Dün oğlumun oyuncaklarını toparlarken farkettim ki ona hiç pille çalışan oyuncak almamışız. "Ne olmuş yani?" diyebilirsiniz. Doğumdan önce aldığımız kararlardan biriydi bu. Çevreye zararı, gereksiz ama toplamda yüksek maliyeti, akşam vakti pil bittiğinde evde kopacak kriz vb. faktörleri gözönüne alarak mümkün olduğunca pil gerektiren oyuncaklardan kaçınalım demiştik o zamanlar. Bu sonuncu özellikle önemli. Çocuklar konusunda tecrübesizken, yeğenime bir hevesle aldığım oyuncağın paketini açınca çalıştırmak için tam dört pil (!) gerektiği ortaya çıkmıştı. Zavallı babası akşam akşam evin içinde pil avına çıkmış, diğer oyuncaklardan ve TV kumandasından çalarak toplamıştı o kadar pili. Ufak yollu bir kriz böylece önlenmişti.
Taviz vermek zorunda kaldığımız bir dolu başka karara karşılık buna, hem de hiç farkında olmadan, uymuşuz bugüne dek. Aferin bize!
Fotoğraf: Joseph Brauer
'Nature wins' for 2024
3 gün önce
şu oyuncak meselesi beni çok endişelendiriyor evren. geçen gün bir temizlik yapıyım dedim oyuncaklar arasında, farkında olmadan ne çok çin malı oyuncağı edinmişiz. attım hepsini, başkasına vermek istemedim.. pilden de çok korkuyorum ben çevreye olan zararının yanısıra insan sağlığına da çok zararlı olduğunu biliyorum. içindeki kurşun kanserden beyin dokularının tahribine kadar bir çok hasar veriyor. sen çok iyi etmişsin hiç almamakla.. ben yine şu oyuncak dolabına bakıyım, pilli bişeyler kalmış mı..
YanıtlaSilBizim küçüklüğümüzde pilli oyuncak yoktu zaten. Aslında oyuncak da pek yoktu galiba. Arada bir oyuncak gibi bir şeyler alındığını hatırlıyorum ama hiç biri iz de bırakmamış.
YanıtlaSilÇoğunlukla kendi oyuncağımızı kendimiz yapardık. Bir tek, elips şeklinde, üzerinde tüneller, köprüler, istasyon vb. olan bir rayın üzerinde gerçeğine çok benzeyen bir trenin fır fır döndüğü bir oyuncağı hatırlıyorum. Tabii vitrinden, hiç bir zaman benim olmamıştı. Olsaydı da herhalde bir kaç günde bıkardım.
Beni en mutlu eden oyuncağım, muhtemelen başka bir gaye için evde bulunan, her biri 1,5 metre uzunluğunda, 2.5x5 cm ebadında çok düzgün kesilmiş bir sürü tahta idi.
Onlarla günlerce oynadığımı hatırlıyorum. Onları üst üste dizer ev, çadır vs. yapar, sonra da içine girip otururdum. Hayalimde geliştirdiğim bir maceranın beni de içine alan bir parçası olurdu. Sonra başka bir gün başka bir şey yapardım onlarla.
Hiç görmedim ama, 1-1.5mt uzunluğunda, ıhlamur gibi çok hafif ağaçtan kesilip, köşeleri kenarları iyice zımparalanmış çıtalar çocuklar için en güzel oyuncaklardan biri olabilir.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilbiz kibrit kutularını birleştirerek tren yapardık.Benimde barbie bebeğim hiç olmadı mesela.Sanırım o yüzden kokoş olamıyorum.Oyuncaklar o kadar muhim ki, cocuklar icin gercekten iyi secilmeli..
YanıtlaSilDiger yandan, pil gercekten cok onemli bir mevzu.. Eğer evimizde su israfına alınan önlemi, plastik -cam ayrımını görüp büyüseydik, şimdi onu devam ettirir olurduk toplum olarak..
Ayrıca şuna inanıyorum ki Evren, anne baba olmak çocugu sahiplenip, onunla var olmanın ötesinde bu seçimleri yaptırmak için rehberlik etmek daha fazlasıyla..
sevgilerimi yolluyorum sana:)
Bizim neslin, (sizlerden bir önceki) fazla oyuncağı yoktu, çogunluğu da evde yapılmış olurdu. Bez bebek, erkekler için yumuşak telin kıvrılarak yapıldığı araba ve onun uzun çekeceği v.b...
YanıtlaSilYurt dışından gelmiş minik arap bebeğimi çok severdim o yüzden. Benden sonra kardeşlerim de oynadı.
Bir de evdeki büyük küçük boş makaralarla çok oynardık. Biz büyük makarayı masa. küçükleri sandalye gibi düşünür, küçük bebekleri oturturduk. Erkek kardeşim ise makaraya yumuşak teli dolar araba yapardı. Daha neler, neler... Hayal kurmayı sevmemin nedeni küçüklüğüm olsa gerek.
Geçen gün evdeki bitmiş pilleri ( Kumanda v.s.) atık pil kutusuna atmak istedim. Gördüğüm manzaraya çok üzüldüm: Birkaç tane atık pil vardı, ağzına kadar da kağıt doluydu. Biz nasıl adam olacağız? Bir gün o kutunun çevresinde zaman geçirmeyi düşünüyorum Kim yapıyor, görmek ve uyarmak için. Dayak yemezsem iyidir.
Sevgiler.
Evren kararların ve tutumların birbirleriyle hiç çatışmıyor ki verdiğin kararı hiç düşünmemiş olsan da uygulamasını başarmışsın :)) Öncelikle gerçekten seni tebrik etmeliyim.
YanıtlaSilOyun çocuk gelişiminin en önemli parçası belki de hayatı öğrenmeye dair ama bunu yaratıcılığıyla pekiştirmeli. Bir oyuncak araba, pille değil de, senin sincabının minik eliyle itilerek hareket ettirildiğinde ona kazandıracakları arasında da önemli bir fark var. Yani sorun sadece çevre değil. Çevremde bazı çocukların hassas motorik gelişimlerinin zayıflığı yüzünden terapistlere taşındığını görüyor ve üzülüyorum. Nedeni belli!! Doktorlar bu play station, video oyunları ne bileyim bu tür oyunları bir kenara atmalarını bolca puzzle yapmalarını, legolarla oynamalarını minik parmaklarını daha ince kullanabilmelerini sağlayan aktivitelere yönlenmelerini sağlıyor.
Bu konu çok önemli, çok hassas!!
Benim bir başka üzüntüm ise çocukların ev kedisi gibi evde büyüyor olmaları :(( İklim koşulları ve çocuğun yaşı elverdiği sürece günün belli bir bölümünde mutlaka dışarıda olmaları, oynamaları, koşturmaları ve pislenmeleri gerekiyor. Ben hatırlıyorum, ilkokulda kışın bizi bahçeye dahi çıkartmazlardı okulda. Okulun daracık koridorunda koşturur, ola ki bir de öğretmene çarpmışsak koşarken yerdik popomuza bir şaplağı :)
Funda,
YanıtlaSilFarkında olsan da Çin malı olmayanını bulmak kolay değil ki! Sanki gezegenin bütün oyuncakları Çin'de üretiliyor.
Meyvelitepe,
Tahtadan oyuncaklar benim de favorim. Hem çevreye dost, hem de doğal üretim yapan firmalar da var. Fiyatları daha pahalı ama az olsun, öz olsun. Elimizden gelseydi bu tür şeyler, daha da iyi olurdu hatta. Vitrindeki oyuncakla ilgili anınız ne hoş.
Burcu,
Kibrit kutularından yapılan treni ben de hatırladım sen söyleyince.
Oyuncak seçimi konusunda daha yolun başında olduğumuzu düşünüyorum. Asıl güçlük o biraz daha büyüyüp kendi tercihlerini ortaya koymaya başladığında çıkacak. Yaratıcı olabilmek, alternatifler üretebilmek, yanlışı-doğruyu uygun dille anlatabilmek, yani her açıdan çok çok hazırlıklı olabilmek gerekecek sanırım.
Münevver Hanım,
Sizin makaraları okuyunca düğmelerle uydurduğum bin bir oyun geldi aklıma. Meyvelitepe'nin tahtaları, sizin makaralarınız gibi onlar da her gün yeni bir oyun oynamaya, yaratıcılığı geliştirmeye uygundu. Sincaba da biraz büyüyünce böyle şeyler bulmak gerek.
Ayça'nın da içine kağıt atılmayan bir kağıt dönüşüm kutusundan şikayet ettiğini hatırlıyorum. Şu işin doğrusunu öğrenmek biraz vakit alıyor galiba. Aman, kendinize dikkat edin.
Ayça,
Bazı konularda kararımızla tutumumuzu birbiriyle çakıştıramadık ne yazık ki, o yüzden bu pil konusu önemli bir başarı gibi göründü gözüme.
Oğlumla beraber puzzle ve lego oynamak için sabırsızlanıyorum zaten. Playstation ve video oyunlarını eve sokmak niyetinde değiliz aslen. Ama Burcu'ya da yazdığım gibi o kendi tercihlerini ortaya koyunca (çevrenin etkisiyle elbet) konuyu büyük krizler çıkmadan çözebilmenin yolunu şimdiden bulmak gerek diye düşünüyorum.
Sincabın burada zaman zaman iklim yüzünden bir ev sincabına dönüştüğünü ve bu durumun canımı nasıl sıktığını biliyorsun. Hem hareket edip pislenmeleri ,hem de temiz hava sayesinde bağışıklıklarının güçlenmesi için gerekli açık hava aktiviteleri. Ben sokakta çok oynamış bir çocuktum ve bu yüzden gayet mutlu bir çocukluktu benimki. Bu konuda şartları zorlamam gerek galiba.
Pilli oyuncaklar zaten pili ilk bittiği andan itibaren köşede çürümeye mahkum.. Modern oyuncaklardan legolar favorim..
YanıtlaSilBen çocukken oyuncaklara heveslenirdim, ama alındığında birkaç gün sonra bırakır, onunla ne yapacağımı bilemezdim. Oyuncakla oynamayı bilmiyordum galiba :) Ama boya kalemleri yada suluboya ile geçen saatlerin farkına bile varmazdım. Çizgi romanlar, hayali karakterler..Daha ileri yaşlarda bugün beni çok güldüren roman denemeleri.. Ben boyalara bu kadar meraklıyım diye bana profesyonel, iyi marka suluboya getirmişti babam İngiltere'den, herhalde bugüne kadar aldığım en güzel hediyelerden biriydi. Bir de babam benim resimlerini böyle boyalara layık gördü diye işin duygusal boyutu var tabii :)
Alis,
YanıtlaSilBoyalarla benimki tanışınca ne yapacak merak ediyorum. Şimdilik okuduğum kötü test sonuçları yüzünden hem pastel, hem de kuru boya almaktan vazgeçtim. Bu konuda bildiğin, güvendiğin markalar varsa duymaktan mutlu olurum. Meslek itibariyle hâlâ boyalarla haşır neşir olduğunu varsayıyorum. Sevgiler...