"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Çarşamba, Haziran 29, 2011

Homeopati 201 :)


Aconitum / Monkshood / Eisenhut / Kurtbogan
Dügüncicegigillerin karanlik yüzlü üyesi.
Bilinen en zehirli bitkilerden biri.
Photo by Dandelion und Burdock

Bu yazinin sadece uzunlugu degil, "bilim dışılık"ta ulasacagi nokta icin de simdiden özür dilerim degerli okuyucu. Her zaman yaptigim islerden degildir.
Gercekten.
*
Homeopatiyle ilgili okudugum bir kac kitap ve yazidan notlar ve araya sıkışmış mantik yürütmelerim...
Sadece genel bilgi notlari olarak okunmali. Tibbi tavsiyeler olarak degil...
*
Enders' Homöopathie für Kinder (Dr. med. Norbert Enders, 2008)
  • Kitabin yazari bir tip doktoru. 10 yil boyunca ortodoks (=kati) tip uygulamalarinin bir temsilcisi yani bildigimiz türden bir doktormus. Sonra homeopatiye dönmüs. Dr. med. Mathias Dorcsi'nin ögrencisi olmus. Sadece homeopati degil, baska konularda da, klasik tibbin söylevlerine alismis bizleri irkilten görüsleri var. Dünya görüsünüze bagli olarak cocugunuzu ya mutlaka götürmek isteyeceginiz ya da bucak bucak kaciracaginiz türden bir doktor. 
  • Dr. Enders homeopatik uygulamalari ikiye ayiriyor. Birincisi akut durumlarda, ihtiyac halinde, gecmiste pek cok kez denenmis ve basarisi görülmüs homeopatik ilaclarin kullanimi. Bu anne-babalarin da yapabilecegi bir sey. Bebeklerde dis cikarma sıkıntılarına karsı papatya kürecikleri kullanmak gibi. Ikincisi ise "Konstitution" tedavisi. Homeopatide her bireyin (ve tabii cocugun) fiziksel ve ruhsal acidan genel özelliklerini gösterdigi bir "konstitution" oldugu ve bunun da dogada belli bir bitki, hayvan ya da mineralde bir karsiligi oldugu savunuluyor. Konstitution tedavisi bireyin genel özelliklerinin ve kronik hastalik tablosunun neye uydugunu belirleyerek, bu madde ile yapilan kökten tedavi. Bunun mutlaka tecrübeli, egitimli bir homeopat tarafindan yapilmasi gerekiyor. Anne babalarin oradan buradan okuyarak uygulayacagi bir sey degil.    
  • Dozajla ilgili yaklasim bugüne kadar bildigimizden cok farkli: "Sifali ivme tek bir damla  ya da kürecikle bile 20 ya da 100 kürecik/damlayla erisebilecegimiz kadar güclü baslatilabilir. Ilacin kalitesinin miktarla bir ilgisi yoktur. Burada bakis acisimizi degistirmeyi ögreniyoruz: Saglik bir miktar meselesi degildir. Miktar ölcülebilir, saglik ise bir takdir (degerlendirme) meselesidir."
  • Baslangic seviyesinde uygulayicilara D6 ve D12 gibi orta seviye potenz'ler (dilution, seyreltme) öneriliyor. Bu seviyede "bir doz" 3-5 kürecige denk geliyor. Yenidoganlar icin 1-3 kürecik. 
  • Hastalikla ilgili farkli bir bakis acisi daha: Hastalik biz yetiskinlere cocuklarimizi ve onlarin dünyayla basa cikabilme yöntemlerini daha iyi tanima olanagi tanir. Her hastalik dinleyip almamiz gereken bir mesaj getirir.
  • Alerjiler  hakkinda: Homeopatik bakis acisina göre alerjenler (yani alerjik reaksiyon verdigimiz seyler) rahatsizligi baslatan, ona yola acan seyler degildir (initiator); rahatsizliga isaret eden seylerdir (indicator). (Biz de haberciler demistik zaten...)
  • Ates hakkinda: Atesin farkli farkli türleri oldugunu ve her tür atese karsi ilik su kompreslerinin tavsiye edilemeyecegini savunuyor yazar. Bazi ates türlerinde (örnegin Belladonna atesi) cocugun sicaga ihtiyac duydugunu... Ates hassas konudur, kimi cocuklarda havaleye yatkinlik digerlerinden daha fazladir. Dolayisiyla kimseye bu konuda tavsiylerde bulunma hakkini kendimde görmem. Fakat bunu özellikle not düsüyorum, cünkü son 3 yildir  anne olarak yogun sekilde oglumun atesini gözlemek ve üzerinde düsünmek durumunda kaldim; cok  benzer kisisel tecrübelerim var.   
  • Asilar hakkinda: Acikca yazmasa da yazarin asilara karsi olduguna dair bir izlenim edindim. Söyledikleri sunlar:
    • Asilar bagisiklik sistemi icin bir şok durumudur. Sadece her acidan saglikli cocuklar asilanabilir.
    • Özellikle bagisiklik sisteminin tam gelismis oldugu zamanin beklenmesi gerekir. Bagisiklik sisteminin tam gelisimi ise nadiren ilk 12 ayda tamamlanir. 
    • Asi sonrasi yasanabilecek sıkıntıların daha iyi anlasilabilmesi icin, cocugun asilanmasinin konusmaya baslamasindan sonraya birakilmasi daha dogru olur.
    • Karma asilar yerine tekli asilama önerilir. 
    • Her cocugun ve her bireyin farkli olusundan yola cikarak, ülke genelinde tek bir asi plani izlenmesi dogru degildir.
    • Her anne baba asilarin yarar ve zararlari konusunda iyice arastirip, hangi asilari ne zaman yaptiracagina (ya da yaptirmayacagina) karar ver(ebil)meli; her iki durumda da kararinin olumlu ve olumsuz sonuclarinin sorumlulugunu kisisel olarak tasimali, tasiyabilmelidir.  Almanya'da yasayan ve bu konularda düsünen anne-babalar icin bir bilgi: Almanya'da asi zorunlulugu yokmus kitapta belirtildigine göre. Türkiye'de tam durum nedir?
    • Asilarin olasi yan etkilerinin  veya bilinen cocuk hastaliklarinin (kizamik, su cicegi, vb) tedavisinde kullanilan homeopatik ilaclar varmis bu arada. Hic gerekmemesi dilegiyle...
  • Tibbi görüntüleme yöntemleri hakkinda: Burada yazar tanidigim hicbir doktorun dile getirmedigi seyleri söylüyor. Ciddiyetle kabul etmeden önce arastirilmasi gereken detaylar...
    • Röntgen: Kirik kemiklerin tespitindeki önemi yadsinamaz ama röntgenin özellikle cocuk bedeni icin zararli oldugu uzun zamandir biliniyor. Röntgen cekimlerinin %75'i teshis  icin ya gereksizdir  ya da cok gerekli degildir.
    • Sürekli ultrasonlar: Yazara göre, ultrasonik teknolojiyi kullanan denizalti araclarinin bulundugu bölgelerde baliklarin yasayamadigi bilinen gercek. Sorun yüksek isi ve hava kabarciklarinin olusumu. Yazara göre ayni sorunlar anne karnindaki bebek icin de gecerli. Bunlar kendini erken sancilar ya da ultrason sonrasinda asiri bebek hareketleri ile gösteriyor. Dogum sonrasi cocukta konsantrasyon bozukluklari ve sinir reflekslerinde zayiflik gibi sorunlardan bahsediyor. Bunlar kendi hamileligimde aktif arastirmama ragmen hic duymadigim seyler. Ben neyse ki WHO'nin tavsiyesine uyarak tüm hamilelik boyunca sadece üc kez ultrasonlu muayene yaptirdim. 
  •  Kitabin kalan kismi olasi tüm cocuk hastaliklarina ve sorunlarina karsi homeopatik öneriler iceriyor.
*
Homöopathie , 100 Elternfrage (Dr. med Martin Lang):
  •  Bu kitapcigin yazari da bir tip doktoru. Pediatrist. 
  • Neden anne-babalarin homeopatik tedavide  D6/C6 - D12/C12  civarinda potenzle ve akut sorunlarla sinirli kalmasi gerektigini söyle acikliyor: Düsük potenz'ler beden seviyesinde etkili olurken D30/C30 dan itibaren daha yüksek seyreltilmis ilaclar ruh ve zihin seviyesinde etki gösterirlermis. Bu yüzden tam olarak uygun maddeyi bulmak önemli imis.
  • Erstverchlimmerung (ilk kötülesme) ilacin alinmasindan hemen sonra baslar ve sadece bir kac saat sürermis. Bundan sonra belirgin bir iyilesme gözlenirmis. Semptomlar bundan farkli gelisiyorsa bunun ilk kötülesme disinda, hastaliga dair bir kötüye gidis oldugunu kabul etmek v eona göre önlem almak gerekirmis. 
  • Homeopatiyi klasik tibba alternatif degil, destek olarak görmek daha dogruymus. Pek cok ilac tedavisinin yan etkilerini homeopati ile azaltmak/yok etmek mümkünmüs. 
  • Ortodoks tip ilk adimda hastalik ve semptomlarla ugrasirken, homeopatinin ilk sorusu: "Bu hastaligi ceken kisi ne tür biridir?" 
  • Belli güclü kokular homeopatik ilaclarin etkisini azaltiyormus. menthol, kafuru gibi. Sirke, kolali icecekler, kahve , cay ve papatyanin da belli ilaclarin etkisini azaltici yönü varmis.
  • "Homeopatik ilaclarin etkisi daha cok enerji düzeyindedir. Bu yüzden 3 ya da 300 kürecik yutmus olmaniz bir fark yaratmaz. Yaratilan enerji ivmesi pratikte aynidir."  D4 potenzden itibaren madde o kadar seyreltilmis oluyor ki, yanlislikla alinan fazla dozajin olumsuz bir etkisi olasi degil. D1 - D3 arasinda bu risk var ama bu düsük potenzler son kullaniciya satilmiyor olmali.  
*
Bu da yine Berlin'li bir tip doktoru olan Matthias Girke ile yapilan bir söylesiden notlar...
  • "Gecici konseptlere degil, bireye dayanan bir tibba gereksinimimiz var. Bir hastalik hicbir zaman tek sebepli degildir; arkasinda genellikle cok sayida bireysel ve sosyal faktör yatar. Insanlar bu sorularla ne kadar mesgul olurlarsa, tedaviye yönelik eylemler o kadar basarili olur."
  • "Sadece "bulgu tibbi" insani bir tip degildir; cünkü insan organlarindan daha fazlasidir."  
  • "Placebo etkisi bütün ilaclarda vardir ve bir ilacin iceriginin ötesinde, etkisini belirleyen baska faktörlerin de oldugunu gösterir."
  • Homeopatiyle ilgili ve kismen duygusal yürütülen tartismalarda genellikle su unutuluyor ki, seyreltilmis ilaclarin kullanilma gecmisi binlerce yil öncesine dayaniyor.
  • Insan bünyesinde de son derece kücük miktarda ama cok yasamsal etkisi olan maddeler var. Serbest tiroid hormonlarinin kandaki orani 100 ml 'de bir nanogramm (yani 10 üzeri eksi 9 oraninda) dir. Konu ilgili maddenin miktari degil, tasidigi mesajdir. Önemli olan maddenin taneciklerden mi olustugu yoksa sürecsel bir anlayis mi gelistirmemiz gerektigidir.
  • Maddenin de kimyasal formülü ötesinde bir hikayesi oldugu ve yüksek seyreltme oranina ragmen bu hikaye ya da bilgiyi tasiyabilecegine dair örnegi: "Bir sey okudugumda, yazili olan seyin anlamini mürekkepte hissedemem. Cünkü bilgi hicbir zaman maddesel degildir. Madde kismi sadece dis kabuktur.   Benim yorumum: Oldukca gelismis bir bilim, uygarlik seviyesinde ama yaziyi tanimayan, bilgi aktarmanin baska türlü yöntemlerini bilen bir toplumdan cikip gelmis olsaydim (örnegin Mars'tan filan) ve birisi bana bir kagidi uzatip "burada ünlü görecelik kanunun tüm detaylari var" deseydi, ben herhalde kagidi ve üzerindeki mürekkebi bir takim analizlerden gecirir ve bekledigim türden bir bilgiye rastlamadigim icin, "burada bilimsel olarak kanitlanabilir hicbir bilgi yok" der gecerdim. Himmmm... 
  •  Son cümle tam olarak kimin emin degilim. Girke'nin mi yoksa yazinin son kisminda adi gecen Rudolf Steiner'in mi? : " Hastalik tamir edilmesi gereken bir bozukluk degil, degisim ve gelisime yol acan bir durumdur."  Zeynep'cigim, bu muydu senin de demek istedigin?
*
Simdi buraya kadar sabirla okumus degerli okuyucuya kendi deneyimimden bahsedeyim:
 Dogumdan hemen sonra hastanede verilmis Arnika kürecikleri gercekten ise yaradi mi bilmiyorum. Kafamin cok karisik oldugu bir dönemdi ve hemsireler her yarim saatte bir "bundan da günde üc kez", "bunu da her yemekten sonra" diyerek bir seyler tutusturuyordu elime. Neyi neden verdiklerini bile bilmiyordum. O karmasada kürecik (globuli)lerden almayi unuttuklarim oldu. Ayrica dogum sonrasi vücutta su birikmesinin normal iyilesme süreci hakkinda da fikir sahibi degilim ki "evet, ise yaradi" ya da "hayir, yaramadi" diyebileyim.

Okudugum bir kac kitaptan sonra evde Aconitum globulisi bulundurmanin iyi olacagi fikrine kapildim. Aconitum homeopatide aniden cikip gelen yüksek ates icin siddetle öneriliyor. Sincap icin elimizin altinda bulunmasi iyi olur diye düsündüm. Ayrica birdenbire ve siddetle ortaya cikan her sorunda (ister bir kaza, ister aniden gelen bir agri olsun) ise yarayabilecegi söyleniyor. Nasil ki Aconitum bitkisi yarattigi ani ve derin zehirlenme tablosuyla tam bir ilk yardim durumu ise, homeopatik sekillerle seyreltilmis Aconitum da tam bir ilkyardim maddesi yani. Sorun kroniklestikce ise yaramamaya basliyor. Gecen Cumartesi sabahi omzumda siddetli agrilar basladi. Asil sebebini biliyorum ve zaten bir süredir ufak ufak yokluyordu. Ama bu kez baska... Aconitum'un tariflerinde gectigi üzere birdenbire, siddetle ve insani ciddi bir huzursuzluga sürükleyen agrilardan. Evde oldugu icin denemeye karar verdim, 5 globuli aldim. 10 dakika icinde iz bile birakmadan gecmisti! Saskinlikla kayip agrimi arayip durdum ilerleyen saatlerde, bir türlü bulamadim. Ayni gün aksama dogru bu kez siddetli bir karin agrisi gelip buldu beni. Tuhaf olan, ben öyle orasi burasi durmadan agriyan biri degilimdir. Hemen hemen hic agri kesici de kullanmam. Son 15 yildir agri kesici kullandigim tek gün, oglumu dogurdugum gündü. Bunun disinda tüm agrilarimi bekleyerek ve uyuyarak geciririm. Dolayisiyla agri esigimin de yüksek oldugunu varsayiyorum. Aconitum'un etkisini cürütmek icin bunun iyi bir firsat oldugunu düsünerek tekrar 5 globuli aldim. Cünkü göründügümden daha süpheciyim; bir seye tamamen inanmadan önce etrafinda dolanip orasindan burasindan kurcalamadan, mekanizmasini anlamaya calismadan duramam. Sonuc? On dakika icinde bu agri da gecmisti! Yanildigimi, kendimi avuttugumu düsünerek bu agriyi da arayip durdum ama bulamadim tekrar.
Placebo?
Modern tibbin sundugu ilaclardan daha etkili bir placebo öyleyse... Sevdim seni Aconitum :)
Dolayisiyla bu yaziyi da okudugum homeopati kitaplarindan birinde gecen bir cümleyle bitirmek icin dayanilmaz bir istek duyuyorum icimde:
"Deneyim, aciklanabilirligin üzerindedir."

Simdi...
Bütün bunlari yutup sindirebilmek icin biraz sessizlik...

13 yorum:

  1. Merak ettim ben bu isi cok... Ultrasound meselesini ben de arastirmistim ve bu yazdiklarini hic duymamistim. Birileri Turk doktorlara duyursa iyi eder. Her ay cm cm cocugun her bir yanini olctu bizim dr mesela! Kalp atisidir, sudur budur strese girdi demek bizim gariban :(

    YanıtlaSil
  2. Dilek'cigim,
    yüzde yüz emin degilim ki Türk doktorlara duyuralim diyeyim. Yalniz su var ki gebelikte ultrasonlu muayene Türkiye'de gercekten gereginden fazla yapiliyor diye düsünüyorum. Özellikle WHO'in "üc kez yeter" tavsiyesini duydugumdan beri. Baska olasi zararlari bir yana ülke ekonomisine bir yük. Oraya harcanacak para, emzirme dostu ortamlar sistemler yaratmaya harcansa ne iyi olur...

    YanıtlaSil
  3. Kollarin agrimadi mi yazarken, canim benim tesekkurler bizimle paylastigin icin :) Asi kismindaki goruslerini de pek sevdim :)

    YanıtlaSil
  4. http://themothermagazine.blogspot.com/2011/06/homeopathy-art-science-or-hocus-pocus.html. Evrencim,eline saglik! Bu link de ilgini ceker diye dusundum.

    YanıtlaSil
  5. Uma,
    Kollarim yorulmadi gerci ama iki bakis acisi arasindaki farki anlamaya, sindirmeye calisirken ruhum cok yoruldu :) Kendimi biraz sessizlige davet edisim ondan :)

    Isil,
    tesekkürler, yazidaki bakis acisi, yani uzman-hasta iliskinin iyi kurulmus olmasi gercekten önemli. Hatta klasik tipta da önemli ayni sekilde.

    YanıtlaSil
  6. Ilaclarin yan etkisinin homeopati ile kaldirilabilecegi kismi ilgimi cekti en cok. Annem gibi her gun bircok ilac almak zorunda olanlar bu yonteme basvurabilir. Placebo icin de ise yaradigi surece placebo olmasinda zarar yok diye dusunuyorum. Paylasim icin tesekkurler Evren, iyi ki varsin :)

    YanıtlaSil
  7. Benden Bizden,
    evet, ama sürekli kullanmak sözkonusu oldugundan bir homeopat devreye girmeli sanirim.

    YanıtlaSil
  8. Evren, homeopati konusunda tüm yazdıklarınızı okuduktan sonra ilk aklıma gelen şeyi buraya da yazmak istiyorum. Neden bu kitapların çevirisini yapıp Türkçe'ye kazandırmıyorsunuz? Sözünü ettiğiniz pediatristin kitabı başucu kitabım olurdu eminim:) O kadar kısıtlı ki bu konuda Türkçe kaynak, inanılmaz güzel olur...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Endres'i mi diyorsunuz Banu? Evet, cok carpici fikirleri var :) Baska kitaplari da var bu konuda. Belli bir kitabi cevirmeye kalkmak cok kolay degil sanirim. Yani cevirmesi degil de, telif hakki, yayinlayacak yayinevi bulmak gibi konular. Birisi biz yayinlayacagiz, sen cevir dese ben seve seve cevirirdim tabii :)

      Sil
  9. Evet, Endres'i diyorum:)
    Aklıma yayınevi diyince direkt sineksekiz geldi, gerçi onlar ekoloji-sürdürülebilirlik üzerine çalışıyorlar ama neden olmasın? Kim der acaba "sen çevir, biz yayınlayacağız" ? Ben bir yayınevlerini inceleyip düşüneceğim bu konuyu Evren.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Türkiye'deki yayinevlerini artik pek bilmiyorum Banu. Sanirim hepsinin uzmanlastiklari konular varmis. Bu konulari bilen bir arkadasim öyle demisti.

      Sil
    2. Evren, bu yazismanizi okuyunca, benim de aklimdan Sinek Sekiz gecti!
      http://sineksekiz.com/

      Permakulture Giris, Slow Food Devrimi, onlarin kitaplarindan. Simdilerde de Ekokoyler ve Iyilerin Yaninda kitaplarini cikarttilar. Yalniz Sinek Sekiz'in bir ozelligi var, kullandiklari kagit, ciltleme falan ozel!

      Bir yayinevi daha biliyorum konusabilecegim. Sen evet de, kitabin linkini ver, ben bir sorayim ;-)

      Sil