Baska türlü bir ekonomi? baslikli yazilarimdan sonuncusunu söyle bitirmistim: "Bildigim bütün ipleri getirip koydum önünüze. Kendi baglantilarinizi kurmayi, kendi dügümlerinizi atmayi size birakiyorum. Ben bir sonraki sefere vakit ve enerji bulursam kendi dügümlerimi anlatacagim size. Teoriden degil, uygulamadan bahsedecegim. "
Sonra yazamadim bir türlü o yaziyi. Kafami toplayamadim.
Fakat roman gibi e-postalar yazarim, dogru. Karsimda kendimi yüksek sesle düsünüyormus rahatliginda hissedebilecegim insanlar varsa hele. Öyle bir yüksek sesle düsünme seansinda cikti su cümleler ortaya. Bir türlü yazamadigim bir kilometrelik yazinin özü oldugunu farkettim:
"Shareable'in giris sayfasina baktim simdi, baslik su: "Should Products Be Designed for Sharing? "
Bir süredir düsündügüm bir sey bu da... Kitaplari paylasarak okuyabilecegimiz harika bir sistem yarattik (her ne kadar fazla kullanmasak da) : kütüphaneler. Neden ayni fikri baska ürünlerde uygulamak gelmedi aklimiza? Neden uygulayamiyoruz? Avrupa'nin camasir makinesini paylasan apartman sakinlerini duyunca saskinliga düsüyoruz, azicik gururlaniyoruz, "ha ha, bizde her evde var" falan diye. Neden arabalari 5 kisilik imal ediyoruz da icinde ortalamada bir kisi gidiyor hep? Ayni ürüne farkli tüketim modelleri uygulayarak her seyi ne kadar degistirmek mümkün oysa... Apartman sakinlerinin, site sakinlerinin, ayni semtte yasayanlarin, ayni köyün sakinlerinin kiralayarak, ödünc alarak ortak kullanabilecegi kücük ev mutfak aletleri, tamir aletleri, cocuk oyuncaklari, bisikletler, hatta arabalar vb vb vb...
Yapamiyoruz cünkü paylasarak kullanma kültürünü kaybediyoruz. Organizasyonel beceri gerektiriyor, üseniyoruz. Insanlarla daha yakindan kontaga girmeyi gerektiriyor, istemiyoruz. Hijyen takintiliyiz. "Baskasinin kullandigi camasir makinesini kullanmam", "Ama hemen simdi lazim oluverdi bisiklet/mikser/matkap, önceden bilip reserve edemezdim ya, en iyisi elimin altinda duruversin hep bi tane...", "Aman bizim oglan sevdi mi cok sever oyuncagini, iade tarihi de geldi falan dinlemez, geri verince kiyameti koparir, oyuncak kiralama da neymis" vb vb gibi düsünceler. Üreticiler de islerine geldigi icin reklamlarla falan bireyselligimizi, essizligimizi, tekligimizi vurgulayip, körükleyip duruyor. "
Kulaga cok radikal geliyor, biliyorum. 50 yil öncesine dek böyle yasadigimiz halde üstelik. Disarida bu konuda kafa yoran akademisyenler ve okunacak tonlarca materyal var. Üzerinde düsünmeye ve güzellesmeye deger...
The Joy of Taking Care of My Life
10 saat önce
Ureticilerin isine gelmiyor ne yazik ki tuketicilerin paylasimi. Kindle ciktiktan sonra insanlarin birbirleiyle kitap paylasimlari da sona erdi, ne yazik ki. Lendle diye bir sistem krulmus ABDde, insanlar kindle uzerinden kitap paylasabilsin diye, ne yazik ki yayinevlerinin isine gelmemis bu ve kapatildi o site.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilEsasen aileyi kaybediyoruz...
YanıtlaSilMemlekette halen belli eşyaları ortak kullanan ve alma listesine eklemeyi dahi düşünmedikleri şeyler var. Ama bunların sayısı ne kadar derseniz, pek de iç açıcı bir cevap veremem!
Tırnak içinde "yabancı"larla paylaşamıyorsak, ki bunlar komşularımız oluyor! En azından ailemizden başlasak paylaşmaya - iyi olabilir...
buraya geldigimde en sasirdigim sey ortak kullanim ve neredeyse herseyi hele kulturel urunlerse cuzi fiyata kiralama imkaniydi. Cocuklar icin oyuncaklar ve harika kutuphanelerden tut, matkap vesair makinalara en ucuguda sanat urunlerini kiralayabilecegin artotek! cati arasini bosaltma olarak cevirecegim videgrenier'den cocuguna oyuncak vesaire alan bircok insan var ve bu normal tuketimin koruklendigi hemde yeterli zenginlige sahip olmayan ulkemde bosa kaybedilen enerjiyi dusundukce kafayi yiyorum, bana Turkiye'den gelen herkes usudu cunku evde kisa kolla dolasmak istiyorlar kisin ortasinda, hatirliyorum yasadigim apartman dairelerinde camlar acik otururduk o kadar sicakti ki. Inanilmaz geliyor simdi, neyse dagiliyor konu. fransizlar bu acidan cok ilgincler cunku savrukluk, asiri para harcama ayip burada hatta Paris pazarlarinda kitap paylasim sistemi var desem! esimin annesi her pazara gidisinde kitaplari verip yerine yenilerini aliyor cok cuzi bir miktara tabi en onemlisi okuyor bu ulus cilginlar gibi...
YanıtlaSilYine güzel bir noktaya değinmişsin.Bende 2. el pazarlarının çoğalması taraftarıyım.
YanıtlaSil1. Kullanmadın eşyaları başka kullanacaklara veriyorsun.
2- Ya da ihtiyacı olan insanlara bu eşyaları veriyorsun,çıkıp pazarda satıp kendilerine harçlık yapıyorlar.Böylece balık tutmayı öğretmiş oluyorsun.
3- Ekonomik şartlardan parasal yardımcı olamayan çoğu insan eşya vererek pazarda satmamıza yardımcı oluyor, böylece burslara para bulabiliyoruz.Kaynak yaratıyorsun.
4- Çöpe gidecekken işe yarayan ve geri dönüşüm yaşattığın bir sürü eşyayı kullanmış oluyorsun.Kısaca ekonomi yapıyorsun.
Isil,
YanıtlaSilKindle'i bir kez duymustum, Lendle'i senden duydum. Simdi baktim, Amazon Amerika disinda engelliyormus kullanimini. Bu bir yayinevinin "yayinladigim kitabi kütüphaneler ve diger paylasim sistemleri araciligiyla ödünc alip veremezsiniz" demesinden farkli degil mi ve tuhaf degil mi aslinda? Daha organize ve bilincli tüketiciler lazim.
ailebiz,
en azindan en yakinimizda olanlardan baslasak diyecegim. Ailem uzaklarda cünkü. Komsularimdan ve ayni semtte, ayni sehirde yasayanlardan baslamak kaliyor bana :)
Beste,
Belediyenin Pazartesi sabahi alip götürmesi icin kullanilmayan, eski esyalarini Pazar aksamindan kapi önüne koymak adeti var burada. Gelip gecenler sabah kamyon gelene dek dikkatle ve cekinmeden inceliyorlar alabilecegimiz bir sey var mi diye. Cünkü baskasinin eskisi benim yenim diye düsünüyorlar. Sen de gözlüyor musun benzer seyleri? Savrukluk, asiri para harcama burada da ayip. Benim gözleyip okuduguma göre kaynagini dinden aliyor; servetini baskalarinin gözüne sokarak ve bir de savurarak yasamak dinen makbul degil. Ama öyle islemis ki toplumun köklerine, en dinle ilgisi olmayanlar bile böyle yasiyor.
Asortik Krep,
Haklisiniz. Aklima gelmisken Türkiye'de benim cocuklugumda yaygin bir ikinci el sirkülasyonu vardi. Aile es dost arasinda sessizce dönerdi, pek farkedilmezdi. Hepimiz genis akraba cevresinde büyüklerimizden kalanlari giydik, bizden kücülenleri de baskalarina aktardik. Ekonomik durumla da ilgisi yoktu bunun. Satin alinabilecek seyler bile baskalarindan geliyorsa kabul görürdü. Merak ediyorum bu akis devam ediyor mu sessizce? Cünkü ediyorsa, bu bile cok önemli. Bana biraz önü kesilmis gibi geliyor, üzücü.
Bizim ailede ikinci el giyim eşyası değişimi devam ediyor, çevremdeki pekçok ailede de var. Özellikle hamile ve çocuk kıyafetleri "yabancılar"la bile paylaşılan kıyafetler.
YanıtlaSilKitaplar da aynı şekilde döner bizim aile içinde. Eşimin ev akarına alerjisi olduğu içinm çok sevmeme rağmen kütüphanemi geniş tutamıyorum, ikinci kez okumayacağım kitaplar ya sahaflara gider ya da okul kütüphanelerine bağışlanır.
Bir de Türkiye'de yabancı ülkelerde olmayan bir otomobil paylaşımı var: Dolmuş! Başka bir ülkede görmedim ben uygulamasını ama Türkiye'de iyi işliyor bu mekanizma. Hatta minibüsleri de bu kapsama sokabiliriz.
Türkiye'de olmamasına rağmen yurtdışında çok karşılaştığım bir uygulama da bisiklet kiralama. A noktasından kiraladığın bisikleti, B noktasında bırakabiliyorsun mesela.
Aslında düşününce insanların paylaşarak kullandıkları pekçok şey var. Sizlerin aklına gelen başka bir şey yok mu?
Cokbilmis, durum o kadar da dramatik degil aslinda degil mi?
YanıtlaSilDolmuslar, minibüsler gercekten harika uygulamalar. Car-sharing var baska ülkelerde örnegin. Bir de burada havaalanindan eve dönerken yüklerimiz ve kücük cocugumuzla sorun yasar olunca kesfettigimiz bir transport sistemi var. Firmaya ucaginizin hangi gün hangi saatte inecegini, nereye gitmek istediginizi söylüyorsun, ucagi ayni saatlerde inen ve yaklasik ayni yere gitmek isteyenlerle birlikte maliyeti paylasacaginiz bir ulasim imkani sunuyorlar. Soruna gelince:
Emek! Bilgi! Son günlerde bu konuda müthis seyler ögrendim. Zaman bulursa uzmani konussun diye susuyorum :)
Acep uzmani tahmin ettigim kisi mi? :) Evren, bizde dedigin gibi el altindan donen bir ikinci el kismi var. Eski cep telefonumu anneme vermistim ornegin, esim de oyle yapmisti. Ama bu cok effektif olmadi, zira ben posasini cikartana kadar kullanmistim :) Oyuncaklar icin ayni oyuncagi bizler kadar cok irdelemeyenler icin, cok ucuza temin edebilme olanagi var. Atilan verilen oyuncaklar var. Hal boyle iken kimse ikinci el almiyor ya da kiralamiyor ki Ingiltere'de o donem cocugum olmamasina ragmen bu oyuncak kiralama isini cok sevmistim. Benzer bir site Turkiye'de acilmis ama fiyatlari oyuncagin orjinal fiyatina yakin olunca, iki defa kiralamak yerine oyuncagin kendisini almak daha ehven oluyor. Bunun yaninda araba paylasimi, UK'de yaygin olan Asortik Krep'in blogunda s1k rastlanan araba bagaji ya da eski esya satislari... Evde eski bir iki tabagi kirik porselen bir takimin mi var? Son modasindan mi almak istiyorsun, satiyorsun burada, antika sevenler bayila bayila aliyor. Sen de nerede ise ihtiyacin orada kullaniyorsun. Sisli'de buna benzer bir pazar var bildigim. Yalniz, Istanbul icin mesela ulasim sorun oluyor. Bu tarz paylasimlar genelde ayni koy ya da belediye icinde duzenleniyor yurtdisinda ve ulasmak hic de zor olmuyor. En onemli kisim da senin dedigin gibi organizasyon ve bu detaylari dusunebilme ozelligi. Merakla bekliyorum ;-)
YanıtlaSilaa evet onu unuttum Paris'te yapiliyor o, eski esyalari kapi onune koyma isi ve dedigin gibi kimse cekinmeden gidip bakip aliyor benimmde harika buyuk mavi seramik bir saksim olmustu:) dini yonunu bilemem ama ikinci dunya savasinda yiyecek bulamamis bir toplum hatta Amerika'lilarin parasutlerle yaptigi cikartma sonrasi parasut kumaslarindan kiyafet yapmislar. Tutumluluk halen gecer akce . Turkiye'de ki simarikligin kaynagi ne olabilir anlasilmaz hem yok hem savurgan. Kucuk Amerika denir ya Turkiye'ye tuketim cilginligi acisindan demek ki!
YanıtlaSilDuzeltme :) Efektif :)
YanıtlaSilmerhaba,
YanıtlaSilbu tur konulari akademik de calisan/inceleyen birisi olarak, kucuk bir uyarida bulunmak istedim.maalesef hicbir fikir ilk etapta gorundugu kadar sevimli devam etmiyor hayatina. ornegin amerika'da tesvik edilen 3r(reduce,reuse,recycle) politikasinin fakir ulkelere "geri donusum" icin yollanan elektronik atigi son yillarda iyice arttirdigini biliyor muydunuz? recycle icin toplanan ikinci el elektronikler amerikada pahaliya donusturulmek yerine ucuz ucuz cine, gana'ya yollaniyor. bu arada amerika recycle etmis oluyor. yada avrupa'da yaygin olan ikinci el elbise toplama kutularinin, bu elbiselerin yollandiklari ulkelerde (tabi ki afrika) tekstil sektorunun gelismesine buyuk sekte vurdugunu duymus muydunuz? veyahut ikinci el elektronikleri tamir edip, yine afrika'ya bilisim teknolojilerindeki aciklarini kapamalari icin yollayan bir suru batili sivil toplum orgutunun istemli/istemsiz afrika'da elektronik atik sorununu dogurduklarina? toplu tasimadaki rolu icin "harika" diye adledilen dolmuslarin turkiye trafiginde yarattigi rezalete hic girmiyorum bile.
surdurulebilirlik, tutumluluk, esyanin metalasmasina karsi cikmak kesinlikle elestirilecek cabalar degil. ancak sosyal bilimler denilen "sey" oyle cetrefilli, oyle dalli budakli ki, hicbir oneri, cozum "super" degil, iyice arastirmadan ve butun etkilesimlerini ortaya cikarmadan herhangi bir dusunceyi/cozumu/politikayi mutlak dogru olarak kabul etmemek gerekiyor. buraya not etmek istedim.
sevgilerimle
berna
Dilek,
YanıtlaSilöyledir elbet, senden kacar mi? :)
Beste,
Türkiye'deki durum hakkinda tam bir yargiya varamadim. Bir taraftan eski güzel aliskanliklar devam ediyor, bir taraftan bir kücük Amerika durumu...
Berna,
Uyari icin tesekkürler, ben evden yayin yapmanin rehavetine kapiliyorum sıkca.
Berna, Ingiltere'de yasarken en cok o dolmuslari ozledim ben tasit olarak biliyor musun? :) Saatlerce otobus beklemek yerine yurumeyi tercih ettim. Bir defasinda alisverise gittigim marketin onunde aksayan otobus seferine ve araba kullanmayisima kizip agladigim bile oldu ey guzel ulkem simdi sende yasiyor olsam bunlar basima gelmezdi deyip hirsimdan! O yuzden dolmuslari elleme :) Evren'in dedigi gibi, onlara da bir cozum bulunur. Is ki, yol muhendisligi diye bir kavrami bilsin ulkemiz. Onu kesfetseler, bunlarin hicbirisi olmayacak. Istanbul icinde yapilan yeni duzenlemeler ve yan yollarla ben bile cigrimdan cikiyorum, hergun araba kullananlar ne yapsin. Ayrica o kadar cok yol hatasi var ki, kaza yapmamak mucize! Hakikaten Allah koruyor diyorum bazen.
YanıtlaSilNeyse, sonucta Evren'in ve bizlerin dilegi cok tuketen degil de bilincli tuketen toplum olabilmek. Atilanlari atmamak ve nasil degerlendirebiliriz diye cozum bulabilmek. Ingiltere'de cogu insan bu sekilde yasamini oturtmus. Ama ulkemde inanilmaz bir savurganlik var. Bizler de yurtdisinda yasayip ulkemize dondugumuzde bu savurganliga uzuluyoruz, aciyoruz heba olanlara. Derdimiz buna bir dur diyebilmek! Aslina bakarsan cok fazla oge var tek tek ele alinmasi gereken. Bir kitap icin mi cok enerji harcaniyor, yoksa bir e-kitap mi sorusuna bile cevap veremiyorum ben!
Çok güzel bir fikir, hijyen takıntısına çözüm bulunabilir de tüketme, herşeye sahip olma takıntısı nasıl aşılır bilmiyorum. Avrupa'da insanlar daha bilinçli ve duyarlı olabilir ama daha az gelişmiş yerlerde imkansız bu tür uygulamalar (ki aslında daha uygulanabilir olması gerek daha ekonomik olduğu için.. ama o bilinç nasıl oturur hayal edemiyorum) Benim buralardan hiç ümidim yok :(
YanıtlaSilBu arada ben bunu yazarken Lara okulda öğrendiği şu şarkıyı söylüyor:
we are the agents of change
we are the future
we have the power
we've got the solution
we are the ones who see it happen
we are the ones who make it happen
we are the agents of change
....
ve bir anda ümitsizlik bulutları dağılıyor. Bizim değiştidiğimiz her davranış çocuklarımız vasıtasıyla geleceğe uzayacak. Sonuçlarını biz göremesek de onlar görecek.. yolumuza devam :)
Dilek,
YanıtlaSilkitabin nasil basildigina, senin nasil edinip okuduguna bagli bence.
Selen,
Endonezyali bir arkadasim var bildigin gibi. Iki kültürün paylasim aliskanliklarini karsilastirmistik bir seferinde. Kuzenler arasinda büyükten kücüge giysi, kitap, vb aktarimi ve benzeri pek cok konularda paralellikler kesfetmistik saskinlikla. Endonezya sanirim Türkiye gibi bu konularda iki ucu birlikte yasiyor. Lara'nin sarkisi cok hos. Icini doldurmak bize kalmis :)
Tekrar merhaba
YanıtlaSilBerceste, ben de bir suredir Turkiye disinda yasiyorum ve dolmus ozlemini anliyorum, benim de ah bir dolmus olsa diye icimden gecirdigim cok oldu baslarda. ama bu siklikla, aliskanligin verdigi rahatliktan kaynaklaniyordu ve otobus saatlerine de bakmaya usendigimden baya baya uzun mesafeleri bile bisikletle gider oldum zamanla-yani iyi oldu :). Ama modern toplu tasimanin araci dolmus olmamali diye dusunuyorum, bu sahsi kanim ve akademik calismalara bakmadim acikcasi.
Bir yandan da yine bir elestiri getirecegim buradaki elestirilere:) Ben ulkemizin tutumluluk acisindan "o kadar" da kotu olmadigini dusunuyorum, daha dogrusu bunun daha sinifsal bir olgu oldugunu ve tutumlulugun zaten alt-orta sinifin dogal yasam sekli oldugunu biliyorum TR'de. Ha bu tutum Avrupa ulkelerindeki gibi ust-orta sinifa da yayilsa hos olur tabi ki; ama kendi adima, TR'de yetistigim ortamin, su anda yasadigim, insanlari cimrilikleriyle(!) nam salmis ulkedeki bulundugum ortama gore cok daha tutumlu ve geri donusumcu oldugunu gozlemliyorum. Bu da zaten gelir adaletsizliginin ve sosyal devlet anlayisindan uzak olmanin bir yansimasi. Yani TR'deki alt orta sinif tutumlu bir hayat surmeye mahkumken ust siniflara ciktikca savurganlik bir cesit sinifsal gosteri araci olabiliyor. Avrupa'da ekonomik siniflar arasi farklar "o derece" belli degil ve genele daha homojen yayilan bir tutumluluk anlayisi hakim, tabi kulturel farklari (dostlar alisveriste gorsun unlu bir turk atasozu ornegin :) )da unutmamak lazim.
Bu yuzden ben gitgide populerlesen surdurulebilirlik kampanyalarini falan (ozellikle de global olanlari) biraz iki yuzlu buluyorum; gercek sorumlularin yakasina yapismaktansa "kizim sana soyluyorum gelinim sen isit" ci bir yaklasimi benimsemek gibi geliyor bana. Global toplumun cogunlugu ornegin hali hazirda vejetaryen bir beslenme yasami surmek zorundayken, televizyonlara cikip "ey insanlik artik et yemeyin en azindan pazartesileri" denmesi benim sinirimi bozuyor. once asil zarari verenlerin kimler oldugunun itiraf edilmesi ve bu "utancla" yuzlesmeleri gerekiyor. yoksa yapilan her caba "eyvah tum cinliler araba sahibi olursa dunya mahvolur, haydi kalabalik fakir ulkeleri surdurulebilirlige ikna edelim" iki yuzlulugunden daha ileri gitmiyor. neyse cok icliymisim bu konuda yazdikca yazasim geldi, biraz da karisik yazdim sanirim kusuruma bakmayin :)
Selen, bayildim sarkiya :)
YanıtlaSilBerna, son paragrafta yazdiklarina kesinlikle katiliyorum. En son bir Cevre ile ilgili anlasmaya, galiba Kyoto idi, imza atarlarken ne gerek var ki, biz zaten o kriterlere uyuyoruz, zorla bunu yaptirmak niye diye sorguladigimi hatirliyorum. Yalniz bir de soyle bir durum var, ben UK'de iken Turkiye'de olup bitenin tam olarak icinde degilmisim, her ne kadar hergun gazete okumus olsam da, s1k gelip gitsem de. Iki ulkedeki fiyatlari tam karsilastiramamisim mesela. UK bana hep pahalli geliyordu. Simdi buradan daha ucuz gorunur oldu mesela, hele bir de isin icine cocuk urunleri girince. Sonra bir de gordum ki, o geri donusum meselesinde sinif falan kalmamis. Yani cocugumun kuculenlerini verecek yer aradigimda, ihtiyaci olani bulmak iskenceye donustu yeri geldi de. Sinif araliklari dusundugunun tam tersine cok acilmis gorunuyor simdi bir de, sanki orta direk kalmamis, cok zenginler ya da cok fakirler olmus. Bir zamanlar kimsenin arabasi yoktu, simdi herkesin degil arabasi jeep'i yada jeep benzeri araclari var olmus. Boyle surer gider liste. Evet Amerika'dan tutumlucanayiz ama UK'den Hollanda'dan tutumluca sayilmayiz ;-) Haydi ac sen de bir blog, orada yaz boyle icini dok :)
Evren, iste cok bileseni var bu isin, bazen isin icinden cikilacak gibi olmuyor :( Bazen Berceste'deki son yazidaki esek, bazen de maymun gibi hissediyorum iste kendimi :P Adamlar gercekten guzel hazirlamislar :)
Berna, Sakinca yok uzun yazmanizda. Yazdikca oldukca paralel düsündügümüz noktalar da cikiyor ortaya. Avrupa'daki tutumluluk anlayisi ve bunun homojen dagilimi konusunda hemfikirim. Hatta neredeyse ayni ülkedeyiz galiba diyecegim. Türkiye'de tutumluluk, paylasim ve geridönüsüm uygulamalarinin siniflar arasinda dagilimi konusunda kafam biraz karisik. Sartlarin sıkca zorlandigi izlenimine kapiliyorum. Tabii bu kisisel gözlem, kesin bir yargiya ölcü olmaz. Dilek'in ve Beste'nin de benzer gözlemleri var anlasilan...
YanıtlaSilMor Koyuncugumun yazisini nasil da gozumden kacirmisim :((( Mutlaka okuyun derim, pisman olmazsiniz :)
YanıtlaSilhttp://morkoyun.blogspot.com/2011/02/sempatigimiz.html
100 yillik bina kisminin altini ciziyorum bir de!
Doğudaki kaynaklardan yararlanmak isteyen uluslar varsa birlikte işletmenin önünde birşey yok herhalde, fransız, ingiliz, japon, avrupalısı gelsin yerleşsin hem ekonomik hem kültürel. Oranın azalmış ve geri kalmış yapısının böyle bir medeni gelişime ihtiyacı var, neden doğuda topraklar bedavaya dağıtılmıyor zaten nüfus az ordaki halka ver toprağı güzel evler yap, ancak orada ermeni meselesi ve kürt problemi yaratılmış ki batılı oraya ancak bu vasıtalarla ulaşılabileceğini zannetsin, peki kimler böyle bir zannettirme politikası gütmüş olabilir; ermeni lobisi?, yunan lobisi?, yahudi lobisi?, Rusya? Nasıl bu batılı beyinlere bile yutturulmuş olabilir?
YanıtlaSilÇocukken çekilmiş fotograflarımıza bakıyorum, okul eşyalarından kitaplarımıza ve hatta oyuncaklarımıza kadar herşeyi paylaşmışız. Bizim için hatıra değeri yüksek olanlar haricinde herşeyimde ya bir kuzenime-uzak akrabama ya da hiç tanımadığım birilerine gitmiş.
YanıtlaSilBazen bazı eşyaları verdiğime üzüldüğüm anlarda oldu çünkü değeri bilinmeden çöpe atıldığını duydum, gördüm. Bizim ülkemizde bir çok eşyanın ortak kullanılamamasında ki en önemli sebep saygısız oluşumuz. Yerler daha pis, insanlar daha pis ve yaptıkları her harekette sadece kendilerini düşünüyorlar. Toplu taşıma araçlarını doğru kullanmıyoruz. Etrafı kirli bırakıyoruz, gürültü yapıyoruz, yüksek sesle konuşup, müzik dinliyoruz. Parfümün şişesine düşerek veya hiç temizlenmeyerek insanların sağlığını tehdit ediyoruz. Her yer öyle pis ki insan istediğini giyemiyor. En temiz yerde bile giyindiği ile yürüyemiyor çünkü insanlar kaba; gözleriyle sorguluyor, soyuyor. Çatı aksa bütün apartman bize ne, çatı katındaki düşünsün diyor. Çatının ortak kullanım alanı olduğunu düşünemiyor.
Bu ve benzeri bir çok sebepten insan bireyselliğe itiliyor ve seçimlerini bunu göze alarak yapıyor. İlkokulda "Hayat Bilgisi" dersi vardı. Bize toplu yaşama gereklerini öğreten...Şimdi yok sanırım. Her gün küçücük çocukların bile ne kadar saygısız ve düşüncesiz olduğunu gördükçe anlıyorum.