--1--
Pancar tursusu:
Pancar tursusunu severim. Ama burada yedigim usulde degil. Almanya'da tursuya sirke ve tuz yaninda seker eklemek cok yaygin bir aliskanlik. Baska türlüsünü bulmak imkansiz gibi bir sey. Türk marketlerinden Türk usulü tursu almak ise bir yanilgi. Onda da kimyasal koruyucular ve tuz miktari cok abartilmis. Bu yüzden firsat buldukca, uygun mevsim sebzelerinden minik minik tursu yapma adetime geri döndüm. Bir Türk marketinde uygun fiyata pancar buldugumda da firsati kacirmadim ayni sebeple. Ben tursu ustasi degilim. Kendi kendime ve salyangoz hiziyla ögreniyorum. Asagidaki tarifi hem benim arsivimde olsun, hem de benim gibi acemilere bir ilk yardim bilgisi saglasin diye yaziyorum. Ustalarin öneri ve düzeltmelerine acigim:
Malzemeler:
1 kg. kirmizi pancar
2 dis sarimsak
1 su bardagi sirke
1/2 corba kasigi tuz
Yapilisi:
Pancarlari yikayip haslayin (cok yumusamasin) ve soyun. Yuvarlak dilimler halinde kesin, kavanoza yerlestirin. Sarimsagi tuzla ezip, sirke ve suyu ekleyin. Bu karisimi da kavanoza ekleyip kapagini sikica kapatin. Bir gün sonra hazir :)
--2--
Kefir Süzmesi: Kefir süzmesi adini ben uydurdum. Böyle bir sey var mi, bilmiyorum. Genellikle eksi maya, yogurt, kefir gibi zaman ve bakim isteyen gidalarla aram hostur. Fakat ne zaman sincap hasta olsa gözüm dünyayi görmez. Hepsi bir kenara itilir. Sincap ilgi ve dikkatimin odagina gelip yerlesir. Bir kac hafta önce ayni sey oldu. Bir litreden fazla kefir coktan mayalanip süzülmüs mutfak tezgahinin üzerinde buzdolabina kaldirilmayi ve icilmeyi bekliyordu. Sincap hasta oldu. 5 gün boyunca mutfaga ruh gibi girip ciktikca kavanoza bakmakla yetindim. Sivi ve kati kisminin iyice birbirinden ayristigini görebiliyordum. Sincap iyilesip ilgim tekrar mutfaga dönebildiginde, ilk is olarak kefiri suyundan süzmek ve geri kalan "sey"e bir bakmak geldi aklima. Uzun süredir aklimda olan bir seyi de denemis olacaktim böylece. Büyük ve derin bir kabin üzerine bir süzgec, onun da üzerine ince gözenekli bir müslin bez koyup kefiri bunlarin üzerinden süzdüm. Ilk anda ayrisan suyu alip kefiri bu düzenekte bir gün kadar süzülmeye biraktim. Ertesi gün merakla tadina baktim. Bu benim cocuklugumdan hatirladigim ve bir daha aynisini hic bulamadigim harika eksi süzme yogurduydu! Esim tadina bakinca, o da cocuklugunun "kese yogurdu"nun tadini buldu. Sanirim ayni seyden bahsediyorduk. Cocuklugumun yazlarinda anneannem bu süzme yogurt, semizotu, ekmek, nane ve kirmizi biberi önümüze koyarak bize basit ama harika bir ögle yemegi sunardi. Tadi hala damagimda, anisi hala yüregimde. Iste o yüzden elde ettigim bu nefis seye " kefir süzmesi" adini koydum ve ekmegin üzerine sürerek, baharatlar ekleyerek yedik. Evde mevsimin getirilerinden yabani ayi sarimsagi (Allium ursinum) vardi. Almanya'da ayi sarimsaginin quark'a (lor peyniri) eklenerek tüketildigini biliyordum. Kefir süzmesine ayi sarmisagi ekleyerek denedim ve bu da cok hosumuza gitti. Sonraki günlerde kefir süzmesini beklememis kefirle de denedim, o da oldu. Öyle 3-5 gün beklemesine gerek yok aslinda. Ayrisacak kadar yogun mayalanmis olmasi yeterli. Bu yaz kefir üretimimiz artarsa bunu da bir tüketim sekli olarak aklima yazdim :)--3--
Ayi sarimsakli Ekmek:Hazir elimizde varken ayi sarimsakli ekmegi de denedim. Bu türden tariflere baharda hep rastliyordum. Sonra aklimda yillardir Tijen'in "Bir Ot Masali"ndan köremenli ekmegi var. Köremen yoksa ayi sarimsagi :) Her zamanki ekmek hamuruna ince ince dogranmis ayi sarimsagi ve her zamankinden biraz daha fazla zeytinyagi ekledim. Piserken saldigi kokular icin bile degerdi :) Peki ya ne köremen, ne de ayi sarimsagi varsa? Himm, taze sarimsakla kücük bir deneme yapmaktan kacinmazdim ;)
--4--
Iade-i itibar:Bazen genc bir kadin ölür. Erken. Zamansiz. Yaptigi recellerden birini iki yil sonra tika basa dolu bir dolabinin arkalarinda bir yerden bulur cikarirsiniz. Kavanozu acip saskinlikla bozulmadigini görürsünüz. Aglaya aglaya yersiniz.
Bazen bir kadin ölür. Belki yasli, belki tam zamaninda. Ölümün bir dogru zamani olabilirse eger. Dünyanin bütün kadinlari su böregi yapmayi bilseydi bile, bir daha asla öyle bir su böregi yiyemeyeceginizi bilirsiniz. Ve bir daha asla öyle bir tursu...
Bazen bir kadin ölür. Yasli ama yine de beklenmeyen bir zamanda. Buzdolabiniz onun yaptigi tarhana, salca ve kurutmalarla doludur. Buzdolabini her acisinizda burnunuz ve yüreginiz sizlar. O tarhana sanki degerli bir miras gibidir, hic bitmesin istersiniz.
Itiraf edelim simdi. O kadinlara iade-i itibar zamani geldi de geciyor. Evde recel, tursu falan filan yapmaktan öte bir bilgi/becerileri olmadigi, topluma ekonomik ya da düsünsel anlamda bir sey katmadiklari, bu dünyadan göcüp giderken bir iz, bir eser birakmadiklari toplumsal bilincaltimiza islenip durmakta günbegün. Iste o yüzden bir sey olmak, bir sey basarmak hevesindeysek, recel ve tursuyla ugrasmayiz hic. Büyük kariyer hedeflerinin, büyük projelerin pesinde kosariz. Birakin recel yapmayi, öglen yemek icin sandvic yapmaya bile zamanimiz yoktur.
Her kadinin (cinsiyetci davranmayip hemen ekleyelim; ve her erkegin) recel, tursu, ekmek, yogurt, kurutma, salca, eriste ... yapisi farklidir. Evde yapilmissa hicbir zaman iki ayri kisinin elinden ayni receli yedigimizi iddia edemeyiz. Her kadin ( ve erkek) kendi imzasini atar ona. Kisiliginden, varligindan, birikimlerinden bir sey koyar ortaya. Ve ne zaman bir kadin (veya bir erkek) ölse kaybolup giden bir tarz, bir bilgi, bir incelik vardir mutlaka. Sansliysak zamaninda sorup ögrenmis oluruz. Kendi tarzimizi yaratmak icin bir temel yapariz onu kendimize. Ama ya sansli degilsek ve büyük kariyer hedeflerinin pesinden kosarken, bir cilek mevsimi mutfakta dikilmeyi ve tencerenin üzerindeki buhara karisip giden bir sohbeti kacirmissak? O zaman bir bilgi, bir nüans farki, bir incelik kaybolur ve kahvaltida dün marketten aldigimiz cilek recelinin tadina bakip, kendimizi "Hic bir seyin eski tadi yok" der ve kavanozunun üzerindeki minik yazilari desifre etmeye calisirken buluruz. Üretim bandindan cikan cilek recelinde eksik bir sey vardir. Sadece incelikli bilgi degil. Bilimsel arastirmalarla kanitlanmis ki (hangi bilimsel arastirma derseniz bulup cikaramam; ama okudum, eminim) sizi taniyan birinin, sizi düsünerek pisirdiklerinden daha cok yarar görür, daha cok beslenirsiniz. Özellikle cocuklar icin gecerlidir bu. Etrafta recel kaynatip, ekmek yoguran bir büyükannenin bulunmasi bir cocugun basina gelebilecek en güzel seylerden biridir.
Sanirim bir yanlis anlama oldu. Kadinin toplumsal yasamda daha cok pay almasi, egitim görmesi ve meslek sahibi olmasi gerektigini (hakli olarak) savunurken, evde ekmek ve recel yapmasini bunun karsiti gibi algiladik. "Ya doktor ol, ya mühendis ol, ya da evde otur recel-tursu yap" gibi tuhaf, mantiksiz ikilemlere indirgedik durumu. Hem kariyer, hem de cocuk yapmak mümkün müdür bilmiyorum ama hem kariyer, hem de tursu yapmak mümkündür. Üstelik bu bir durustur, arkasinda derin felsefi anlamlar tasiyan bir durus... Icinde yasadigimiz dünyanin ekonomik düzenine, gida politikalarina, toplumsal trendlerine inceden inceye dokunan bir durus...
Iste o yüzden, simdi, cok gec olmadan o kadinlara itibarlarini iade etmek ve miraslarini devralmak zamanidir.
--|--
Dipnot: Itiraf ediyorum, ben bu yaziyi bir süre önce yazdim ve bugün yayinlanmak üzere bir kenara koydum. Tam bugün yayinlanmasi anlamliydi cünkü benim icin. Üzerinden bir zaman gecti. Ben internet kusu gibi o daldan bu dala ziplarken su yaziya rastgeldim. Yilmaz Özdil'in dili öyle hüzünlü müzünlü de degil, bir tokat gibi vurmus gercegi yüzümüze: "Mutfak genetigimizi kaybettik biz. Dolayisiyla ne verirlerse onu yiyecegiz" demis özetle...
İade-i itibar kısmı resmen ağlattı beni. Çoktan göçüp gitmiş anneannemi, onun kardeşleri olan büyük teyzelerimi ve çocukluğumda ailemin bu artık hayatta olmayan kadınlarıyla anneannemin bahçesinde geçirdiğim o uzuun törensel tarhana ve salça uğraşlarını hatırladım. Mükemmel bir yazı olmuş, hepsine katılıyorum, tek bir virgülüne bile dokunmadan altına imzamı atarım ben de... Büyük teyzemin yaptığı dondurmanın, anneannemin sardığı o minik yaprak dolmalarının, kendi yapıp kuruttuğu eriştenin tadı yok hiçbir şeyde. Göçtü gitti o tatlar da onlarla birlikte...
YanıtlaSilYine çok hoş bir yazı,tüylerimi diken diken ettin.
YanıtlaSilBen senelerce anneannemin yaptığı reçeli bitmesin diye kimselere veremedim sofrada ve ördüğü çetikler hala ayağımda.
Ben ölüp gittiğimde kalsın diye duvara tablo yaptım kumaş boyamadan ve kendime has ikramlar yarattım çevreme ancak ben yaptığımda hatırda kalan.
Yazınız gerçekten hem tarifler hem de çok şey anlatan son yazınızla, çok anlamlı...
YanıtlaSilBu bahsettikleriniz yeniye adapte olmak yerine asimile olduğumuzdan... ve bu durum soru değil sorun ve tek bir cevabı, çözümü yok!
İnsanlığın "ins" olmanın yeniden mana kazanması için hem erkek hem kadın reformu gerek...
Fakat dikkatimi çeken bir şey -yalnızca sizin şahsınızda değil- ; yazınızın bir yerinde "Her kadının (cinsiyetçi davranmayıp hemen ekleyeyim; her erkeğin)" demişsiniz. Elbette erkekler de reçel yapabilir ama bence cinsiyetçi davranma algımız da sanki etki altında. Kadın ve erkek eşit değil "eş". Örneğin kuş ve kedi de hayvan ama kuşa sopayla vurursam ölür, kedinin canı acır ve belki sizinkini de acıtır. Biliyorum konuyu değiştirdim ama ufak görünen bu tespitler bence tabir-i caizse bilinçaltımız da ve hayatımıza, yazılarımıza, konuşmalarımıza yön veriyor...
Meşgul etmiş olabilirim bu benim kusurumdur, bakmayın...
iade-i itabar kisminda gozyaslarimi tutamadim anneannem icin benzer bir yazi yazmistim. feminism ve 68 olaylarida kadinlarin bagimsizlasmasina yardimci olurken, endustrilesmenin tuzagina dusurdu bir suru kadini, bu yeni nesille duzelecek. Simdi okullarda hem erkek hem kiz cocuklarina yemek yapma atolyeleri duzenliyorlar. Kadinlar, erkekler yemek yapmayi ogreniyor. yemek yapmak da iade-i itibar kazaniyor. Bir haftasonunu ayi sarimsagina adamistim keske ona da link verseydin.http://bestebonnard.blogspot.com/2011/04/kara-hindibaradika-cicegi-receli-ayi.html
YanıtlaSilEvrencigim, ne iyi etmis de Almanya'da yasayan o kizcagiz ayi sarimsagini sormus, ben de sana sormusum :D Harika tarifler cikti senden. Bitkiyi ayirtedici ozellikleri, guz cigdemi ile karistirmamayi da sayende ogrendik hepbirlikte! Ama tarifin tamamini isterim, senin ve Fethiye'nin tariflerinin yeri ayridir benim icin, ayrica gruba gondermem lazim, ona gore...
YanıtlaSilHerkes ayri bir noktaya takilmis :P Ben de niye salyangoz hiziyla da kaplumbaga degile takildim, iyi mi? :)
O tatlar unutulmamali cok dogru, yazini okurken tam verdigin link aklimdan geciyordu. GDO meselesi yazilip cizilirken cok yanki getirmisti ve GDO karsiti bir grup lideri de gruba yazdigi mesajinda anneannesi vefat ettiginde, herkes miras derdindeyken, onun gozunun anneannesinin yaptigi visne recelinden baskasini gormedigini ve ondan ona kalan en buyuk mirasin bir kavanoz recel ve anneannesinin oklavasi oldugunu yazmisti! Icime oturmustu o sozler! Simdi bir kez daha ayni duyguyu hissettim okuduklarimla. Gitmek ve gitmeyi dusunmek bizlerden uzak olsun simdilerde ama cocuklarimizi iyi beslemek, onlara o koku ve tadlari ogretebilmek hedefinde ilerleyelim. O cok bilmis, cok is yapan, egitimli, basarili,cok kazanan, becerikli is kadini kimligimi birakip, ev kadini sapkasini takinca gordum ki, en zor tasinani ikincisi. Cogu kadin belki de zor geldigi icin ilkine siginip, orada kaliyor, ulasamadigi cigere de mundar diyor! O yuzden itibar alinmis mi ki iade edelim???
Selen,
YanıtlaSilHaklisin, törenseldi o ugraslar. Ama ben sadece tanik olup izlemekle bile birseyler ögrendigimi farkettim. 30 yasimdan sonra kendim ekmek yapmaya basladigimda kesfettim bunu. Belki de her sey göcüp gitmedi onlarla birlikte.
Asortik Krep,
"kendime has ikramlar" ... ne güzel fikir...
AileBiz,
Rica ederim, hicbir yorum mesgul etmiyor. Ben her zaman yanitlayamasam da düsünüyorum onlarin üzerinde.
Esítlikci degil cinsiyetci davranmamak icin dedim, dogru. Toplumda roller belli sekilde dagilmis olmasina ragmen iki yönde de istisnalar olabilir, bunda da bir tuhaflik yoktur anlaminda. Bir de cagimizda bu tür becerilere erkeklerin de sahip olmasi gerektigi kanisindayim. Yemek en yasamsal gereksinimimiz. Bunu erkek kadin herkesin saglikla beslenebilecek kadar bilmesi gerek. Yoksa ne verirlerse onu yiyecegiz nitekim. Oglumun -ileride kendi yapsin ya da yapmasin- dogru gidanin nereden geldigini, nasil hazirlandigini ve tadinin nasil oldugunu bilmesini isterim. Yapmasindan ayrica sevinc duyarim, o ayri hikaye.
Beste,
asil anneannen icin yazdigin yazinin linki nerede peki? onu okumamisim ben.
Dilek,
Salyangozu özel bir sey düsünerek secmedim. Belki de bilincaltimda slow food vardi ama bilmiyorum, kesin ondandi da diyemem. Ekmekle ilgili özel bir tarif yok. Her zamanki ekmek tarifine biraz ayi sarimsagi ekledim , haa biraz da ceviz. O kadar. Tam ölcü isteyenler Bir Ot Masali'ndaki köremenli ekmegi ölcü alabilir belki.
http://bestebonnard.blogspot.com/2010/07/gul-receli-gullu-sorbe-semboller-ve.html
YanıtlaSilAa, yok, okumustum bu yazini ben. Bir baskasindan bahsettigini sanmistim.
YanıtlaSilSenin yazini da, verdigin linki de, herkesin yorumunu da okudum. Muhtesem yazmissin oyle inceden inceden hatirlattin ki.
YanıtlaSilBen kolej bitirdim, universite bitirdim (sosyoloji), simdi 5 yasina gelmekte olan bir cocugun annesiyim. Digerleri evkadini yaziyor "occupation" hanesine. Kimseyi kariyerden alikoymak gibi bir propogandam yok. Ancak gordum ki eger kariyerle aileyi bir arada yurutemiyorsak, toplum buyuk bir degisim icine girdi. Degisim olumlu mu olumsuz mu hepimiz kendimizce degerlendiririz. Ama annenin buyuttugu cocugun topluma faydasi, annenin besledigi cocugun sagligi tartisilmaz, annenin sevgisiyle buyuttugu ailenin topluma katkisi tartisilmaz boyutlarda. Icimizdeki kadin enerjisini kucumsuyoruz pek cogumuz. Az seylerle yetiniyoruz. Erkeklesmeye calisiyoruz. Dengeleri altust ediyoruz. Umarim hepimiz kendi dengelerimizi buluruz... Tesekkur ederim cok seyler hissettirdin...
Gozlerimi doldurdun Evren, ellerine saglik.
YanıtlaSilBen calisan bir anneyim, kariyeri ugruna ailesini dunyanin bir ucuna suruklemis bir deli olarak tanimlandigim da oldu. Iki cocugum var, onlarla calismayan annelere kiyasla ne kadar kaliteli zaman geciriyorum tartisilir mutlaka ama elimden geleni yapiyorum. Iyi ki varlar. Iyi ki varlar cunku bana anlattigin rituellerin degerini ogrettiler. Emeklesem de, el yordamiyla da ilerlesem mutfak kulturunun ailenin temellerinden biri oldugunu gosterdiler. Unutmus oldugum guzellikleri hatirlattilar. Yazin kurutulan tarhananin kokusunu, kesilen ev eristelerini animsattilar. Iyi ki dunyanin bir ucuna gelmisim ki, hazir alamadigim seyleri kendim yapmayi ogrendim ve hazir alinanlardan ne kadar saglikli ve kiymetli olduklarini gordum. Hele de bebeklerimin minik elleri degdi mi, herseyin ne kadar lezzetli oldugunu. Onlarla birlikte mutfaga girip, asirlik sirlari kesfetmeye calismak, heyecan dolu bir dunyanin kapilarini aralamak demek. Zaman goreceli ve insan isterse herseye zaman bulabiliyor. Cok konustum, ozetle diyorum ki, kariyer de cocuk da bahane degil. Bambaska bir sorun bu erkeklesme, once duygularini, sonra da kadinlikla ozdeslesmis bazi rituelleri reddetme. Hamur yogurma terapisi uygulamak lazim bu kadinlara :) Bu konuya bayildim ben, devami olarak hemen bir tedavi programi hazirlayayim :)
Hemen simdi emeklerini, sevgilerini katarak ailelerini besleyen, her ihtiyaclarini kendi cozumleriyle, kendi elleriyle karsilamaya oncelik veren, yasayan yada bu dunyadan gocmus butun kadinlara sevgilerimi gonderiyorum. Simdi ve ellerimi una buladigim, saclarimi yag kokuttugum, ustumu basimi salca lekesi yaptigim, tirnaklarimin icine kiyma dolduran, ellerimi tereyag kokutan her an kalbimdesiniz.