Malta'ya geldiğimizden beri yazdığım yazılarda dilden de az çok bahsettim. Ancak Maltaca öylesine kendine özgü bir dil ki hakkında ayrıca bir yazıyı hak ediyor.
Öncelikle dilin kökenine bir göz atalım. Pek çok kaynakta Maltaca'nın kaynağının Arapça veya Arapça'nın Sicilya'da gelişmiş bir lehçesi olduğu söyleniyor. Kimi kaynaklarda dilin bundan da öte Fenike diline dayandığı savunulsa da, sanırım bu adadaki bazı yer isimlerinin kökeninin Fenike dilinde olmasından kaynaklanıyormuş. Her durumda Maltaca Avrupa'nın Sami dil ailesinden gelen tek dili ve aynı zamanda bu ailenin Latin alfabesiyle yazılan tek üyesi. Özellikle temel kavramlar ve dilbilgisi kuralları Arapça'dan geliyor. Pek çok sözcük ise İtalyanca ve İngilizce'den ödünç alınmış. Aquilina'nın Maltaca-İngilizce sözlüğündeki 41.000 sözcüğün kökeni üzerinde yapılan bir çalışma, Maltaca söz varlığının %32.41'nin Arapça, %52.46'sının İtalyanca ve özellikle Sicilya, %6.12'sinin ise İngilizce kaynaklı olduğunu göstermiş. Bu haliyle Maltaca yoğun olarak sözcük ödünç alan dillerden sayılıyor. Ancak belki de adanın tarihi göz önüne alındığında dilin bugünkü durumu eleştirilmeyi değil, takdir edip ders almayı gerektiriyor.
Malta 10. yüzyılda Arap hakimiyetine geçiyor ve uzunca bir süre de böyle kalıyor. Günlük konuşmada çok rastlanan pek çok Arapça sözcük bu dönemden kalma. Kbir( büyük), triq (yol), xemx (güneş), dar(ev), sayf (yaz), sabiha (güzel), bahar (deniz), leyl (gece) gibi. Malta'da günlük konuşmalara kulak misafiri olmak bana kendi dilimizde de kökeninden habersiz olduğumuz ne çok Arapça sözcük olduğunu farkettirdi.
16. yüzyılda ada St. John şövalyeleri hakimiyetine girdiğinde resmi dil olarak İtalyanca kullanılmaya başlıyor. Hakim sınıf İtalyanca konuşup yazışadursun, balıkçı ve çiftçilerden oluşan yerel halk kendi dilini kullanmaya devam ediyor. Fakat İtalyanca bugün sadece idari yapıda değil, pek çok alanda dile yerleşmiş durumda.
1798'de ada Fransızlar tarafından ele geçiriliyor. Ancak Fransızlar hem adayı ele geçirme şekilleri, hem de dine bakışları yüzünden Malta'da sevilmiyorlar ve varlıkları da fazla uzun ömürlü olmuyor. O günlerden kalan bir iki Fransızca sözcük var sanırım; Bongu (Günaydın) onlardan biri. 1800 yılında Malta 20. yüzyılın ortalarına dek sürmek üzere İngiliz hakimiyetine geçiyor. Bütün bu anlatılan dönemler boyunca Maltaca yerel halkın sözlü iletişimde kullandığı, yazılı şekli bulunmayan bir dil. Söylendiğine göre küfretmeye de son derece müsaitmiş. İklim, coğrafya, toprak ve tarih göz önüne alındığında halkın küfredecek çok şeyi olduğu aşikar :D İlk kez geçen yüzyılın başında Latin alfabesi ile yazılmaya başlanıyor, dilin kurallarını belirleyen ilk dilbilgisi kitabı da yaklaşık o zaman yazılıyor. Sömürge döneminde halkın İngilizce öğrenmesi eğitim ile teşvik ediliyor. Bu sırada İtalyanca ikinci önemli dil. Ancak 1934'de Maltaca adada resmi dil olarak tanınıyor.
1964'de bağımsızlığını kazanan Malta'da bir dönem Maltaca'nın tamamen terkedilmesi ve İtalyanca'nın tek resmi dil olması da tartışılmış, fakat kabul görmemiş. Bugün İngilizce ve Maltaca birlikte bu ada devletinin resmi dili. Tüm resmi dökümanlar ve web sayfaları her iki dilde hazırlanıyor. En çok okunan iki gazete (Times of Malta ve The Independent) İngilizce, ancak Maltaca gazeteler de var sanırım. Maltaca aynı zamanda Avrupa Birliği'nin de resmi dillerinden birisi. Çünkü bugün (dünyanın dört bir yanında yaşayan Maltalı göçmenleri saymazsak) sadece 400.000 kişinin konuştuğu bir dile sahip olmasına rağmen, AB'ne giriş sırasında Malta diline sahip çıkmış. Birliğe geçiş aşamasında binlerce sayfadan oluşan bütün kanunlar, kanun taslakları, antlaşmalar ve benzeri dökümanların karşılıklı olarak çevrilmesi gerekmiş. Çevirmenler çoğu zaman sadece metni bire bir çevirmek değil, yeni sözcükler türetmek ve dili yeni baştan şekillendirmek görevini de üstlenmişler. Field (tarla) sözcüğünün Maltaca karşılığının pek çok dilde olduğu gibi daha soyut anlamlarda kullanılması (alan gibi) buna verilen örneklerden biri. Bu aşamada dil özellikle soyut kavramlara yönelik pek çok yeni sözcük kazanmış. Pek çok bilimsel , teknolojik ve soyut kavram da diğer dillerde olduğu gibi doğrudan İngilizce'den ödünç alınmaya devam etmiş ve ediyor elbette. İlginç olan Maltalıların bazı İngilizce sözcükleri İtalyanca'ya ve hatta onun Sicilya diyalektine benzeterek, İtalyanca'da bile olmayan özgün sözcükler türetmesi. Bunun için Wikipedia'da verilen örnekler evalwazzjoni("evaluation"), azzjoni industrjali ("industrial action") ve armamenti kemikali ("chemical armaments"). Sıkça rastlanan Kunsil Lokali ifadesi(Yerel idari birim- belediye) de sanırım bunun bir diğer örneği.
Kitapçılarda rast geldiğim kadarıyla Maltaca yazılmış epeyce bir kitap ve kendince bir de edebiyatı var bu dilin. Sokaktaki insanların çoğunun kendi aralarında dahi İngilizce konuştuğuna dair bir gözlemim vardı başlarda. Ancak yanılıyor olabilirim. Alışverişte, hastanede, sokakta pek çok Maltalı beni de Maltalı zannettiklerinden kendi dillerinde başlıyorlar çünkü söze. Bu kendi dillerini konuşma konusunda hiç de isteksiz olmadıklarını gösteriyor. Çoğu zaman şaşkın bir "Efendim ?!" işe yarıyor, ama bazen açıkça "Maltalı değilim, dilinizi bilmiyorum" demem gerekiyor :) O zaman anında İngilizce'ye geçiyorlar. Kendilerine has bir aksanları da olsa hemen her Maltalı akıcı olarak konuşuyor İngilizce'yi. Çat pat konuşan, derdini zar zor anlatan sadece bir iki kişiye denk geldim. Çocuklar İtalyanca televizyon yayınları nedeniyle bu dili de kendiliğinden kolayca öğreniyorlarmış. Sanırım İtalyanca zaten seçmeli yabancı dil Malta okullarında. Söylendiğine göre gençler arasında "Maltenglish" denen tuhaf bir dil yaygınlaşmaktaymış. "Thank you hafna" nın "Grazzi hafna" nın (çok teşekkürler) yerini aldığından şikayetçiymiş yaşlılar. Benzer dil karışımlarına Almanya'daki genç Türkler arasında rastlamak da olası. (Örnek: Ders çıkışında "Seni bugün kim abholen yapacak?" - "Kim gelip alacak" anlamında!) Üstelik iki dil bilindiğini değil, her iki dile de yeterince hakim olunamadığını gösteriyor bu çoğu kez. Ama iğneyi kendimize batıralım hadi. "Çok mersi" diyen de biz değil miyiz?
Diyeceğim o ki, Maltalıların yüzyıllardır sıkı sıkıya tutundukları üç faktör varsa birincisi tarih(Büyük Kuşatma), ikinci din ve üçüncüsü de dil gibi görünüyor. Şartlar gözönüne alındığında çoktan sahneden silinip gitmiş olması beklenen bir dilin hâlâ yaşaması başka nasıl açıklanabilir ki? Peki, tarihin ona hazırladığı çok başka şartlara rağmen Türkçe'nin bugünkü durumu neyle açıklanabilir?
Sokak ortasında elini kolunu sallayarak Maltaca konuşan iki kişiyi gören her yabancı -ben dahil- ilk başta kavga ettiklerini sanıyor. Hayır, kavga etmiyorlar, sadece "coşkuyla" dillerini konuşuyorlar :)
Bu yazıda faydalanılan kaynaklar:
1) Kif inti? -Tajjeb! (Die Zeit)
2) Maltese - an unusual formula (MED Magazine)
3) Wikipedia - Maltese Language ve Malta girişleri
4) Wikipedia Maltesische Sprache girişi
5) Wikipedia Maltaca girişi
China syndrome?
8 saat önce
Malta hakkinda hemen hemen hicbirsey bilmedigim bir ulkedir, eurovisionlarda turkiye'ye verdigi puanlardan baska pekbir yerde adini da duymam.
YanıtlaSilCok guzel bir inceleme yazisi.. gercekten ilgiyle okudum.. tesekkurler
Dil konusunda yazılan her yazının bu sanal alemde önemli bir kaynak oluşturduğu artık kesinleşti. DDD bir başvuru kaynağı oldu. Bu kaynağa güzel bir yazı ile katkı verdiğiniz için sizi kutluyorum.
YanıtlaSilSevgiler
Mehtap hanım, Punto amca,
YanıtlaSilİlginiz için asıl ben teşekkür ederim. Dil Yarası'na konuk olmaktan mutluluk duydum :)
Evrencigim Malta'nin kapilarinin da devami bekleniyor hala, unuttuk sanma ;)
YanıtlaSilDemet, aklımda, aklımda :)
YanıtlaSilMalta'ya ingilizce ogrenmeye gitmistim :) Ogrendim de. Sanirim biraz daha kalsam Maltacayi da ogrenecektim. Yaninda kaldigim maltali aile benim ara ara kullandigim maltaca kelimelerle cok egleniyordu. Hele ben " Illallu Ballu" deyince gulmekten yerlere kapaklaniyorlardi. Bu cumle bir saskinlik ifadesi. Tam cevirisi zor. Ama "vay be", ya da "amanin" gibi bir sey galiba:)
YanıtlaSilGercekten de kavga eder gibi konusuyorlar. ogrencilere ayrilmis ikinci kattaki odamdan bazen firlayarak asagi inerdim, birine bir sey mi oldu diye. Halbuki sadece sohbet ediyorlardi :)) Cumartesi aksamlari yaninda kaldigim maltali hanimin (ki artik o benim maltali annem) kizina aksam yemegine gittigimizde, yaklasik 15 Maltalinin en gurultulu tarafindan Maltaca sohbetlerini dinler, tenis macindaki izler konusanlari takip ederdim. Aksamin sonunda kulaklarim dinlenmeye ihtiyac duyardi.
Yaslilarin buyuk kismi ingilizce bilmiyordu. Ama onlar da, ingilizce bilen maltalilar da, biz maltaca bilmeyen ogrencilerle ilk karsilastiklarinda ayni kelimeyi kullanirlardi:(Selam ya da merhaba demek yerine) Allright?
Yunkabu,
YanıtlaSil"Illalu Ballu"'yu hic duymamisim! Fakat "Allright?" o kadar tanidik ki! Baslarda "nedir o tamam (mi) olan?" diye düsünüyordum saf saf. Cok özlemisim Malta'yi. Yorumunu okurken derinden hissettim bunu. Iyi ki yazdin.
Ben de cok ozledim, hem de pek cok... Keske tekrar gitmenin bir yolunu bulabilsem...
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilYurtdisi egitim,
YanıtlaSilyorumunuz bana reklam gibi gözüktügünden kaldirdim. Blogumda reklama sicak bakmiyorum izninizle...