...bazı günler canımız koşturmacalı oyunlar oynamak istemezdi. Hele de hava sıcaksa... "Hadi tepsi-pepsi oynayalım" derdi birimiz. Bu oyunun başkaca ve daha anlamlı bir adı var mıydı bilmem. Bizim mahalledeki adı buydu: Tepsi-pepsi...
Gerekli olanlar: 6 yaş ve üstü bir sürü çocuk, sakin ve güvenli bir köşe
Bir kaldırıma dizi dizi dizilir veya bir ağaç gölgesine daire şeklinde otururduk. Herkese sıradan bir numara verilirdi. Kendi numaramızı özenle aklımızda tutardık. Unutmayın, bu bir dikkat ve konsantrasyon oyunu. Numaralar dağıtıldıktan sonra herkesin aynı anda dizlerine vurmasıyla oyun başlardı.
İki kez dizlere vur - iki kez ellerini birbirine vur - iki kez parmaklarını şıklat.
Tuhaf geliyor kulağa, değil mi? İşte hep beraber bunu yapardık. Parmaklar şıklatılırken 1 numara bağırırdı: "Biiiir beeeş". Eller tekrar ritmik olarak dizlere vurulurken herkes çaktırmadan "5 numara kimdi?" diye düşünürdü. Eller birbirine vurulurken belli etmeden 5 numaraya bir bakış atılırdı. Parmaklar şıklatılırken 5 numara bağırırdı bu sefer: "Beeş dokuz".
Oyun kıvama gelmeye başlarken, eller de daha hızlı bir ritim tutturur, oyunun heyecanı artardı. 9 numara bazen sırf gıcıklık olsun diye "topu" önceki oyuncuya geri pas ederdi: "Dokuz beeeş". 5 numara gözlerini devirerek vururdu dizlerine. "Beni şaşırtacağını mı sanıyorsun?" derdi gözleri, ellerini birbirine vururken. Parmaklarını şıklatırken "beş iki" derdi bu kez. Dizler-eller-parmaklar derken bir sessizlik olurdu birden. Şaşkın 2, numarasını unutmuş diğerlerine bakarken, herkes çullanıverirdi üzerine "Ha ha haaaaay, 2 sensin ya, unuttun işte, çık bakalım oyundan!"
Zavallı 2 oyundan çıkar, kalanlar yeni duruma göre tekrar yerleşir, oyun tekrar başlardı. 5 numara "Beeeeş sekiz" derdi bu sefer. Oyun böyle devam edip giderdi. Numarasını unutanlar, dalgınlar, sıranın kendisinde olduğunu bilen ama heyecandan veya kararsızlıktan bir saniye gecikerek lafa girenler bağırış çığırış içinde çıkarılırdı oyundan. Oyuncu sayısı azalırken oyun da gittikçe zorlaşırdı. Çünkü çıkan numaraları da akılda tutmak ve kendisine sıra geldiğinde onlardan birini söylememek gerekirdi. Bu da bir sebepti oyundan çıkmaya. Bu arada 5 numara ile 9 numara tekrar inatlaşıp kendi aralarında paslaşmaya başlardı. Diğerlerinden biri bir taraftan ellerini birbirine vururken "Eeee, hadi" derdi. Derdini kısaca anlatmak zorundaydı, çünkü parmaklar şıklatılıp yeni numara söylenirken kimse kaçırmamalıydı kimde sıra olduğunu. Oyun artık öylesine hızlanırdı ki ellerimiz, dizlerimiz ve parmaklarımız acımaya başlardı birbirine vurmaktan. Hemen herkes yanıp geriye sadece iki kişi kaldığında numaralar bırakılır yerini "tepsi" ve "pepsi" alırdı. Biri "tepsi-pepsi" derdi her seferinde, diğeri "pepsi-tepsi". "E, ne var bunda, hep aynı şey" diyeceksiniz. Ama çok hızlı oynamalı, bir saniyecik bile gecikmemeliydiler. Üstelik bir süre sonra rutinin dikkat dağıtıcılığı hakim olurdu ikisinden birine. "tep... pep...pepsi, pepsi-tepsi" diye dili dolaşıverirdi. Böylece oyunun birincisi de alkışlar arasında belli olurdu.
İkinci tur başlardı sonra. Tekrar iki kişi kalınca geriye "bu sefer tencere-pencere diyelim" derdi biri.
Küçükler erken çıkıp kenarda beklediklerinden sıkılır, ama acıyan ellerini ve dizlerini bahane ederlerdi. Bu yüzden üçüncü tur genellikle büyükler arasında oynanırdı.
Önceki oyun
The Joy of Taking Care of My Life
16 saat önce
Aaa bu oyunu tamamen unutmusum :))
YanıtlaSilTencere-pencereydi bizde de!!
Hayal meyal hatirliyorum bu oyunu, ama ismi Tepsi-Pepsi degildi, tencere-pencere de degildi, neydiii!? Unutmusum :(
YanıtlaSilAyça, Demet
YanıtlaSilYazdıkça unuttuğum bir sürü oyunu hatırlamaya başladım ben de. Çocukken neden canımız o kadar sıkılmazmış anladım :))
Biz bu oyuna "tuz-buz" diyoruz. Ve ben bu sayfayı çok sevdim. Ve M. Cevdet Anday'ın bir cümlesi, "Hayat çok basittir tüm karmaşa bundan." Sevgiler.
YanıtlaSilMerhaba Cüneyt Bey,
YanıtlaSilMelih Cevdet Anday'ın bu cümlesini duymamıştım daha önce. Ama okuyunca yabancı da gelmedi. Tuz-buz katkısı için de teşekkürler. Siz yazınca hatırladım, bazen öyle de oynanırdı bizim mahallede bu oyun.
"güneşte" yahut "yağmur altında" kitabında olacaktı. düz şiirlerden birinde.
YanıtlaSilÇok teşekkürler Cüneyt Bey.
YanıtlaSil