"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Çarşamba, Nisan 07, 2010

Sizinki ne türden bir sadelik?

Aşağıdaki yazının yayınlandığı siteye bağlantı vermiştim daha önce. Farkettim ki o site kapanmış. Arşivimde mutlaka olsun, kaybolmasın istediğim bir yazıdır. O yüzden tamamını tekrar yayınlamaya karar verdim.

Yazının İngilizce aslı burada.

SADELİĞİN BAHÇESİ (DUANE ELGIN)
Yaşamın sadeliği tamamen yeni bir fikir değil. Kaynağını tarihin derinliklerinden alıyor ve dünyanın tüm bilgelik geleneklerinde de ifade ediliyor. İkibin yıl önce, Hristiyanlar’ın “Bana ne yoksulluk, ne de varlık ver” (Proverbs 30:8) dediği dönemlerde, Taoistler “Yeterince şeye sahip olduğunu bilen zengindir” (Lao Tzu) demekte, Plato ve Aristo yaşamda ne fazlalık, ne eksiklik içeren bir orta yol tutturmanın önemini savunuyor ve Budistler yoksulluk ile hesapsız bir birikimin ortasında bir yolu tavsiye ediyorlardı. Açıkça görüldüğü gibi, sade yaşam yeni bir sosyal icat değildir. Yeni olan, modern dünyanın kökten değişen ekolojik, sosyal, psikolojik ve ruhsal şartlarıdır.

Daha sade bir taşam tarzını zorlayan şartlar, 1992 yılında pek çoğu Nobel ödüllü, dünyanın önde gelen 1600 bilim adamı tarafından imzalanan “İnsanlığa Uyarı” metninde açıkça tarif edilmiştir. Bu tarihi belgede “insanoğlu ile doğal yaşamın bir çatışma sürecinde olduğu... ve bu sürecin gezegendeki yaşamın bizim bildiğimiz şekliyle sürdürülmesini imkansız kıldığı” bildirilmekte ve “insanoğlunu bekleyen büyük mutsuzluğun ve bu gezegendeki yuvamızın geri döndürülemez şekilde tahribinin engellenmesi için dünya ve üzerindeki yaşamın insanoğlu tarafından idaresinde büyük bir değişiklik gerektiği” sonucuna varılmaktadır.


Yaklaşık 10 yıl sonra benzer bir uyarı bu kez 100 Nobel ödüllü bilim adamı tarafından yapılmıştır: “Gelecek yıllarda dünya barışına yönelik en esaslı tehlike devletlerin veya kişilerin irrasyonel davranışlarından değil, dünyanın yoksun bırakılmış kesiminin haklı taleplerinden kaynaklanacaktır”. Dünyanın önde gelen bilim adamlarınca yapılan bu iki uyarının gösterdiği gibi güçlü zorluk eğilimleri (küresel iklim değişiklikleri, su ve ucuz petrol gibi yaşamsal kaynakların tükenmesi, hızla artan nüfus ve zengin ile fakir arasındak büyüyen uçurum) büyük bir sistemsel kriz yaratacak şekilde çakışmakta ve şu anda yaşayan neslin ömür süresi içinde evrimsel bir çöküş ihtimali yaratmaktadırlar. Bu güçlükleri aşan bir evrimsel atılım yaratılacaksa, bu elbette daha sade, daha sürdürülebilir ve daha doyurucu bir yaşam tarzını da içerecektir.

Daha sade bir yaşama zorlayan sebepler kadar, bu tür bir yaşam şekline çeken sebepler de güçlü görünmektedir. Pek çok kişi daha sade yaşamayı bir özveri duygusuyla değil, çok stresli ve tüketim takıntılı bir toplumun sunduğundan daha derin bir doyum kaynağı arayışı ile seçmektedir. Örnek olarak, geçen nesilde A.B.D.’de reel gelir iki katı artarken, nüfusun çok mutlu olduğunu ifade eden kesimi (yaklaşık 1/3) sabit kalmıştır. Yine aynı süre içinde boşanma oranı iki kat, ergen intihar vakaları üç kat artmıştır. Tüm bir nesil varlıklı bir toplumun meyvelerini tatmış ve paranın mutluluğu satın alamadığını keşfetmiştir. Doyumsal arayışlar içindeki milyonlarca insan sadece çalışma saatlerini azaltmak veya yarıştançekilmekle kalmayıp, maddi açıdan daha gösterişsiz ancak aile, dostlar, toplum, yaratıcı işler ve evrenle ruhsal bir bağlantı sayesinde daha zenginleşen bir yaşam tarzına geçmektedirler.


Modern şartların itici ve çekici güçlerine bir yanıt olarak A.B.D. ve diğer post-modern ülkelerde 1960’larda marjinal bir hareket olarak başlayan sade yaşam eğilimi 2000’lerin etkin kültürünün saygı gören bir parçası haline gelmiştir. Sade yaşam şimdilerde A.B.D.’nin dört bir yanında gazete bayilerinde satılan parlak dergilerde müşteri toplarken, önde gelen televizyon sohbetlerinde de gözde konulardan biri haline gelmiştir. Araştırmalar nüfusun dikkat çekici bir bölümünün (dikkatli bir tahminle A.B.D. yetişkin nüfusunun % 10’ u veya 20 milyon kişi) dışsal açıdan daha sürdürülebilir ve içsel açıdan daha derin bir yaşam tarzına öncülük ettiklerini göstermektedir.


Sade yaşamın basit olmadığı unutulmamalıdır. Çağımızın karşımıza çıkardığı fırsat ve güçlüklere bir yanıt olarak pek çok farklı sadelik ifadesi de ortaya çıkmaktadır. Günümüzün karmaşık dünyasında bu tür bir yaşamın kapsamı ve ifadesi hakkında daha gerçekçi bir resim sunabilmek için, aşağıda “sadeliğin bahçesinde” serpilip geliştiğini gördüğüm on farklı yaklaşım tarzını sunuyorum. Her ne kadar aralarında kesişim noktaları da bulunsa, her sadelik ifadesi ayrı bir kategoride anılmayı hakedecek kadar farklı görünmektedir. Bir kayırma izlenimi oluşmaması için, yaklaşımlar alfabetik olarak sıralanmıştır.


1. secimsel sadelik
Hayattaki yolunuzu bilinçli olarak, kasıtlı olarak ve kendi kafanıza gore secmenizdir. ozgurlugu vurgulayan bir yol olarak, secimsel sadelik ayni zamanda tuketim kulturu tarafindan dagitilmadan kendi yolunuza odakli kalmak, derine dalmaktir. dunyaya gercek hediyemizi yani kendi ozumuzu verebilmemiz icin hayatmizi bilincle organize etmemizdir. Emerson demis ki; tek gercek hediye, kendinizin bir parcasidir.

2. ticari sadelik
Her cesit saglikli ve surdurulebilir urunler ve hizmetler icin (ev insa malzemeleri ve enerji sistemlerinden gida maddelerine kadar) hizla buyuyen bir pazar olmasi anlamina gelir. kalkinmakta olan ulkelerde surdurulebilir bir altyapinin kurulmasi ile birlikte kalkinmis ulkelerdeki evlerin, sehirlerin, isyerlerlerinin, ulasim sistemlerinin yeniden yapilanmasi, uyarlanmasi gozonune alindiginda, surdurulebilirlige dogru kayildikca ne denli buyuk bir ekonomik faaliyetin acildigi kolayca gorulebilir.

3. sevecen sadelik
“Baskalarinin var olabilmesi icin sade yasamayi seciyoruz” seklinde ifade edilen, baska insanlara karsi duyulan yogun duygudasliktir. diger turler ve gelecek nesillerle oldugu kadar, maddi varlik ve firsat acisindan cok farkli noktalarda olanlara karsi da bir bag hissetmek, bir uzlasma yoluna yonelmektir. sevecen sadelik, herkes icin karsilikli gelisme saglayan bir gelecek icin bir isbirligi ve tarafsiz hakkaniyet yoludur.


4. ekolojik sadelik
Ekolojik ayakizimizi azaltan ve dunyaya daha hafif dokunmamizi saglayacak sekilde yasam tarzlari secmektir. ekolojik sadelik, hayat dokusu ile derinden icice gecmis olmamizi takdir eder ve hayat dokusuna zarar verebilecek olgularla hareket kazanir (turlerin yokolmasi, kaynaklarin tukenmesi, iklimin degismesi gibi). ayni zamanda “dogal kapitalizm”i yani verimli bir ekonomi icin saglikli insanlarin ve dogal eko-sistemlerin onemine deger veren iktisadi uygulamalari da destekler.


5. zarif sadelik
hayatlarimizi yasama tarzimiz, gozler onune serilen bir sanati temsil eder. Gandhinin dedigi gibi, “hayatim mesajimdir”. boyle bakildiginda, tuketici hayat tarzlarinin asiriligina tezat olarak zarif sadelik, bir cesit mutevazi, organik estetiktir. Zen’den Quaker’lara kadar cesitli etkilerden olusmus bir akimdir. dogal malzemeleri ve sade, fonksiyonel ifadeleri tercih eder. bu tarz yapilmis el sanati urunleri bu toplulukta bolca bulunur.


6. tutumlu sadelik
Kisisel gelirimizi beceriyle idare edersek, hayatimizda sahiden bize hizmet etmeyen (sahiden gerekli olmayan ?) seylere para harcamayi kisarsak, daha fazla maddi bagimsizlik elde edebiliriz. tutumluluk ve paranin dikkatlice idare edilmesi bize daha fazla maddi ozgurluk getirir ki, bu da hayattaki yolumuzu daha bilincli olarak secme firsatini verir. daha az ile yasamak ayni zamanda tuketimimizin dunyaya yapacagi zarari azaltir ve baskalarinin da kaynaklari kullanabilmesini saglar.

7. dogal sadelik
Dogal dunyadaki derin koklerimizi unutmamaktir. icinde bulundugumuz hayatin ekolojisi ile bagimizi hissetmek ve insan yapimi cevrelerde yasadiklarimizi, dogada zaman gecirerek dengelemektir. ayni zamanda, dunyadaki mevsimler kanaliyla hayati kutlamaktir. dunya uzerindeki canli hayata karsi derin bir husu duyar. Bitkilerin ve hayvanlarin da sayginligi ve haklari olduguna inanir.


8. politik sadelik
Toplumsal hayatin hemen hemen her alanında, -ulaşım ve egitimden evlerimizin, isyerlerimizin, sehirlerimizin duzenlemesine kadar- toplu yasantiyi organize ederek daha hafif ve daha sürdürülebilir sekilde yasamamizi saglamaktir. Media tuketiciligi koruklemekte -ya da donusturmekte- kullanilan en guclu silah oldugu icin politik sadelik ayni zamanda bir medya politikasidir. politik sadelik bir konusmalar ve topluluk politikasidir; yerel, yuzyuze temaslardan baslayip televizyon ve interneti de kullanarak tum dunyaya genisleyen iliski aglari kurar.

9. ruhani sadelik
Hayata tefekkurle bakmak ve tum varliklarla yakin baglantilar yasama tecrubelerimizi derinlestirmektir. ruhani bir varolus dunyanin icine derinlemesine isler ve sade bir hayat surerek bizi saran bu yasam dolu evrenin dakika dakika daha cok farkina varabiliriz. belirli bir standarttaki ya da tarzdaki maddesel hayattan cok, hayatin kendi sussuz zenginligini (bilincli olarak) yudum yudum tatmakla ilgilenir. hayatla ruhani bir bag kurmak sayesinde yuzeysel goruntulerin otesine bakariz ve her cesit iliskiye kendi icsel canliligimiz getiririz.


10. arindirilmis sadelik
Çok mesgul, cok stresli, cok dagilmis bir hayatin caresine bakmaktir. maddi ya da manevi onemsiz oyalanmalari kesip gercekten onemli olana konsantre olmaktir. bu “onemli olanlar” her birimizin kendine ozgu hayati icinde “her neyse o”dur. Thoreau’nun dedigi gibi “hayatimiz ayrintilar icinde savrulup gidiyor... sadelestirin, sadelestirin”. veya Plato’nun yazdigi gibi “bir insanin kendi yonunu aramasi icin, gunluk siradan hayatin mekanizmasini sadelestirmesi gerekir”.


Bu on yaklaşımın gösterdiği gibi büyüyen sadelik kültürü büyük çeşitliliği (ve birbirine geçmiş unsurların sağladığı birlik) ile daha anlamlı ve sürdürebilinir bir yaşam sürmemizi sağlayan esnek ve sağlam bir ortam yaratmaktadır. Başka ekosistemlerde olduğu gibi burada da esnekliği ve uyarlanabilirliği sağlayan, yaklaşımların çeşitliliğidir. Sadeliğin bahçesine götüren öyle çok yol var ki, bu kültürel hareket (özellikle kitle iletişim araçlarında geçerli, yaratıcı ve gelecek vaad eden bir yaşam şekli olarak işlenirse) büyük bir gelişme potansiyeli göstermekte.


Şu anda evrimsel zekamız bir sınavdan geçiyor. Bu neslin yapacağı seçimlerin etkisi uzak bir gelecekte dahi yankılanacaktır. İnsan toplulukları tarih boyunca pek çok engelle karşılaşmış olmasına karşın, çağımızın önümüze çıkardığı sorunlar tamamen kendine özgüdür. Geçmişte hiçbir zaman bu kadar çok sayıda insanın bu kadar kısa bir sürede bu derece genel kapsamlı değişikler yapması gerekmemişti. Geçmişte hiçbir zaman bütün insanlık ailesi sürdürülebilir, adil ve sevgi dolu bir geleceği tasarlama ve bilinçle inşa etme sorumluluğuyla karşı karşıya kalmamıştı. Önceki neslin sadelik bahçesinde ektiği tohumlar şimdi çiçeğe durmakta. Bu bahçenin büyüyüp gelişmesi dileğiyle...

7 yorum:

  1. bu güzel paylaşım için teşekkürler Evren

    YanıtlaSil
  2. gayet güzel bir yazı.Teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Bu yazıyı okurken bir an burç tanımlarını hatırladım, bunun şu kısmı, onun bu kısmı derken bakıyorsun ki hepsinden biraz var.
    Başlıktaki soruya dönersek bizde biraz ondan, biraz bundan olunca, anladım ki bizde sadelikten ziyade kaos var:)

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı, müsaade eder misin ben de kendi blogumda yayımlamaka ve bağlantı vermek istiyorum.

    YanıtlaSil
  5. Başak,
    Gökhan Bey,
    Ben teşekkür ederim.

    Meyvelitepe,
    Bu yazıyı ilk okuduğumda bahsedilen 10 tür arasında kesin çizgilerle ayrım yapmak güç gelmişti bana. Şimdilerde daha net anlayabiliyorum her birinin diğerinden farkını. Ama bir taraftan da farkediyorum ki yaşamlarımızda hepsinden biraz var dediğiniz gibi. Bazen biri, bazen diğeri biraz daha ön plana geçiyor, hepsi bu :)

    pisikopati,
    elbette, müsaade ne demek? :)

    YanıtlaSil
  6. Çok güzel bir yazı Evren. Senin bu blogda yazdıklarından yönelerek Kabat Zinn'in "Neredeysen Orada Ol" adlı kitabını aldım, gönüllü sadelik gerçekten huzuru sağlayıcı bir yöntem olabilir. Kitabı kala okuyorum, zaman zaman da blogumda yazıyorum. Başarabildiğimi söyleyemem. Sadeleşmek, hayatı sadeleştirmek çok zor.

    YanıtlaSil
  7. Kırmızı Şapka,
    Evet, zor. Ben de başarabildiğimi söyleyemem. Ama attığım her adımdan da memnunum açıkçası. Sen de öyle bak bence.

    YanıtlaSil