Zaten hiç kolay dememiştik, değil mi?
Evet bazen çok zor.
Neden mi? Çünkü...
***
-Komşu teyze: Bence bu çocuğa süt yetmiyor. Daha çok mama vermelisin.
-Anne: Mamayı arttırırsam, süt asıl o zaman yetmez, vermeyeceğim.
-Komşu teyze: Bence aç, bak ağlıyor.
-Anne: Bence değil. Uykusu var, ondan ağlıyor.
-Komşu Teyze: Mama!
-Anne: Süt!
-Anne (iç ses): Olabilir mi? :(
***
-Komşu teyze: Bence su da vermelisin.
-Anne: İlk altı ay anne sütü alan bebeklere su vermeye gerek yok.
-Komşu teyze: Bence susamış.
-Anne: Bence sadece aç. Susamışsa bile sütten alır.
-Komşu teyze: Bilmem ki...
-Anne: Anne sütünün %90'dan fazlası sudur.
-Komşu teyze (iç ses): Zavallı çocuk!
*
-Komşu teyze: Ben kızıma iki aylıkken doktor tavsiyesiyle elma püresi vermeye başlamıştım.
-Anne (dış ses): Yok canım!
-Anne (iç ses): Zavallı çocuk!
***
Telefonda:
- Büyükanne: Ben torunuma pantolon alacağım.
-Anne: Sağol anne, bir sürü pantolonu var zaten, masrafa gerek yok.
-Büyükanne: Olsun, ne demek, ben yine de alacağım.
-Anne: Biz aslında çok şeye sahip olarak büyümesini pek istemiyoruz, elindekilerle yetinmesini öğrensin falan...
-Büyükkanne: Olur mu canım, niye yetinsin? Yok, alacağım.
-Anne: Aslında...
-Büyükanne: Hem de askılı olanlarından, bahçıvan pantolonu mu diyorlar ona?
-Anne:Evet de...
-Büyükanne: Canım , ne alacak olsam "o var, bu var" diyorsunuz. Büyükanneyim ben. Tabii ki alacağım.
-Anne: E, al anne o zaman, n'apalım :(
***
Dede: Ben torunuma oyuncak aldım.
Anne: Aaaa, sağol dedesi!
Anne (1.iç ses): Made in China :(
Anne (2.iç ses): Sen var ya, çok müşkülpesentsin ve de çok nankör.
***
-Babanın iş arkadaşı (B.İ.A): Sincabın diş kaşıyıcısı olmadığını farkettik. Yılbaşı hediyesi olarak aldık, buyrun.
-Anne-baba: Çok naziksiniz, teşekkürler.
-B.İ.A: Aaa! Bakın yine dişi kaşınıyor galiba. Hadi, hemen açıp verelim.
-Anne-baba (dış ses): E, peki verelim.
-Anne (iç ses): E, "Pthalate kullanılmamıştır" yazmıyor* ama bunun üzerinde!
-B.İ.A: Sevdi galiba, nasıl da kaşıyor! Sevimli şey!
-Anne( dış ses): Evet, sağolun.
-Anne (iç ses): Hımm! Yoğun da bir plastik kokusu var. Eve gidince atmazsam ben bunu.
*Pthalate sert plastiği yumuşak, esnek plastiğe çeviren bir tür kimyasal madde olup özellikle Uzakdoğudan gelme çocuk oyuncaklarında ve bu arada diş kaşıyıcılarının üretiminde kullanılıyor. Pek çok açıdan sağlığa zararlı olduğu şüphesi bulunduğundan, sorumluluk sahibi üreticiler tarafından kullanılmıyor, ürün üzerinde (özellikle bebek diş kaşıyıcılarında) kullanılmadığı açıkça yazılıyor.
***
Markette:
-Anne (1. iç ses): Hadi kağıt mutfak havlusu alalım.
-Anne (2. iç ses): Aaa! O da nereden çıktı? Ben hayatımda kullan-at mutfak havlusu kullanmadım.
-Anne (1. iç ses:): Bu aralar çok gerekiyor ama. Sincap durmadan bir şeyleri döküp deviriyor... -Anne (2. iç ses): Olmaz efendim! Çevre kirliliği...
-Anne (1. iç ses): ...Öyle anlarda temiz bez aramaya mı koşacaksın, sincabı mı zaptedeceksin? Mutfakta hazır dursun bir rulo.
-Anne (2.ses): ...azalan ormanlar, kaynakların kötüye kullanılması, yanlış geri dönüşüm politikaları, kullan-at kültürünün yaygınlaşması...
-Anne (1.ses): E, hadi diyorum ama!
-Anne (2.ses): İyi,iyi! Alalım bari bi paketçik :(
***
-Anne: Mutfakta çok işim var, sincabı biraz oyala.
-Baba: Ver bakalım.
Bir süre sonra....
-Anne (başını oturma odasından içeri uzatarak): N'apıyorsunuz siz orada? Hiç sesiniz çıkmıyor?
-Baba: Gel, bak. Biz oğlumla ne güzel haberleri seyrediyoruz.
-Anne: Neeee! Televizyon mu seyrettiriyorsun bu yaşta çocuğa?
-Baba: E, haberler başladı. Hem nasıl merakla izliyor baksana. Akıllı oğlum benim.
-Anne: ...
-Anne (iç ses): Gırrrr! Şu mutfakta yığılmış işler olmasaydı gösterirdim ben sana çocuğa televizyon seyrettirmeyi!
***
Alışverişte
-Anne: Sincaba tişört almak gerek hepsi küçüldü. Bak, bu güzel.
-Baba: Olmaz, o %100 pamuklu değil.
-Anne: Peki ya şu?
-Baba: Olmaz, ondaki renkler pek doğal durmuyor. Bolca kimyasal işlemden geçmiş belli ki.
...
-Baba: Şuna ne dersin?. Fiyatı da uygun.
-Anne: İyi de o Çin'den gelmiş, görmüyor musun? Karbon ayakizi, yerel ekonomiye destek, ürün güvenliği, tekstil sektöründe çalışanların gözardı edilen hakları, vs, vs, değil mi?
-Baba: Hımmm. İyi de bakmadığımız tişört kalmadı ki. Çıplak mı gezecek bu çocuk?
-Anne: Hımmm. O sonuncuyu alalım bari. Yerel ekonomiye de bir dahaki sefere destek oluruz o zaman.
-Baba: Değil mi ya!
***
-Sincap (kendi dilinde): Onu bana ver.
-Anne: Olmaz, bu bir gazete, sana göre değil canım.
-Sincap: İstiyorum.
-Anne: Kullanılan mürekkep kimyasal, sana zararlı sincabım.
-Sincap: İstiyorum.
-Anne: Ağzına götürürsün, biliyorum.
-Sincap: Ver, istiyorum.
-Anne: Aslında benim bile okumamam lazım bu kadar zehirli boyalı bir şeyi.
-Sincap: Auaaaaa! Ver, diyorummmmm!
-Anne:Olmaz diyorum.
-Sincap:Auaaaaaaaa!
-Anne: Ya sabır!
-Sincap: Auaaaaaaaa!
-Anne:...
-Sincap: Auaaaaaaaa!
-Anne: Tamam, tamam, al ve sus :(((
***
-Anne: Sincap deftere çizgiler çizmeyi seviyor, boya kalemi alayım.
-Internette 1. kaynak: Pastel boyalarda şu var, pastel boyalarda bu var, doğal değil, kanser riski olduğundan şüpheleniliyor, allerji riski var, üreticileri içeriği hakkında konuşmayı reddediyor, bla, bla, bla....
-Internette 2. kaynak: Kurşun kalemlerde o var, bu var, şu var, ağır metal var, dış çeperlerindeki boyalar kanser yapabilir. En ekolojik olduğunu iddia edenler bile değil, bla bla bla...
-Internette 3. kaynak: Parmak boyalarına dikkat, özellikle Çin'den geliyorlarsa, bla bla bla...
-Internette 4. kaynak: Mıknatıslı resim panolarındaki toz mıknatıslar ve her türlü mıknatıs içeren oyuncak çocuklar tarafından yutulduğunda iç organlarda hasara yol açabilir. Böyle bir durumda çocuğu özellikle metal eşyalardan uzak tutmalıdır. Bla bla bla...
-Internette 5. kaynak: Oyuncaklar üzerindeki CE işareti oyuncağın sadece bazı Avrupa Birliği kıstaslarına uyduğunu gösterir. Tamamen doğal, zararlı kimyasal ve fiziksel bileşenlerden arınmış, ergonomik, ekolojik, organik olduğu, vb. anlamına gelmez. Çoğu zaman üretici kafasına göre CE işaretini koyar, bir denetleme mekanizması da bulunmaz. Bla bla bla...
-Anne: Püfff! Yaşasın bilmemenin mutluluğu! Sen bir başka bahara resimler yap çocuğum :(
***
-Anne (1. iç ses): Sincabın ateşi var :(
-Anne (2. iç ses): Hımm, bana da öyle geldi :(
-Anne (1.ses): Sana bu kadar eve kapatmayalım demiştim.
-Anne (2.ses): Bu havada dışarı çıkarsak daha mı iyiydi?
-Anne (1.ses): Yine de hastalandı ama görüyorsun.
-Anne (2.ses): Hadi hemen bir ateş düşürücü verelim.
-Anne (1.ses): Dur biraz, henüz çok yüksek değil.
-Anne (2.ses): Birden yükselebilir ama.
-Anne (1.ses): Sevmiyorum o ilaçları. Ateş vücudun doğal bir tepkisidir. Biraz zaman verelim ona.
-Anne (2.ses): Ya birden çok yükselirse ateşi. Sonra kontrol edemeyiz korkarım.
-Anne(1.ses): Bilmem ki? Vücut kendi kendini savunmayı nasıl öğrenecek sonra?
-Anne (2.ses): Verelim
-Anne (1.ses): Vermeyelim
-Anne (2.ses): Verelim
-Anne (1.ses): Vermeyelim
......verelim-vermeyelim-verelim-vermeyelim-verelim.......
-Anne (2.ses): Verelim diyorum !!
-Anne (1.ses): Püff! Peki peki verelim :((
***
Her zamanki kafedeki Olga teyze: Ooo, en sevdiğim bebek gelmiş!
Sincap (kendi dilinde): Merhaba Olga teyze
Olga teyze: Hemen bir tabak kurabiye getiriyorum sana. Anneye de kahve, değil mi?
Sincap: Getir, getir
Olga teyze: Al bakalım, kurabiyeler benden.
Sincap: Mımmm, çok da güzelmiş.
Anne: Sağol Olga.
Anne (1.iç ses): Bu kurabiyelerde margarin var sanırım, ayrıca tazeliği şüpheli, ayrıca çok şekerli, ayrıca bol katkı maddeli, ayrıca .... :(
Anne (2. iç ses): Püff, ne çok şikayet ediyorsun sen! Olga mutlu, sincap mutlu, sen de mutlu ol ve de sus!
Anne (1.ses): Sincap doğmadan önce böyle konuşmuyordun ama :(
***
Belki devam edecek...
'Nature wins' for 2024
3 gün önce
Zamanında bende çok yaşadım bunları..Şimdi ne yiyip içeceğine kendisi karar veriyor ama en azından hala sabahları çok mecbur kalmadıkça çay yerine süt içen bir çocuğum var.Kurtarılmış bir hayat yaşamak bu dünya da çok zor ama bu çırpınışlar ileride bir yerde mutlaka kafasında kalacak ve annem haklıymış bazı yiyeceklere ve içeceklere dikkat etmek gerekli duygusu verecek..
YanıtlaSilEn azından şimdi biraz koruyabiliyorsun gibi düşünüyorum..
ben de gözünü korkutmak istemem evrencim ama şu anda iç sesinle mücadele ediyorsun. biraz daha büyüyünce içsesinle mücadelenin yanına bir de onunla mücadele, vicadanınla mücadele başlıycak. Mesela bu sabah doktora gittikten sonra hastanenin önündeki oyuncakçıdan oyuncak istedi bizimki, direndim paramız yok dedim, oyuncakçı olsun abla daha sonra verirsiniz dedi, emre ağlamaya başladı, zaten hastanede de yeterince ağlamıştı, kim kazandı dersin, emre ve oyuncakçı tabi :( bir de sevmedim bunu yemem zırıltısı var.. en büyük kabuslarımdan biri bu da.. yine de canını çok sıkmış olmıyım, sen de bir zaman sonra güçlüce mücadele etme konusunda deneyim kazanıyosun.. direnebildiğin ölçüde tabi..
YanıtlaSilAnne olmak ne zormuş :(
YanıtlaSilpaNDuf
Ne insanlarla, ne insansiz dedirten bir dongu bu. Insan hep yaninda sevdikleri olsun istiyor, ama onlarin cocuga etkisini ve istek disi yetistirilme olasiligini dusununce de yok bizbize olmak iyi diyorsun. Sonra agliyor, ah biri yanimda olsa diyorsun... Bu donup duruyor. Ne olurdu sanki karismasalar. Kendi dogrularini dogru olarak kabul ettirme derdinde olmasalar!
YanıtlaSilBasit bir yaşamı kovalamak aslında iki kişiyle dahi zor!! ben üzülerek söylüyorum kovalayamıyorum. Evet duyarlı, hatta bir çok kişinin yaşam biçimiyle karşılaştırdığımda çok çook duyarlı bir tutumum(uz) var ama senin kadar başarılı değilim.
YanıtlaSilKulağa zor ve yorucu geldi az önce okuduğum diyaloglar ama bunların dışında ve herşeye ramen iyi bir noktada olduğundan eminim. Bazı konuların çözümleri çok uzağımızda olmasa gerek. Mutfak havlularının dönüştürülmüş olanları gibi (yok mudur böyle ürünler, hiç araştırdın mı?). Ama dedeyi, büyükanneyi, arkadaşları falan dizginlemesi gerçekten zor. Her iki ucu "düüüt"lü değnek yani. Ya da ateş mevzusu!! Belki en zorda kaldığın, kararsızlaştığın noktalar sağlıkla ilgili olanlar.
Benim, senin yazdıklarından ve yorumlardan ve diğer ebeveynlerin deneyimlerinden çıkardığım sonuçlar;
1. Basit bir yaşam zor,
2. Çocuklu basit yaşam daha zor,
3. Çocuklu yaşam basit ya da değil, zaten zor.
...amaaaa yine sizlerin yazıları ve tartışmalarından çıkardığım en önemli sonuç;
çocuklu bir yaşam zor da olsa, tüm zorluklara bedel!!
Çocuklu basit yaşamın ne kadar zor olduğunu çocuklar büyüynce daha iyi anlıyor insan. Gözünü korkutmayayım ama, onlar kücükken çok yakınındakilerle mücadele ediyorsun, büyüdükçe, mücadele etmen gerekenler çoğalıyor, sonunda çok yalnız kalıyorsun. "Olsun, gün olur, çocukların akıllarına gelir benim mücadelem" dersen, tek başına savaşmaya devam ediyorsun.
YanıtlaSilİnşallah sizler yalnız kalmazsınız.
Merhabalar,
YanıtlaSilBloğunuzu yeni takip ediyorum ve sizden çok şey öğreniyorum. Nasıl da üşenmeyip yazmışınız hepsinib Kesinlikle anne olmak çok zor bu arada, aslında bu dünyada insan olmak çok zor.
Güneşligünler
Asortik Krep,
YanıtlaSilUmarım bizim çabalarımız da bir iz bırakır oğlumda.
Funda,
Gözümü korkutmuş sayılmazsın. Öyle günlerin de geleceğini görüyorum zaten. Küçük gezegene sevgiler bizden :)
Panduf,
Her güzel şey gibi güçlükleri de var elbet.
Dilek,
Haklısın, yine de tamamen izole büyümesindense başkalarının da doğrularından haberdar büyümesi daha mı iyi sanki? Kararsızım ben de.
Ayça,
Aynen özetliğin gibi, doğru! Mutfak havlularının geri dönüşümlüsünü burada bulamadım ama en azından boyalı, desenli olmayan sadelerini tercih ediyorum.
Münevver Hanım,
Büyükanneler dedeler biraz ondan yana çıkacak gibi :) Uzakta olmaları bu açıdan belki daha iyi. Bakalım...
Güneşligünler,
Merhaba, insan olmak, evet, başlıbaşına zor iş. Hele bugünlerde...
Inanilmaz guldum :) Kendimi izliyormusum gibi oldum bazi notlarda :) Cok guzel yazmissin. Unutmayip link vermeliyim :)
YanıtlaSilIyi ki hatirlattin, ben de bir daha okuyup güldüm :) Zamanla daha ne diyaloglar eklendi bunun üzerine...
YanıtlaSilYazsana Evren! Ben de unutmusum, benim son yazida link vereyim hatta!
YanıtlaSil