida sektörü ve otoritelerine karsi verdigi savastan bahsetmek istemiyorum. Düsündükce bile kötü oluyorum, kendiniz seyredin lütfen.
- Büyükbas hayvanlara sadece 5 gün misir yerine ot verseniz, sindirim sistemlerindeki E.coli'nin %80'i yok oluyor. Endüstrinin yaklasimi ise bu türden bir sistem problemi oldugunda geri dönüp sistemin hangi noktada aksadigina bakmak degil, bazi high-tec ayarlamalarla sorunun berteraf edip sistemin isleyisini devam ettirmeye calismak. (Nasil da önemli bir tespit ve nasil da tanidik!)
- Eger o mega büyüklükteki gida isleme tesislerini camdan duvarlarla cevirmek mümkün olsaydi bu ülkede daha farkli bir gida sistemine sahip olurduk. (Bunu tarzi pek hosuma giden organik ciftci amca söylüyor. Öyle ciftciler tüm dünyada artmali)
- Endüstri devleri kacak calisan göcmen iscileri seviyor. Hem düsük ücretle calistiklari, hem de calisma sartlarindan sikayet edemedikleri icin...
- Cevre, saglik ve toplumsal maliyetleri eklerseniz, endüstriyel gida ucuz ve dürüst bir gida degildir. Fiyatlandirilmasi dürüstce degil, üretimi dürüstce degil, islenmesi dürüstce degil.
- Filmin devaminda sirketlesen organik gida ticareti ve tohumun patentlenmesi, GDO baglaminda Monsanto var. Basli basina bir konu oldugu icin simdilik burada kesiyorum. Filmi hic seyretmemis olanlar icin bu kadari bile üzerinde epey düsünülesi sanirim...
senden ozetler deyince yasadiklarindan zannetmistim filmden ozetler oldugunu anlamam bayagi bir zaman aldi:)
YanıtlaSilIzledigimde kulaklarima inanamamistim, bizi ne zannediyor bunlar? Insanlik kendi kendinin sonunu hazirliyor kesinlikle. Organik gida biraz daha pahali ve lukse giriyor gibi gorunse de kesinlikle tercih edilen olmalidir her zaman. Ucuz alternatifleri gercek gida degil apacik belli, bize ne yediriyorlar belli degil. Genetigiyle oynaya oynaya, katki maddesi koya koya mahvettiler herseyimizi. Cok sinirleniyorum bu konu acildiginda ve ozellikle gelecek nesiller icin cok uzuluyorum. Bilim, teknoloji gelismis olsa da saglik elden gitmis ne fayda.. Tesekkurler paylasim icin, cok hassas bir konu..
YanıtlaSilEvren, film abartilacak derecede degil belki ama, ne anlattigini, bilmeyenlerin anlamasi icin cok carpici bir ornek! Ben tavugu kesmiyorlar yurtdisinda dedigimde bon bon bakiyorlar bana. Cat diye kopartiyorlar kafasini dedigimde, iclerinden haydi canim dediklerine eminim. Ama filmde o sahneleri goruyorsun bal gibi. Sonra yetistigi yerleri. Marketteki sunumunu. Bir ailenin yiyecek yemeginin parasini dusunurken, nasil sunu al diye oneride bulunulamayacagini. Adamlar sebze alamiyorlar ki, en adisi bile pahalli, degil ki organigi!!! Amerika'daki cok ballandirilan otoritelerin, nasil "guc" lerin eline gectigini istedigin kadar anlat, bu filmde insanlar tum bunlari gozu ile gorunce durup bir dusunuyor. O acidan onemli bu film. Yoksa benzer ve daha etkin olanlari var, onerdik te zaten :)(benim sitemde GDO ile ilgili olan yazilarda ya da sana film onerilerimiz arasinda da var.
YanıtlaSilBir de organik hep isaret edilen nokta ama, Okan Bayulgen'in programinda organik ureticileri adina gelen kisiden ben yuzbin sertifikali da olsa urun almam artik! Adamin zihniyeti ve bakis acisi GDO'ya evet der gibi, bu nasil yaman celiskidir cozemedim gitti.
Supermarketlerde bir nevi iluzyon. En azindan Amerikadakiler. Genelde et ve sut urunleri dukkanin en arkasinda. Oraya gidebilmek icin gectigin raflarin haddi hesabi yok. Goz hizasinda bulunan raflar cok onemli cunku firmalar ekstra para oduyor o raflar icin supermarketlere :) Food Inc. filmi soylenmis olanlari daha dikkat cekici bir sekilde sunuyor ki bu bence onemli. Ozellikle siradan bir Amerikali'nin anlamasi icin onemli. Food Inc. seyrettikten sonra uzun sure tavuk ve et urunlerinin yanina yaklasamadik. Organik urunler Amerika'da eskiye oranla daha makul fiyatlara satilmaya baslandi. Hala normalden pahalilar ama cesitlilik artmaya basladi. Bir de son zamanlarda yerel pazarlarda ciddi sayida bir artis var.
YanıtlaSilBu arada o misir ve bilumum urunler sayesinde obezite tavan yapmis durumda. Sonra Biggest Loser seklinde siz de kilo verebilirsiniz seklinde reality sovlarin yapilmasi da ayri bir ironi.
Beste,
YanıtlaSilbasligi yanlis atmisim o zaman :)
acai_berry,
evet, ben de en cok cocuklarimiz icin endiseleniyorum. Biz gercek bir domatesin tadini kiyisindan kösesinden biliyor, hatirliyoruz. Onlar yediklerinin gercek oldugunu düsünecek bir de. Bilgilenmeleri sart.
Dilek,
film icin kötü ya da basarisiz demedim zaten, bana bilmedigim bir sey söylemedi dedim. Gefährliche Mahlzeiten söylemisti mesela bilmedigim bir cok sey. Öte yandan yedigini, ictigini irdeleyen, bu konularda düsünen herkesin mutlaka seyretmesi gereken bir film bence Food Inc. ben seyretmekte biraz gec kalmisim, belli ki...
Ycurl,
Kesinlikle haklisin. süpermarketler bastan sona bir illüzyon. Sadece Amerika'da degil. Türkiye'de pazarlama dersi aldigim yillardan gözlemlerim var, biliyorum, oradakiler de birebir öyle. Burada Almanya'da da öyle. Aliskanlik olarak en alttaki rafa bakiyorum ben hep mesela. Genellikle süpermarketin kendi markasi durur orada. Ucuzdur ama digerlerinden daha az kaliteli degildir. Her rafin bir fiyati oldugunu ve göz hizasi rafin en pahalisi oldugunu, süpermarketin bu isten (raf yeri ticareti) de para kazandigini da biliyorsundur mutlaka. Burada durum organik acisindan ABD'nden hep daha iyiydi sanirim. Son zamanlarda daha da yayginlasti. Isteyene, parasi olana, herseyin organigi var neredeyse. Keza GDO konusunda da avrupa hala daha korumaci gidiyor.
Organigin bu derece var olan yanlis sisteme entegre olmasi dogru mu, ondan da süpheliyim aslinda.