Reaktör kazasinin meydana geldigi Blok 4'ü merkez alan 30 km. capinda bir alan terkedilmis gibi gözüküyor. Burada yasayan cok az sayida insanin hepsi yasli ve kimsenin haberi olmadan ölmekten korkuyorlar. Tarihi sehir kimsesiz, komsu sehrin yikintilari bos, manzara bir mezarligi andiriyor. Bir zamanlarin zengin kültür bölgesinden 300 köy bosaltildi, 100 tanesi daha yüksek radyasyon degerleri yüzünden kaderine terkedildi. Felaketten sonra 35.000 kisi tahliye edildi. Ingiliz atom enerjisi uzmani John Large'a göre tahliye edilen bölgenin eski haline dönmesi pratik olarak mümkün degil ve büyük olasilikla önümüzdeki 100-300 yil boyunca izole ve kontrol altinda tutulmasi gerekecek.
Gecen hafta Alman Yesiller'inin aylik bülteninde okudum bunu. Japonya'da büyük deprem sonrasi meydana gelen atom reaktörü kazasinin öngörüsü mü? Degil tabii ki... Çernobil kazasının 25.yildönümü sebebiyle yazilmis bir yazi sadece.
Sokaktaki insanin kisitli bilgisiyle vakif olabilecegi sekliyle Japonya'daki son durum: Fukushima'daki atom reaktörlerinde iki gün icinde iki büyük patlama oldu. Toplam 6 bloktan ücünde sogutma mekanizmasi devre disi kaldi. En azindan ikisinde nükleer erime basladigi tahmin ediliyor. Atmosferde artan miktarda radyasyon tespit edildi. Vikipedi'nin ilgili maddesini okuyoruz: "Nükleer erime, bir nükleer reaktörün soğutma sistemlerinin çalışmaması ve reaktörün parçalanabilir yakıtının (uranyum veya plütonyum) tepkimesinin yavaşlatılamaması durumunda, nükleer yakıtın tamamen eriyerek çok sıcak ve çok yoğun bir sıvı haline gelmesi durumudur. Nükleer erime durumunda reaktör yakıtı (uranyum veya plütonyum) reaktör kalbini eriterek dışarıya çok ciddi miktarda radyasyon sızıntısına sebep olabilir. Bu durum bir nükleer reaktörde olabilecek en ciddî kazadır."
Alman televizyonlarinda GAU ve Super-GAU kavramlari ucusup duruyor. GAU Ingilizce'de Design Basis Accident denen kavramin Almanca kisaltmasi. Çernobil bir Süper-GAU imis. Cünkü cekirdek erimekle kalmayip cekirdegi saran granit kabuk da havaya ucmustu. Japonya'daki reaktörlerde ise granit dis kabugun patlamalara ragmen saglam kaldigi söyleniyor. ARD kanalinin bilimsel programlarinin basarili yapimcisi Ranga Yogeshwar'in olayi bir bardak ve bir kalem yardimiyla bir cocugun bile anlayacagi sadelikle acikladiktan sonraki yorumuna ise katilmamak elde degil: "Bu olay su anki sekliyle bile yeterince "süper" (kötü anlamiyla tabii) degil mi zaten?"
Japon hükümeti bu sabah yaptigi aciklamada yapilan son ölcümleri de paylasarak durumun o kadar da kötü olmadigini söyledi. Deutsche Welle Japonya uzmaninin yorumu: "Hükümet bu bilgileri kazanin meydana geldigi tüm reaktörleri isleten TEPCO'dan aliyor. (Ilginc bir sekilde Japonya'da nükleer enerji reaktörleri özellestirilmis!) TEPCO kelimenin tam anlamiyla sektörün karakoyunu. Japonya'da onun verdigi bilgilere güvenilemeyecegi görüsü hakim. Üstelik kazadan önce de böyleydi. Sahte bakim ve tamirat raporlari yayinladigi bile biliniyor. " Bana kalirsa zaten bu sartlar altinda ortada bir "sektörün karakoyunu" olmasaydi bile resmi agizlar "Durum o kadar da kötü degil"den farkli bir aciklama yap(a)mazdi.
Bu olay uzak diyarlardan gelen üzücü haberler olarak mi kalacak sadece? Bence bu felaket bizim de felaketimiz. Insan olmanin geregi olarak dünyanin öbür tarafinda insanoglunun yasadigi acilari kendi yüregimizde hissetmemiz isin sadece bir kismi. Onlarin yerine kendimizi koyarak benzer sartlarda (yüzyillarin depremi+tsunami+nükleer kaza) neler hissedecegimizi/yasayacagimizi düsünmek, biraz da kendimiz icin endiselenip üzülmek de insan olmanin dogal bir parcasi. Ekonomik, teknolojik, bilissel baglar bizi eskisinden cok daha sıkı bır ağın icinde birbirimize bagliyor. Birbirine gittikce daha cok bagli ve bagimli olan bir dünyada, sistemin bir yerindeki kücük bir yara bile hepimizi yaralara acik ve kirilgan kiliyor. Kaldi ki bu kendi bölgesi acisindan kücük bir yara da degil. Bunlar isin insani yönleri. Bir de Gaia var. Dünya bizim kücük insani aglarimizin cok daha ötesinde, karmasik baglarla birbirine bagli yapilardan olusuyor. Güney Bavyera'nin kirsal alanlarinda yaban domuzlarinin severek yer altindan kazip cikardiklari bir tür mantarda bugün bile yüksek oranda Sezyum'a rastlaniyor. Kaynaginin Çernobil oldugu tahmin ediliyor. Saka gibi ama gercek. Neden cocugum 25 yillik sıklıklarla meydana gelen bu türden saka gibi gercekliklerin dünyasinda yasamak zorunda olsun? Dünkü gazeteler Japon risk yönetimi uzmanlarinin bu türden bir felaket senaryosu (skalanin bu derece üst tarafinda gerceklesen bir deprem ve ardindan devre disi kalan bu kadar cok atom reaktörü) olasiligini "son derece düsük" olarak kayda gecirmis olduklarini yaziyordu. "Son derece düsük" gercek oldu ve günlük yasamimizin ortasinda patladi. Mutfakta bir taraftan pirasa ve enginar piserken bunlari yaziyorum. Bu da saka gibi. Neden risk yönetimi uzmanlari arasinda hic anneler olmaz ki? Annelerin yüregi titrektir, evde oturup pirasa ve enginar pisirirler ve bu capta bir riski, olasiligi yüzbinde bir bile olsa göze alma lüksüne sahip görmezler kendilerini.
Simdi televizyonda Alman Disisleri Bakani Almanya'daki nükleer reaktörleri (bizim yasadigimiz eyalette de bir kac tane var) rasyonalize etmeye calisiyor. Türkiye'de de benzer tartismalarin devam ettiginden eminim. Kanun yapicinin ve enerji sorununa cözüm arayan cevrelerin arasinda hic karakoyunlar, kisa vadede köse dönmeciler ve kisa yoldan cözüme ulasmacilar olmasa bile, herseyin iyi niyetle tartisildigi ve yürütüldügü bir ortamda bile elde neden atom enerjisinden daha etkin bir cözüm kalmiyor? Neden birey olarak bu türden küresel risklerin (olasiligi düsük olsa bile) gercek oldugu bir dünyada yasamak zorunda kaliyorum ve neden anne olarak cocugumu sonunda bu türden bir dünyada birakip gitmek zorunda kaliyorum?
Yasam tarzimizla ilgili olabilir mi? Birey olarak yapabilecegim bir sey var mi?
Genel gecer yargiya bakilirsa hayir. Ben kullanmadigim odanin elektrigini kapatarak enerji sorununa bir yanit bulamam. Küresel dengeleri degistiremem. Ben kücük ve acizim. Üstelik nükleer enerji göründügünden, kötü ününden daha güvenli ve normal sartlarda diger tüm yöntemlerden daha temiz ve etkin. Alternatif enerji kaynaklari küresel capta uygulanabilecek kadar etkin ve düsük maliyetli degil. Himm, evet, tabii...
Fakat bu kadar büyük bir enerji ihtiyacini yaratan da bu gezegenin bütün köselerinde yasayan, kullanan, tüketen bizler, bireyler , degil miyiz? Madem olumsuz yönde bu kadar büyük bir etki yaratabiliyoruz, neden olumlu yönde de yaratamayalim? Bireysel önlemlerimle ve tercihlerimle benim yerime bana sormadan karar verenlerin eline (iyi niyetlerine güvenerek ya da güvence altina alarak elbette) bir kart verebilir miyim?
Basit yasam teorisyenleri yaptigimiz her alisveriste, harcadigimiz her cent ya da kurusta icinde yasamak istedigimiz dünya lehine bir oy kullanmis oldugumuzu söylerler. Kitabinizi uluslararasi internet devinden satin alirsaniz, onu beslersiniz. Kösedeki kitapcidan alirsaniz, kösedeki kitapcilarin yasamaya devam ettigi bir dünyadan yana oy kullanmis olursunuz.
Aynisi akla gelen bütün eylemlerimiz icin gecerli degil mi? Kimse bana "nükleer enerji: tamam mi? devam mi?" diye sormuyor. Kimse bu konuda referandum, oylama falan yapmiyor. Ama her gün, attigim her adimda hangi enerji türünü istiyorsam onun lehinde oy kullaniyorum. Öyleyse oyumu bilincle kullanmaliyim. Camasir makinesinin "Zaman tasarrufu" dügmesine her basisimda nükleer enerjiden yana oy kullaniyorum. Isi göstergesini 60 yerine 30-40 dereceye her ayarladigimda temiz bir dünyadan yana oy kullaniyorum; cünkü "en temiz enerji hic kullanilmamis enerjidir".
E-maillerimi saat basi kontrol ettikce ve bu yaziyi uzatip durdukca oyum atom enerjisine, günde en fazla 2-3 kez kontrol edersem, lafi da biraz kisa kesersem oyum temiz enerjiye.
Üsüdügümde kaloriferi biraz daha acarsam oyum fosil enerjiye, üzerime bir kazak daha giyersem oyum temiz enerjiye.
Örnekler cogaltilabilir ve bütün günümüzün aslinda bu türden kararlardan ve secimlerden ibaret oldugu ortaya cikar. Oyum karar vericinin umrunda degilse? Binler, yüzbinler, milyonlar gündelik oylarini bilincsizce kullanirken, ben yeldegirmenleriyle savasmis mi olurum? Olabilir. Bana Don Kişot, bana Frodo olmak kolay, günlerim zaten böyle geciyor.
Fakat önemli olan, biz kac kisiyiz?
Orada baska Frodo'lar da var mi?
Güncelleme (Ayni gün, saat:18:14): Bütün bu olup bitenler saka gibi demistim ama günün asil sakasini annem patlatti. Az önce telefonda konustuk. Ibrahim Tatlises vurulmus ; bana Türk medyasinin onunla mesgul oldugunu söyledi. "Peki Japonya'daki felaket?" dedim. "Himm, evet, ondan da bahsediyorlar tabii biraz" dedi. Inanamadim, sabahtan beri vakit bulup bakamadigim Türk internet gazetelerinin basliklarini taradim. Eger hasbelkader lafi geciyorsa 8.-9. sirada Japonya'da yasanan deprem, tsunami ve nükleer kazalar. Buradaki yerel gazetelerde bile ilk haber oysa... Eger radyasyon dedigin bir ülkenin sinirlarinda tutulabilen türden bir bela olsaydi, bu ülkenin dört bir yanina atom santralleri kurulsun, müstehaktir diyecektim. Baska diyecek laf bulamiyorum.
The Zephaniah forest
22 saat önce
Çok güzel bir yazı,ayakta alkışlıyorum :)
YanıtlaSilİzninle link verip, mail grubumla paylaşabilir miyim..?
Sagolun ve paylasin Asortik Krep :) Bir dolu Frodo araniyor :)
YanıtlaSilDunyada olup bitenlere, insanlarin kendi elleriyle yaptiklari felaketlere, baska yerlerdeki baska insanlarin tepkilerine ve korluklerine, yeryuzunun gucune ve kultur farkliliklarina akil sir ermiyor.. Cok acayip bir duzen ve cok acayip bir cark.. Nefis bir yazi olmus, herkes okumali gercekten ve ANLAMALI!
YanıtlaSilEn çok kış günü insanların evlerini kısa kollu tişörtle dolaşacak şekilde ısıtmalarına sinirleniyordum. Şimdi bir de sigara içmek için kafelerin bahçelerinde yanan ısıtıcılar kızdırıyor beni. Ne yazık ki bilinçli çok az kişi var.
YanıtlaSilİbrahim Tatlıses'i, ilgiyi nükleer santrallerin tehlikesinden başka yere kaydırmak isteyen hükümetin vurdurduğunu düşünmeye başlamak üzereyim ben de...
YanıtlaSilBir dolu Frodo için ben de paylaşmak istiyorum yazınızı , izninizle...çok güzel yazmışsınız, elinize sağlık
YanıtlaSilPaylasin Emel, ben tesekkür ederim, sormaya zaten gerek yok.
YanıtlaSilEvren,günlerdir türk medyasinin icler acisi halini izleyip deliriyorum.Neden birinin lanet bir silahla vurulmasi tüm dünyanin bir sekilde nükleerle vurulmasindan daha önemli?Japonya da süregelen hersey unutulmus da bir fotografa takilmis gidiyor basin,neymis yürek burkan ayrilik fotografiymis. Neden bir ülkenin basbakani,olanlari görmezden gelerek, neredyse bize bise olmaz diyecek kadar umarsiz savunma yapabiliyor tüm halkinin önünde?Delikanli edalari yasadigimiz cografyadan ,aldigimiz nefesden daha mi önemli?
YanıtlaSilBen de izninle paylasiyorum bu zihin acan yazini.
Cok cok cok tesekkürler bunlari yazdigin icin.
bireylerden olusan bir toplum oldugumuzu, bireysel tercihlerin birlesip toplumsal tercihleri olusturdugunu hicbir zaman ogrenemeyecek bu toplum. dusunmemeyi secmek daha kolay.'Dusunuyorum oyleyse varim' i hic anlayamadik, anlayamadan da gocup gidicez.
YanıtlaSilBen tv izlemiyorum, tatlises hakkindaki bilgilerim de kulaktan dolma. Ama sasirmadim, medyada japonyadaki durumlardan daha fazla yer kapladigina!
yazin gercekten harika olmus, ellerine saglik evren.
Bir mahalle agziyla ulkeyi yonetenlere bakiyorum, bir de gunluk yasamda karsilastigim onca abukluga; 'hak ettigimiz sekilde yonetiliyoruz'a geliyorum her seferinde. off offffff
Harika yazmışsınız. Elinize saglık
YanıtlaSilSormaya gerek yok demis bulundugun icin ben de izin almadan link verdim.
YanıtlaSil