Tüketmek yerine paylasmak, atmayip kullanabileceklere ulastirmak, ikinci el ürünler kullanmak diye bas bas bagiran ben hic bit pazarina gitmemistim :) Özel bir sebebi oldugundan degil, denk gelmemisti bir sekilde. Gecen Cumartesi günü öyle bir denk geldi ki, ayni gün bir degil iki bit pazarina birden ugrayip acigimi kapattim :))
Burada sonbahar ve ilkbahar mevsimleri cocuk esyalari acisindan hareketli bir dönem. Bütün anaokullari, kiliseler, yardim dernekleri,... neredeyse yan yana gelmis üc kisi bile cocuk esyalari bit pazari düzenliyor :) Cocuk giysileri, oyuncaklari, kitaplari ve bakim malzemelerine odaklanan bu tür bit pazarlarini fikir olarak özellikle seviyorum. Cünkü cocuk giysileri cogunlukla eskimeden kücülüyor, bebekler bakim malzemeleri eskimeden büyüyorlar; kitap ve oyuncaklar da evden eve dolastikca yararlananlar artiyor.
Gittigim iki bit pazarinin organize edilis sekilleri birbirinden farkliydi. Avantajlari ve dezavantajlarini gözledim ve bu tür etkinliklerin yayginlasmasini gönülden istedigim icin de, gözlemlerimi yazmaya karar verdim. Ola ki google'da "nasil bit pazari organize edilir?" diye soran cikarsa, bunlar benim gördüklerim:
Ilk bit pazarini sincabin anaokulu düzenledi.
Anaokulunun yöntemi "kategorize edilmis" (sortiert ) satis.
Yilda iki kez bahar ve sonbaharda düzenlenen etkinlik icin önce ebeveynlere ve cevreye duyuruda bulunuyorlar. Isteyenler temiz, yikanmis, bakimdan gecmis giysi, oyuncak, kitap vb. getirip teslim ediyor ve bir satici numarasi aliyorlar. Satilacak esyalar bir gün öncesinden türlerine göre ayriliyor. Oyuncak, kitap, bebek arabasi, bebek küveti, kiz cocugu tisört, erkek cocugu tisört, kiz cocugu pantolon, erkek cocugu pantolon, kar pantolonu, kaban, atki, sapka, yagmurluk, yagmur botu, ayakkabi, vb , vb seklinde. Hatta anaokulu yeterince yeri oldugu icin ürünleri giris katinda 0-3 yas cocuklar, üst katta 3-7 yas cocuklar icin seklinde ayirmisti ki, bence bu isleri daha da kolaylastirmis. Satilacak bütün esyalarin üzerine birer etiket yapistiriliyor. Etikette saticinin numarasi, ürünün bir iki detayi ve belirlenmis fiyati yaziyor. Fiyati sanirim anaokulu belirliyor. Saticiyla beraber karar veriliyor da olabilir.
Bu yöntem alici ve satici icin büyük kolaylik. Cünkü herkes aklinda ihtiyaci olan belli seylerin listesiyle gidiyor bit pazarina. Dolayisiyla bütün standlari tek tek gezip o karmasada istedigini bulmaya calismaktansa, dogrudan ihtiyaci olan seylerin bulundugu köseye gidiyor. Ben örnegin hemen 3-7 yas cocuklar icin kitaplar ve oyuncaklar kösesine isinlanip 1,50 Euro'ya gayet iyi durumda 100 parcalik bir puzzle aldim :) Erkek cocuklar icin pantolon kösesinde aradigimi bulamadim. Bulamayinca da baska yerleri tekrar tekrar dolasmama gerek olmadigini bilerek ayrildim pazardan.
Satici icin kolayliga gelince, belli bir standin basinda tüm gün dikilmesi gerekmiyor. Ürünlerin ayrilmis olmasi, bulunmalarini ve satis oranini arttiriyor. Merkezi bir "kasa"da, bilgisayar basina oturmus gönüllü birileri etiketlerden satici numarasini ve ürünün fiyatini not ediyorlar hemen. Büyük olasilikla Excel vb basit bir tablolama programi kullaniyorlar bunun icin. Böylece hangi saticiya ne kadar ödenecegi otomatik olarak ortaya cikmis oluyor. Satis geliri anaokulu ile satici arasinda paylasiliyor. Yani dezavantaji (eger bu bir dezavantajsa) gelirin bir kismini mekan sagladigi ve organizasyonu yaptigi icin anaokuluyla paylasmak oluyor.
Evet, bu yöntem alisverisi kolaylastiriyor ama epey organizasyon ve calisma istiyor. Sincabin anaokulu bit pazarindan önceki gün erken (ögle saatlerinde) kapaniyor. Ögretmenler ve gönüllü ebeveynler satilacak esyalarin ayrilmasi, yerlestirilmesi, fiyatlandirilmasi ve etiketlendirilmesi isiyle ugrasiyorlar. Cumartesi günü bit pazarindan hemen sonra da, bu kez satilmayan esyalarin tekrar saticilara iadesi icin tek tek numarali sepetlere geri konmasi, koridorlara yayilmis masalarin toplanmasi ve okulun Pazartesi'den önce tekrar egitime hazir hale getirilmesi gibi isler var.
Organizasyonu düzenleyenin avantaji? Birincisi gelir elde ediyor, ikincisi oyuncak, kitap ve cocuklar icin yedek giysi gibi ufak tefek ihtiyaclarini o da ikinci elden uygun fiyata karsilamis oluyor. Yeterince gönüllü el emegine sahip organizatörler icin bu yöntem en iyisi kanimca.
Gelelim gittigim ikinci bit pazarina... Bu da mahallemizdeki kilisenin düzenledigi bit pazariydi. Onunki klasik yöntem. Belirli bir sabit ücret karsiliginda organizatörün gösterdigi mekanda bir masa/stand satin aliniyor. Belli gün ve saatte o standa satmak istediklerini getirip yayiyorsun. Bit pazari önceden duyurulmus oluyor tabii. Ilgilenenler de gelip alisveris yapiyor. Bu yöntemin organizatör acisindan büyük bir zorlugu yok. Alici acisindan dezavantaji, aradigi sey icin bütün standlari tek tek gezip bakmak gerekmesi. Sincap baktigim her standda satilan ivir zivir oyuncaklara takildigi icin, bu alisveris benim icin bir kabusa dönüstü. Sonunda neredeyse hic kullanilmamis, gayet islevsel kutulu bir oyuncaga 1 Euro verirken, sincabin tutturmasiyla almak zorunda kaldigimiz bir sövalye biblosuna istemeyerek 3 Euro verdim. Bazi saticilar akillilik edip kendi sattiklari esyalari net bir sekilde beden, büyüklük acisindan etiketleyip ayirmisti. Fakat aklinda belli bir sey olmadan dolasmak niyetinde olan ve yaninda her gördügüyle bastan cikacak bir cocuk bulunmayanlar icin bu tür bit pazarlari da kücük, keyifli süprizlerle dolu :) Anne-baba-cocuk seklinde hep beraber stand kurmus aileler gördüm. Kapi önünde yere örtü serip kendi oyuncaklarini satan cocuklar gördüm. Bence cocuklarin hem satici, hem alici pozisyonunda ikinci el pazarlarda bulunmasi da cok olumlu. Yeni ekonomiyi cekirdekten ögreniyorlar :) Satici stand icin bastan sabit bir ücret ödediginden olacak, bazi masalarda bir evden cikmasi mümkün olmayacak cesit ve coklukta esya gördüm. Sanirim birlesip birlikte masa satin alan insanlar vardi.
Bu yöntemde gerci satici esyalarini kendi yayip, kendi topluyor ve satis sirasinda da standinin basinda durmasi gerekiyor ama ödedigi masa kirasi disinda tüm gelir kendisine kaliyor.
Kilisenin bit pazarinda giriste bir de pasta, kek, cay-kahve satilan bir köse vardi ki, bence anaokulundaki bit pazarinin eksigiydi ve her bit pazarinin olmazsa olmazi olmali :)
Yöntemi ne olursa olsun bütün bit pazarlarinin ögrettigi iyi seyler var. Fazlasiyla kendini önemseyen, kendine dönük bir cagin cocuklariyiz. Baskasinin giydigini giymem, cocuguma giydirmem, icim almaz, ihtiyacim yok ki, durumum iyi, vb vb.
Bunlari satanlar seninkine benzer evlerde yasayan, cagin geregi olarak hijyen takintisinda senden asagi kalmayan insanlar...
Bunun ihtiyac sahibi olmakla ilgisi yok. Cogumuzun ihtiyaci yok zaten. Dünyanin ihtiyaci var.
Birimizin kullandigini digerine vermesine,
ayricalik tamtamlari calmadan almayi ve biriktirmekten vazgecip vermeyi ögrenmemize,
dik burunlarimizin biraz sürtülmesine,
egolarin biraz törpülenmesine,
biraz nefes almaya ihtiyaci var dünyanin.
Bütün bit pazarlarinda temel kural, karsilikli saygi ve güven.
Satin almak istemeyecegin seyi satma.
Satici mahalledasindir, sehirdasindir, komsundur. Komsuna güven.
Aldigim her iki kutulu oyuncak da bantlanmisti. Iceriklerini ancak eve gelince kontrol edebildim. Hic eksikleri yoktu :)
'Nature wins' for 2024
1 gün önce
Şanslısınız Türkiye'de büyük bir eksiklik...ama son satırlarınızdaki ifadeler biliyorsunuz bizim ülkemiz için haddinden fazla geçerli. İhtiyacımız yok, başkasının malını çocuğuma giydirmem, bir de satmanın ayıplanması var. Bu kadar ihtiyaç sahibi varken satmak da neymiş. Halbuki Alman bir arkadaşım ilk bebeğinin arabasını internetten satıp ikinci bebek için daha kullanışlısını almıştı ve bence çok akıllıcaydı. Aynı şekilde çocuklarımızın küçülenlerini ileriki yaş ihtiyaçlarını karşılamak için satabiliriz. Aile ekonomisi de rahatlar. Yap(a)mıyoruz. Sadece oyuncak değiştokuşu, büyülen küçülen aktarımı. kitap,oyuncak aktarımı gibi şeyleri aileden çıkarıp arkadaşlar arası boyuta taşıyabildik. Tüketimi inanılmaz azaltan ve açıkcası az tükettiğimiz için de daha mutluluk duyduğumuz bir durum yaratabildik böylelikle.
YanıtlaSilsevgiler
Türkiye'de bu tür bitpazarları yoksa da, özellikle eskimeyen eşyalar pek ziyan edilmez, özellikle de çocuk eşyaları. Ücret karşılığı satılmaz ama yakın akrabalara, eşe dosta, çoğunlukla da ihtiyaç sahiplerine bağışlanır. Çocukların çoğu büyük kardeşlerinin ya da kuzenlerinin giysileriyle büyür. İstisnalar bu kaideyi pek bozmaz. Ben bu yaşımda hala bu yöntemden faydalanıyorum:)
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilkardeşimle ben baba tarafından kuzenlerimizin giysileriyle büyüdük. anne tarafının en büyük torunu olarak da benim küçülenlerim annemden kuzenlerime gitti hep. tek bir parça bile atılmadı. ki hala, ben artık giymeyecek olduğumu teyzemlere, kuzenlerime, onlar bana vs., arkadaşlarım arasında keza öyle devam ederiz.
YanıtlaSilharika bir sistem bence. bir şeyi artık giymek istemiyorsam, mutlaka birinin giyeceğini bilip gönül rahatlığıyla verebiliyorum.
bunun dışında feriköyde bir pazar diye bir pazar var, organik pazarla aynı yerde kurulan. haftasonunun iki gününü paylaşıyorlar. epeydir gitmedim ama orda 2. el birçok eşya vardı. herkes tezgahını satın alıp elindekileri, ürettikleri ya da biriktirdiklerini satıyordu. daktilolara bayılmıştım :))
Avrupa'daki bit pazarlarina bayilirim. Aslinda cok dogru bir noktaya deginiyorsun, egolarin torpulenmesi, saygi, ekonomi dersi gibi. Ancak sosyal ucurumlarin fazla oldugu ulkelerde bu sistemi oturtmak mumkun degil, hatta adil de degil belki. Cunku zengin, malini gene zengine satmis oluyor. Turkiye'de gelir seviyelerinde esitsizlik var, Endonezya'da ise bu esitsizlik ucurumlar boyutunda. O yuzden cocuklarin artik evde istemedikleri oyuncaklari, biraz giyilip kuculen giysilerini annesi babasi olmadigi icin icler acisi durumda bir yetimhanede yasayan cocuklara vermek bana daha dogru geliyor. Bilsem ki devlet zaten bu cocuklarin her turlu ihtiyaci ile ilgileniyor, oyuncagi, temiz giysisi, her turlu saglikli besini var, tamam, ben de satayim o zaman cuzi bir fiyata baskasina. Bunun disinda ben de Meyvelitepe gibi cocuklarimi arkadaslarimin verdigi bebek yataklarinda, mama sandalyelerinde, bebek giysileri icinde buyuttum. Kullanip, isim bitince baska bir ihtiyaci olana verdim. Bizim bu sistemimiz de cok guzel. Ama benim teklif ettigim bebek esyalarini hakaret gibi algiyan biri de olmadi degil. Herkes ayni goruse sahip olmuyor ne yazik ki. Iste o gibilere bit pazari terapisi uygulayip egolari torpulemeli cidden.
YanıtlaSilBiz de bu sistemle büyüdük. Ben ikinci çocuk düşündüğüm için büyük oğlumun hiçbirşeyini dağıtmayıp saklamıştım temiz temiz. Şimdi küçük oğlum büyürken neredeyse hiçbirşey almadım diyebilirim bebek bezi dışında. (Ki benim için kullan at bebek bezleri ve kadın pedleri içim acıyarak tüketmek zorunda olduğum yegane şeylerdir) O büyüdükçe küçülenler de yıkanıp poşetlenip bebeği-çocuğu olan eşe dosta daha doğrusu bunu giydirmekten gocunmayan eşe dosta veriliyor. Böyle de hassas bir çizgi var çünkü, Türk insanı gocunur.
YanıtlaSilKumaş kadın pedlerini öneririm :)
SilNe yazık ki burada garaj satışı gibi şeyler pek yapılmıyor. Oysa yeni gibi ne çok şey var evlerimizde. Neyse ki ben her daim verecek birisi bulmuşumdur elimdekileri. İhtiyacı olanlara giderse hele çok mutlu oluyorum.
YanıtlaSilDemek ki çocuk için veya elimizde listeyle gitme durumlarında hedefe kitlendiysek organizasyon önemliymiş. Anaokulu muhteşem bir iş yapıyor. İlk versiyonu ilerde seçiyorum, ikinci versiyonu da şimdi. Çok alakasız bir yerden çoook eski bir parfüm şişesi çıkmıyor mu ağlayasım geliyo mutluluktan!:)
YanıtlaSilMuthis bir blog, siz buraya yazmayi birakali cok olmus ama olsun😊Ben yeni kesfettim ve cok sevdim. Keşfim fermente lahanalarla oldu, sonrada düzenli olarak hergün girip 5-şer 10ar yazdığınız günlükleri okudum 💕İstanbullu, 6 senedir Almanyada yaşayan biri olarak ach soooo konusunda kesinlikle haklısınız 🙈☺️ Bu arada fermente lahana tarifini 1 haftadır vakitsizlikten yapamıyorum ama yarın kolları sıvayıp tozunu attıracağım mutfağın 😅
YanıtlaSileski deyip attığımız ne çok yeni var...
YanıtlaSilorganik bebek deterjanı