"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Pazar, Eylül 17, 2006

Ama ne bilgi çağı!

Microsoft açıklamış: 12 Eylül 2006 itibariyle Google'a rakip yeni arama motorunu resmi olarak ve de "Live Search" adıyla hizmete açmış. Pek yakında daha çok bilgiye, daha kolay erişecekmişiz. Yaşasın!

Ama bir dakika, bir dakika...

  • Steve Lawrence ve Lee Giles'ın 1997'de yaptıkları bir deney dönemin en güçlü arama motoru olan HotBot'un o zamanki Web'in sadece %34'ünü indekslediğini göstermiş.
  • 1999'da deney tekrarlandığında arama motorlarının lideri Northern Light'mış. İki katı büyüyerek tahminen 800 milyon belge boyutuna erişen Web'in sadece %16'sını kayıt altında tutmaktaymış...
  • Son yılların tartışılmaz lideri Google Haziran 2000'de 500 milyon belge, bir yıl sonra Haziran 2001'de 1 milyar belgeyi indekslemekteymiş. Kasım 2004 itibari ile 8.1 milyar belge Google'ın veritabanlarında kayıtlı.
  • Web öyle hızlı büyüyor ki tam boyutu tahmin bile edilemiyor. Tek bilinen çok az bir bölümünün arama motorlarınca indekslenmiş olduğu...
  • En büyük arama motoru Google, bir arama yaptığımızda ekrana listelediği Web sayfalarını sıralamak için sayfanın Web'de ne kadar "popüler" olduğuna (yani başka sayfalardan kendisine ne kadar link verildiğine) bakıyor. Tam aradığımız bilgiyi içerse bile, bir web sayfası yeterince "popüler" değilse gözümüzden kaçma olasılığı yüksek. İyimser bir varsayımla Google tarafından indekslenmiş mutlu azınlıktan bir sayfa olsa dahi...
  • Google başta olmak üzere pek çok arama motoru belgenin genellikle ilk 101K (ya da benzeri) kadarını indekslemekle yetiniyor. Aradığımız bilgi ilk kez belgenin bundan sonraki kısmında geçiyorsa arama motoru tarafından görülmüyor ve dolayısıyla aramalarımızda gösterilmiyor...
  • 90'ların parlak deyimi "Bilgi çağı"'ydı. Artık bilgi çağındaydık. Bilgi akıl almaz bir hızla üretilmekle kalmıyor, aynı hızla erişilebilir hale geliyordu. İşte bilgisayarlar vardı ve internet gelişiyordu. Dünyanın her tarafında milyonlarca kişi vızır vızır insanoğlunun binlerce yılda oluşturduğu ve hala oluşturmakta olduğu büyük bilgi hazinesini ağa girmekle meşguldü. Sonunda her türlü bilgiye zahmetsizce , bir tuşla erişebilecektik. Sonunda olan şu: "Bilgi çağı" yıldırım hızıyla yanımızdan geçip gitti ve kendimizi bir bilgi cangıl'ının ortasında yapayanlız bulduk. Aradığımız "şey" orada milyarlarca belgenin içinde bir yerde olmalı. Bir de bulabilseydik...
  • Daha da önemlisi aradığımız "şey" gerçekten bilmemiz gereken şey mi? 90'ların başında Bill McKibben "The Age of Missing Information" adlı kitabı yazdığında bilgi kaynağı olarak televizyonu ele alıyor, internetten hemen hiç bahsetmiyordu. Yüzlerce ayrı kanalda 365 gün, 24 saat devam eden; bilimden sanata, aktüel dış politikadan yerel dedikodulara kadar her konuda yayına karşılık önemli bir bilgi kaybı içinde olduğumuzu savunmaktaydı: Yaşamımızı başka kaynaklara bağımlı olmadan ve daha ötesi anlamlı bir şekilde sürdürebilmemiz için gerekli olan temel bilgi kaybolmaktadır. McKibben aynı kitabı bugünkü Web dünyasına bakarak yazsaydı neler anlatırdı kimbilir.
  • Bir de şu "yalan ve yanlış bilgi" problemi var. Bilgiye erişimle birlikte bilgi üretimi de demokratikleşince posta kutularımız saptırılmış ya da eksik bilgi içeren, kaynağı belirsiz, güncelliğini yitimiş, komplo teorileri yayan ya da şunu bunu pazarlayan yüzlerce mektupla dolmaya başladı. Aynı şey pek çok web sayfası içinde geçerli. Varsayalım ki temel olan bilgiyi aradık. Şansımız yaver gitti ve bulduk da...Peki bulduğumuz bilgiye güvenebilir miyiz?

Ne bilgi çağı ama...

Bu yazıda adı geçen ve kullanılan kaynaklar:
1) Linked, Albert-Laslo Barabasi, 2003
2)The Age of Missing Information, Bill McKibben, 1993
3) http://blog.searchenginewatch.com/blog/041111-084221

2 yorum:

  1. Ne kadar yerinde bir gozlem! Ben web'de, en cok saglikla ilgili arastirma yaparken "peki ama dogru mu acaba?" kuskusu icine giriyorum. Ozellikle forumlari okurken. Internet sayesinde kendi kendine teshis koymak cok kolay- itiraf ediyorum, doktora gitmeden ki eger gidersem o da, mutlaka internetten arastiriyorum. Ama yanlis teshis koymak da mumkun. Yine de, ozellikle TR'de, bilgilenmis bir sekilde doktora gitmeyi tercih ederim.

    YanıtlaSil
  2. Pınar, ben de aynı sebepten webde bulduğum ev yapımı doğal reçeteleri denemeden yayınlamaya çekiniyorum. Kesinlikle haklısın, dikkat şart.

    YanıtlaSil