Bir süredir aklımı meşgul eden bir kaç soru var:
1-Sık sık ziyaret ettiğim ve yorum bıraktığım bir blogger bana hiç uğramasaydı, rahatsız olur muydum?
2-Bir bloga bıraktığım yorumlara hiç yanıt verilmese rahatsız olur muyum?
3-Her ziyaretçimin bloguna ziyarete git(e)mesem karşı taraf rahatsız olur mu?
4-Her yoruma yanıt ver(e)mesem okuyucu ne düşünür?
5-Yazdığım yazılara hiç yorum bırakılmasa rahatsız olur muyum?
6-Basit bir yaşama gelip giden olmazsa rahatsız olur muyum?
Aslında topu topu 2 soru var karşımda. Sadece daha iyi değerlendirebilmek için evirip çeviriyor, 3 ayrı bakış açısından bakmaya çalışıyorum ( ben-okuyucu olarak, sen-okuyucu olarak, ben blog yazarı olarak)
Son zamanlarda oğlum yeni bir döneme girdi. Bu yaşlardaki her çocuk gibi hem daha hareketli, hem de çok meraklı. Erişebildiği yerlerin çapı gün be gün büyürken, keşfetmek istediği şeyler de artıyor. O bu süreçten geçerken benim de internet üzerinde çapım büyüyor. İlgilendiğim konular, blog komşularım, söyleyeceklerim, okuyacaklarım artıyor. Ve açıkça itiraf etmem gerekirse ikisi bir arada gitmiyor... Üstelik zamanının çoğunu bilgisayar başında -blogu için bir tür PR çalışması olarak- oraya buraya yorum yetiştirerek geçiren bir blog canavarına dönüşmek istemiyorum.Bu soruları kendime bugünlerde çokça sorma sebebim bu.
Aslında ilk iki soruyu kendime yönelttiğimde her ikisini de iç rahatlığıyıyla "hayır" diye yanıtlayabiliyorum:
Hayır, her ziyaretine gittiğim blogger beni ziyaret etmek zorunda değil. Onun yazdığı konular bana ilginç gelirken, benim yazdıklarım onun ilgi alanında olmayabilir. Onun ilgisini daha çok çeken başka konular, tarzını daha çok beğendiği blogcular olabilir. Onun vakti benimkinden daha az olabilir.
Hayır, ziyarete geldiğini bir yorumla kanıtlamak zorunda da değil. Sırf bu yüzden bırakılan yorumları farkettiğimde rahatsız oluyorum hatta.
Ve hayır, bloguna bıraktığım her yorumuma ister kendi blogunda, ister benimkini ziyaret ederek ille de bir karşılık vermek zorunda değil. Benim anlayışıma göre bloglar (web günlükleri) özünde kişinin yaşamından gelip geçen birtakım şeyleri kayıt altına alma güdüsünün bir sonucudur. Temelde kişisel bir şeydir. İkinci şahısların konuya dahil olabilmesi teknolojinin bize sunduğu hoş bir olanaktır. Ama web günlükleri aslında ikili iletişim aracı değildir; bunun için e-mail ve sohbet programları var. Çoklu iletişim aracı da değildir; bunun için de tartışma grupları ve forumlar var.
Öte yandan değerli okuyucunun benimle aynı fikirde olup olmadığından emin değilim. 3. ve 4. numaralı soruları o nasıl yanıtlıyor? Yorumuna her zaman karşılık vermesem bunu saygısızlık, ilgisizlik olarak algılar mı? Ziyaretine gitmesem veya ziyaretimi bir yorumla taçlandırmasam saygısızlık, ilgisizlik olarak görür mü? Sevdiğim öyle bloglar var ki yazılanlar üzerine söyleyecek söz bulamıyorum. Ne söylesem fazlalık görünüyor gözüme. Öyle bloglar var ki aklımın ucundan bile geçmemiş konulara değiniyor. İlk kez dikkatim çekilmiş bir konuda ne söylesem yüzeysel kalacağını hissediyorum. Öyle zamanlar oluyor ki bir yazı üzerine söyleyecek çok şeyim oluyor ama sincabın ilgi istediği bir ana denk geliyor. Bazı günler hele ne okumak, ne üzerine söz söylemek için havam olmuyor. Ve bazı günler de havam öyle yerinde oluyor ki zamanımı bilgisayar başında harcamak istemiyorum. Bilmiyorum size de böyle oluyor mu, bilmem söylediklerim tanıdık geliyor mu, bilmem saçmalıyor muyum?
Son iki soruya gelince (bloguma yorum bırakan ve ziyarete gelenler azalırsa rahatsız olur muyum?), çuvaldızı kendime batırıyorum ve evet, görüyorum ki birazcık rahatsız olurum. Söylediklerimin kubbede ne türden bir seda bıraktığını merak ediyorum çünkü. Yazdıklarımın öyle ya da böyle birilerinin işine yarayıp yaramadığını, başkalarınca yanlış bulunan fikirler, bilgiler olup olmadığını bilmek istiyorum. Dahası bırakılan yorumlardan da çok şey öğreniyorum ben. Ama birilerinin sırf kendini mecbur hissettiği için (belki bir tür karşılıklılık duygusuyla) ziyarete geldiği, link verdiği, yorum bıraktığı bir blog olmasını da istemiyorum. Sadece ilgi duyulduğu için ziyaret edilsin, sadece sevildiğinde link verilsin, gerçekten istendiğinde yorum bırakılsın... Blogumun ilk yazısında belirttiğim gibi bu blog herşeyden önce bir basit yaşam güncesi olarak düşünüldü. Berbat bir hafızam var ve unutmamak için, herkesten çok kendim için yazmak ihtiyacındayım. Bu açıdan yazdıklarıma geribildirim almamak, fazla ziyaretçi sahibi olmamak ihtimalinde bile demotive olmadan, neşeyle yazmaya devam ederdim sanırım. Nitekim bu blogun ilk ayları öyle geçmişti. Dolayısıyla 3 ve 4 nolu sorulara "ben de sana gelmem o zaman, ben de sana fikrimi söylemem o zaman" diyecek okuyucuyu saygıyla karşılıyor ve bu riski de göze alıyorum.
Bu karmaşık ve uzun süredir aklımda dolaşan düşüncelerin sonunda vardığım karar ve sonuçları açıklıyorum şimdi:
1) Zamanım olmadığında veya cevaben söyleyecek özel bir şeyim olmadığında bloguma bırakılmış yorumları veya onlardan bazılarını yanıtlamamak hakkımı saklı tutuyorum.
2)Kendime, zamanım olmadığında şu veya bu şekilde ilgi alanıma girmiş blogları ziyaret etmeme serbestliğini tanıyorum.
3)Her okuduğum yazıya yorum bırakmak çabasına girmeme konusunda kendimi uyarıyorum.
4)Blogculuğu sen-gelirsen-ben-de-gelirim, sen-link-verirsen-ben-de-veririm, sen-yorum- bırakmazsan-ben-de-bırakmam türünden bir tür komşuculuk olarak gören varsa, blogum konusunda canı her ne istiyorsa onu yapma özgürlüğünü tanıyorum. Durun durun, bu saçma oldu, zaten bu özgürlüğe sahip olduğunu hatırlatıyorum.
5)Okuyucunun benim bloguma gelip yorum bırakmak dışında da bakması gereken bir çocuk, okuması gereken bir makale, pişirmesi gereken bir yemek, ikna etmesi gereken bir müdür, seyretmesi gereken bir günbatımı, planlaması gereken bir yolculuk, kurgulaması gereken bir blog yazısı, bitirmesi gereken bir proje, düşünmesi gereken bir dünya ahvali ... var, biliyorum. Bildiğimi bilmesini istiyorum.
6) Internetteki en değerli dostlarımı, pek çok sevdiğim blogu, bloguma bıraktıkları yorumlar sayesinde tanıdım. Yine de arada bir yorumlarınızı, değerli fikirlerinizi esirgemeyin demeden geçemiyorum.
7)Yeri gelmişken bu blogun yorum bölümü ille de beni, fikirlerimi övmek, takdir etmek, göklere çıkarmak için değil. Okuyucuya, bu yazı dahil, aklına yatmayan bir fikir, yanlış/eksik bir bilgi, bozuk imlayla karşılaştığında eleştirme, düzeltme, karşı çıkma hakkı olduğunu hatırlatmadan geçemiyorum.
8)Sorulara zaten her zaman açığım.
'Nature wins' for 2024
3 gün önce
18 Ocak 2006 tarihli ilk yazımda da dile getirmiştim. Portakal Ağacı ile öğrenmiştim blogger nedir ne değildir. İlgi alanıma giriyordu o günlerde sıklıkla bakıyor ve onun blogundan aldığım tariflerle yeni tarifler deniyordum. Vaktim vardı hiç bir uğraşım yoktu ve yemek yapmak tek işimdi. Heveslenmiştim ona gelen yorumlara, dilini bilmediğim bir ülkede yalnızlığıma çözüm olur diye başladım yazmaya. "Evrenin Takı'ntılı Dünyası" böyle hayat buldu. Takılar ve takıntılarla. Birileri beğensin beğenmesin ama bana geri dönsün istiyordum. Benim bloguma yorum yazanlarsa zaten gün içinde bana ulaşabilenlerdi. Yani dostlarım, arkadaşlarım, tanıdıklarımdı. Hatta çoğu zaman bloga değil de bana iletirlerdi yorumlarını telefon açarak ya da yüzyüze geldiğimizde en kötü ihtimal maille. Senin sorduğun benzeri soruları ben de kendime sordum. Neden bir blogum var diye düşündüm. Beni blog yazmaya iten ne? Galiba bütün sorularımın cevabını bu sorunun cevabında buldum.
YanıtlaSilKitabını okuduğum onca yazar, blogunu takip ettiğim onca bloggerın hiçbiri benden haberdar değil ama yazmaya devam ediyorlar.
Ama kabul etmek gerek her bir yorum hoş bir tebessüm oluşturuyor insanda. Tebessümün hiç eksik olmasın dilerim.
Genel olarak senin bloğuna baktığımda ki kararlarını açıkladığın için seninkini örnek verdim gerçekten bak ben sana geldim sende gel beni oku diye yapılan yorum yok, yani son zamanlarında ben hatırlamıyorum..
YanıtlaSilBelli bir hayat tarzın var, yazılarından bu anlaşılıyor..(Doğa sevgisi ve doğal yaşam mesela)
Her yazından bir şekilde çıkarılacak bir ders ,öğrenilecek bir şeyler var..
Bence senin böyle kaygılara düşmen gereksiz.. ( Çok ablavari bir yorum oldu ama başka türlü anlaşılamazdı düşüncelerim.)
Bu arada yazılarımıza ve yorumlara yazdığımız cümleler, kullandığımız kelimeler bazen nokta ve virgülün yeri bile hayat tarzımızı yansıtıyor.. Bu sefer kendimden örnek vereyim..Linklerimdeki her bloğu her gün değil ama sık sık okuyorum.Okumadığımı ya da bana ilginç gelmeyeni zaten arada ayıklıyorum.Bazen yeni insanlar,yeni hayatlar tanımak istiyorum.Mesela senin linklerinden sörf yapıyorum ve hoşuma gidenleri ekliyorum..Bana link vermeyen ama benim okuduğum bir sürü blog var, bana link vermeleri de umrumda değil..ama benim okumadığım bana link verenler olduğunda onları ekliyorum.(sayaçtan bulup) ve tanımaya çalışıyorum. Her gün yazmaya çalışmıyorum ama iki günde bir yazma ihtiyacı hissediyorum.Kendim için yazıyorum.Blog okumayı da özlüyorum..
Yorumlara birebir cevap yazmayanlara kızıyorum çünkü her yazıya yorum yazmak için yazılmış cümleler değil onlar ) ama belli etmemeye çalışıyorum.Çok önemsiyorsam uyarıyorum, yok umursamıyorsa onu okumaktan vazgeçiyorum..Normal görüş bildirip cevap istenmeyen yorumlar haricinde cevaplanması gerektiğini düşünüyorum.Ben aynı kıstasta hepsini cevaplamaya çalışıyorum..
Kimse okumasa dahi her gün yazacağımı hatta daha serbest yazacağımı düşünüyorum..ama insanları çok seviyorum.Yüzyüze olmasa bile buradan bile onları tanımak,hayatlarına bir şekilde tanık olmak ve kelimelerdeki samimiyeti hissetmek beni mutlu ediyor :) Blog yazmak benim için önemli bir paylaşım.
Çoğu blog yazarı bir süre sonra bu tarz bir hesaplaşmaya giriyor galiba. Başka bazı bloglarda da gördüm farklı versiyonlarda. Bazıları kilidi asmıştı dengeyi tutturamadıklarını, artık yük olduğunu vs. söyleyerek:)
YanıtlaSilBen yeniyim, daha kendim için bu tür etraflı bir değerlendirmem olmadı. Uzun süre blog okuyarak karar verdim bu dünyaya girmeye. İçimde anılarımı yazılı olarak arşivlemek isteğini de unutmamalı. Diğer taraftan kabul etmeliyim ki ben bana yorum yazıldığında "ekstra" mutlu oluyorum. Yazılmazsa da hiç alınmadığımı ya da üzülmediğimi farkettim. Çünkü ben bunu kendi keyfim için yapıyorum en temelde. Ama biri zaman ve emek harcayıp bloguma gelmiş ve bir şeyler yazmışsa, cevap vermek geliyor içimden o kişiye. Nezaketen ya da usulden değil, sadece içimden geldiği, benimle görüşünü paylaştığı için. Diğer taraftan cevap vermeyen yazarlara da saygım sonsuz.
Çünkü burada gözden kaçmamsı gerektiğini düşündüğüm önemli bir temel var: Ne olursa olsun, blog denen şey temelde (kamuya açık olsa da) "kişisel" bir günlüktür. Günlük sahibi burada dilediğini yapma hakkına sonuna dek sahiptir. Her yaptığı sadece onu bağlar. Bu işin zevki ve temeli "gönüllülük" ve "özgürlüktür". Yazana yük yaratacak her türlü yaklaşıma karşıyım. Niye baskı hissetsin ki insan kendisine keyif vermesi için tamamen gönüllü olarak giriştiği, böyle bir iş yüzünden? Kimsenin de yazana böyle bir baskı hissetirmeye hakkı olmasa gerek. Okuyucu da olaya bu şekilde bakarsa gereksiz hassaslıklar ("sen bana niye cvp vermiyorsun bakayım?") veya alınganlıklar ("aşkolsun, bana hiç uğramıyorsun ama") ortadan kalkar.
Tabii yazar da amacını "açık yüreklikle" sorgulamalı. Niye var bu alemde mesela? Onu bu işe güdüleyen nedir temelde?? "local celebrity" olma, PR yapma, yalnızlık paylaşıp bu sayede kendisiyle ilgilenen, onu pohpohlayan bir çevre edinme??? Eğer bu tür "ilgi" beklentisi varsa, o zaman o da okuyucularına arasıra kapris yapacaktır, o da okuyucuları üzerinde yük yaratacaktır.
Mecburiyet hissini hiç sevmem, bir iş içten gelip, gönüllü yapılıyorsa anlamlı ve verimli olur.
Blogunun çok net bir çizgisi var, buraya gelip de beğeninin zaten dediğin gibi serzenişleri olmayacaktır diye düşünüyorum. bu vesileyle konu ile ilgili düşüncelerimi gözden geçrime fırsatı verdiğin için teşekkür ederim:)
Sevgiyle,
yorum penceresindeki yorumlar bile ayrı bir sayfa olmuş bence.. bak yine sorgulatıyosun bizi, sevindim bu işe. benim yazma isteğimi getiren de sensin bu arada,..yazmayı seviyormuşum ama farkında değilmişim...teşekkür etmişmiydim daha önce :)
YanıtlaSilçok farklı çizgiler ve çok farklı yaşamlar var bu dünyada .. uzun süre okudum ben de. benim için de yazmak aslında kendi kendime konuşmak, bazen evdekilerle bile konuşamadıklarımı , yada yakın arkadaşlarımla bile paylaşmadıklarımı anlatmak ..eğer bu işten para kazanıyor olsaydım sanırım bu kadar keyif vermezdi bu bana, zorunluluk olmaması en güzeli.. bir başka güzelliği ise gerçek insanların hayatına dokunmak, onların benim hayatıma dokunması .. en çok bunu seviyorum. bana yazanların ve benim yazdıklarımın arkadaşım olduğunu düşünüyorum.. bu bir iletişimse bu iletişimin de tek taraflı olmaması gerektiğini düşünüyorum, bu yüzden de yazdığım yorumlara (ki aslında bu bloggerin tanımı bence benim sesim bu )karşılık verilmesini, sözcüklerimin havada kalmamasını istiyorum.. cevap vermeyenlere yazmak bir süre sonra içimden gelmiyor. kendi kendime konuşuyormuşum gibi hissediyorum çünkü...bana yorum yapan herkesi de çok önemsiyorum, evime gelen birileri gibi.. mesela bazı blog arkadaşlarımı da keşke benim kapı komşum olsalar diye hayal ettiğim de oluyor bu arada. mesela biz kapı komşu olsak, emreyle senin sincap oynarken biz de seninle makarna filan yapıyor olsak, ne güzel olurdu :)
Ben yazılan tüm yorumlara cevap vermeme rağmen yazdığım bir yoruma cevap verilmediği zaman bunu ilgisizlik ya da saygısızlık olarak asla değerlendirmiyorum. Pek çok sebepten cevap verilmemiş olabileceğini düşünüyorum çünkü. Link verme konusunda ise "herşey karşılıklı" fikrini benimseyenlerden olmadım hiç bir zaman.(Ve bunu da açıkçası çok garip buluyorum.) Sadece okuduklarımın ve sevdiklerimin linkini veriyorum. Ama karşı taraf beni okumuyorsa bundan asla rahatsızlık duymuyorum. Çünkü "sırf ben elmayı seviyorum diye elma da beni sevmek zorunda değil" diye düşünüyorum. Ve bu karşılıklı link veriyor olma fikri beni çok rahatsız ediyor. Bir de şöyle bir durum var; bazı bloglara ilgimi yitiriyorum ve linkleri siliyorum. Çünkü artık okumuyor olduğum blogun linkinin sırf ayıp olmasın diye orada durması bana çok dürüstçe gelmiyor. Benim linkimi silen olup olmadığını takip etmediğim gibi bunu çok da önemsemiyorum. Çünkü, nasıl ben bazı bloglara ilgimi yitirmişsem diğerlerinin de benim yazdıklarıma ilgilerini yitirmiş olabileceklerini ve de bunun çok doğal olduğunu düşünüyorum.
YanıtlaSilBen link verdiğim herkesi okumaya çalışıyorum. Bazen bir kaç yazısı birikiyor öyle okuyorum. Bazen yazıları yutarcasına okuyorum bazen de ilk cümlelerden sonra ilgimi yitiriyor yarıda bırakıyorum. Ve söyleyecek sözüm olmadığı müddetçe yorum yazmıyorum. Bazılarını ise o kadar çok beğeniyorum ki övmeden geçip gidemiyorum:)
Bloguma gelip giden sayısı azalsa ben üzülürüm bunu iyi biliyorum. Çünkü okunmaya değer birşeyler yazmadığımı ya da kendimi tekrarladığımı düşünürüm. Elbette daha sonra da bunu nasıl değiştirebileceğimi :)
Son olarak 3 ve 4 numaralı soruların cevapları: sen benim blogumu ziyarete gelmesen bile ben seni okumaya devam ederim. Çünkü senden çok şey öğrendim çok keyif alarak okudum her zaman. Ve yorumlarıma yanıt vermesen de birşey değişmezdi. Durum bundan ibaret :)
Yorumlar çok uzundu okuyamadım. Aslında ben çok uzun yazıları da okuyamıyorum. Hepsini okumaya çalışsam zaten gün biter, iş yapamam. Ama bana yorum bırakana dönüp yorum yazmaya çalışıyorum. Neden bilmem, belki de "dolu gelen tabağı boş göndermemek" öğretildiği için. Amaaan zor sorular bunlar. Akşamın bu saatinde...
YanıtlaSilBende bana yazılan yorumlara olaganca cevap vermeye calisiyorum.Toplu mesaj verebilecek zaman bulabiliyorum genelde. Ama yorum cevaplarinin iletisimi sagladigini dusunuyorum.Aynı sekilde yorumlari cevaplayan yazarlarinda yorumlayanları önemsedigini hissettirdigi için daha profesyonel buluyorum.Ama bazen yazarlar tabiki cevap veremeyebiliyor.O zaman hos karsiliyorum.Genelde iletisim icin yorumların cevaplanması iletişimi güçlendiriyor diye düşünüyorum.
YanıtlaSilBen her zaman her bloga ugrayamiyorum.Zamanim olmuyor. Ama yine de biriktirerek okuyorum.Bazi bloglarda bazen mooduma uygun yaziları okuyamadigim oluyor. Bana yorum bırakılmasa üzülmezdim.Ama birakilinca seviniyorum.Bunun bir dengesini kurmak gerekiyor.Yazmak içimdekileri akitmak eylemi benim icin.. Birileriyle aynı duygulari paylasmak hayatı daha yasanilir kiliyor.
Tüm bu soruların cevabı aslinda hem evet -hem hayır..Bunun dengesini iyi kurmak ve bu sürecte hayatı ve sorumlulukları unutmamak gerekiyor belki de..Yazmak, birazda okunmak icindir.Her yazarın, kendini ifşa etme duygusu da çıkar.Tüm bu bilincle bu soruları hepimiz sordugumuz gibi, cevaplarin netligini cok fazla dusunmemeliyiz bence.. Bazen evet -bazen hayir olmalı ama biz cevaba bakmadan yazarak büyümeliyiz :)
seni okumak her sekilde harika..Bu blogun Hayatima dokunuslarini seviyorum.
Linklerimde sıkça ziyaret ettiğim ama hiç yorum yazmadığım ya da çok az yorum yazdığım bloglar var.(Sen de bunlardan birisin,sıkça yorum yazamıyorum ciddi zaman sorunu olan biriyim çünkü).
YanıtlaSilFakat onları okumaktan keyif aldığım için ben de ekliler,
bir şey sorduysam soruma yanıt yazılmasını beklerim.Yoksa sadece dugularımı dile getirdiğim yorumlara cevap verilmesi gereksiz.
Bende gereksiz gördüğüm için bu tür yorumlara cevap vermekten hoşlanmıyorum ,
-aa şekerim ne harikasın,ne kadar beceriklisin türü yorumlardan hiç hoşlanmam,yaptığım işlerin aferin alması için değil,birilerine fikir olması ,bilmediği birşeyleri öğrenmesi için olması çok daha hoşuma gider.
Önceleri her yoruma yanıt vermeye çalışıyordum ancak,birbirini tekrar eden yanıtlar artı yanıt verirken kaybettiğim zaman yüzünden artık bıraktım yanıtlamayı.
Yalnızca sorular olursa yanıt veriyorum.
Yazdığım yazılara çok yorumdan ziyade gerçekten ilgilenen kişilerin yorumlarının gelmesini tercih ederim.
3 sorunun yanıtı,ben uzun zamandır basit bir yaşamı okuyorum ama senin beni okumama hakkın var pek tabi.Benim bloğumu da benden habersiz ekleyip ama benim dünyamla alakası olmayan bir insanın hergün bıraktığı yorumlara dönmem nasıl mümkün olabilir ki?
Ancak yalnızca bu tür durumlarda karşımdaki kişiyi onure etmek
için ,linklerime eklediğim oldu.Bu da çok içime sinen bir durum olmasa da (severek okumadığım birinin linklerimde ne işi var değil mi?)bana zararı yok diye düşünüyorum :)
Yaşadığım küçük şehirde ,ortak dğerlere ,zevklere,sahip olduğum insan sayısı nerdeyse sıfır...
Bu yüzden blog dostlarımı tanımasam da ,onların benden haberi olmasa da ben okudukça bilgileniyorum,keyifleniyorum ve besleniyorum.Bu da bana yetiyor zaten....
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilEski bir yemek blogu yazan kişi olarak gelen yorumlardan zaman zaman rahatsızlık duyuyordum: - Bu durum, yemek blogları arasında daha yaygın - "Eline sağlık, çok güzel olmuş"' tan öteye gitmeyen yorumlar. Halbuki kendine göre, sıradışı bir şey yapıyorsun, istiyorsun ki sorgulansın, içine koyduğun farklı bir madde üzerinde düşünülsün, sen de yanıt ver. ( Paylaşma duygusu var ya.) Hayır, böyle olmuyor genellikle. Hatta yazında bambaşka bir konudan bahsediyorsun, bir yemek resmi koymuşsun, "Eline sağlık" diyorlar. Bu, okunmadan sırf yorum yazmış olmak için yapılan bir davranış gibi geliyor insana.
YanıtlaSilYanıt almak hoşuma gidiyor doğrusu. Çünkü yorum sayfasında yazılanlardan da çok şey öğreniyorum ben. Ama yanıt alamazsam da sorgulamam kimseyi.
Senin kulvarın çok farklı, seni okuyanlar da öyle. Ben seni okuyor olmaktan, senin okuduklarını da okumaktan çok mutluyum. Benim daha fazla bir beklentim yok. (Berceste'ye teşekkür tekrar.)
Kendini nasıl rahat hissediyorsan öyle yapmanı öneribilirim.
Sevgiler.
(Bir üstteki yorumu ben sildim. İmla hatası yapmışım.)
En samimi yazdığım yazılarımın genelde en az yorum alan yazılarım olduğunu fark edeli yorum meselesini tali bir yol olarak görüyorum. Yazının maddeli bölümünde yer alan 5. madde şapka çıkarılacak ve neredeyse blogumun - iznin olursa- sağ menüsünde sabit not olarak yer alabilecek bir görüş.
YanıtlaSilDenk gelirse cevap yazıyorum. Denk gelirse de yorum bırakıyorum. Ama sevdiklerimi düzenli olarak - asla aksatmadan- bloglines'dan sektirmeden okuyorum. Bazen sessiz bazen yorumlu.
Böyle bir yazı sanırım tüm blog yazar ve okurları için gerekiyordu. Çok severek okuduğum boş vaktimin çoğunu onları okumak için ayırdığım bloglar var fakat çoğunlukla yorum yazmakta tembel oluyorum. misal bu yorum sayfası uzunca bir süredir açık.. ben blogumu kendim için tutuyorum. gelen yorumlar beni mutlu ediyor ama yorumsuz yazılarım da çoklukta. sonuçta bazen yorumsuz bırakmak sırf yazmışl olmak için yazmaktan evla..
YanıtlaSilDoğru noktalara değinmişsin. Bir blog artı değer yaratıyorsa yazarı bana tek kelam etmese bile okumaya devam ederim, hatta söyleyeceklerim varsa yorum da bırakırım. Zaten okumuş ve yorum bırakmış olduğum bir yazıya blog yazarından cevap gelmiş mi diye baktığım da pek nadirdir. Düşünce balonumu göğe bırakmışım bir kere, onu tekrar kovalamak bana yorucu geliyor.
YanıtlaSilDürüst olmak gerekirse şu komşuluk ilişkileri adabı bana gerçek hayatta da çok zor geliyor. Ziyaret/iade-i ziyaret, sitemler, küsmeler zaten benim çevremdekilere kıyasla asosyal bir insan olmamın ve kapağı internete atmamın en temel nedenlerinden.
Uzun lafın kısası söyleyecek farklı birşeyim yoksa veya blogda gördüğüm şeyden duygularımı ifade etme isteği doğuracak kadar etkilenmemişsem susuyorum, aynı nedenle bana gelen yorumlara cevap yazmadığım da sıklıkla oluyor. Blogumun içeriği okuyucularımın ilgilerini çekiyorsa zaten geri gelirler, çekmiyorsa da sırf nezaketen gelip zamanlarını istemedikleri bir şekilde harcamalarını istemem. İlgilenenler okusun, keyif alsın, kafi.
Öncelikle beni hem utandıran, hem de sevindiren bu uzun yorumlar için teşekkürler. Benim açımdan çok aydınlatıcı oldular. Topluca ama uzunca yanıtlamaya çalışayım. Yorumları okudukça herkesin yaşam
YanıtlaSiltarzının farklı olduğunu ve buna paralel olarak bloglara bakış açılarımızın
da değiştiğini anladım. Bundan iki yıl önce yazılarımın, yorumlarımın,
ziyaretlerimin ritmi üzerine kafa yoracağım aklıma gelmezdi. Aslında bugünkü durumun da geçici olduğunu varsayıyorum. Oğlumun geceyarılarına kadar uyumadığı ve benim gündüzleri zombi gibi gezdiğim günler herhalde sonsuza dek süremez. Evren'e (adaşım merhaba!) ve Başak'a hak veriyorum. İnsan sık sık "ben
neden yazıyorum?" sorusunu kendine sorarak ara kontroller yapmalı. Ben kendime sordum ve beni ikna eden bir yanıt aldım. Asortik Krep'in dediği gibi iki-üç
günde bir yazmazsam huzursuzlanıyorum. Benimki aslında bir yazısına 37 yorum birden gelen bloglardan da değil. Bu açıdan yorum meselesini bu kadar kafama
takmam anlamsız belki de. Veya bir süre sonra sular biraz durulduğunda böyle
göreceğim meseleyi. Ama şimdilik geciken yanıtlarım olduğunda anlayış rica ediyorum. Ve bir de beni rahatsız edenin komşuluk değil, "komşuculuk" olduğunu tekrar edeyim. Hepinizin sanal komşusu olmaktan ayrı ayrı mutluluk duyuyorum. Gerçek komşularım da olun isterdim. Oğlumu Funda'nın sınıfına vermek
isterdim. Asortik Krep'in bahçesinden yaprak yaprak sukkulent çalmak isterdim.
Başım sıkıştığında sincabı Ayça'ya bırakabilmek, Meyvelitepe'nin
zeytinlerinden tadabilmek, Alis'in evine bir göz atabilmek, Dilek'le
birlikte Kew Garden'a gezmeye gitmek, Tijen'le pazarlarda dolaşmak, Işıl'la -mümkünse onun mutfağında ;)- annelikten konuşmak, bir gün kapısını
çalıp Burcu'ya "al, bu senin için büyüttüğüm limon" diyebilmek isterdim. Hepinizi tek tek sayamıyorum. Bu liste böyle uzar gider...
Dürüstlüğe dikkat çektiği için Aydan Atlayan Kedi'ye, dengeye dikkat çektiği için Burcu'ya teşekkür ediyorum. Münevver Hanım gibi çok soru sorulmasını beklediğim, Sardunya gibi çok
içtenlikle yazdığım, ama fazla (veya hiç) yorum almamış yazılarım
benim de çoktur. Bu da bu işin ilginç bir cilvesi herhalde. Yazdığım için pişman da değilim. Bu arada Sardunya, 5. madde, al senin olsun :)
Bu yazının benzer geçici dönemlerden geçen başka blog yazarlarının da işine yarayacağını, en azından fikirlerimle ve yorumlarınızla yalnız olmadığını göstereceğini umarım.
BasitBirYasam duzenli takip edebildigim ender bloglardan. Keyifle okuyorum, cok sey ogreniyorum. Bir okuyucu olarak, yorum yazarken, cevap beklemekten cok (sorular haric) dusuncelerimi paylasmak icin yaziyorum. Cicegi burnunda bir blogger olarak, gelen yorumlari-hepsine cevap yazmak zorunda hissetmeden- okumaya bayiliyorum!:)
YanıtlaSilbu sorular benim de aklimi mesgul eder ve rahatsizlik verirken, bir de baktim elimi etegimi ceker olmusum. Senin gibi acikyureklilikle bir hesaplasmaya da girmeden hem de, zorunluluk(!)larimdan kurtulmaya, kendimi azad etmeye calismisim. Yeni yazi beklentisini asmaya, her yere yetisme kaygisindan kurtulmaya calismisim, hatta yorumlarina cevap vermeyen bloggerlari icten ice kiskanmisim, ben bi tuhaf evrilme donemindeydim, belki her bloggerin basina gelir, sende gordum, memnun oldum, aynen tipki oyle dusunuyorum,,
YanıtlaSilPınar,
YanıtlaSilNe yalan söyleyeyim soruları yanıtsız bırakan (veya öyle gözüken) blog yazarlarından ben de hoşlanmam. Uzun zaman düzenli okuduğum, çok şey öğrendiğim bloglar var. Birileri aynı şeyi benim blogum için söyleyince mutlu oluyorum
Barış,
Yalnız olmamak güzel şey :)
sevgili Kimyon,
YanıtlaSilaklına takılan sorular, düşünceler ve kararlarını her yazını olduğu gibi düşünerek ve gülümseyerek okudum. sana hak veriyorum, böyle bir değerlendirmeyi yapmak çok doğal, insanca. blog yazmaya başlama sebebim seninkiyle aynı, geçmişte yaşadığım önemli olayları unutmamak için yazıyorum ben de. bir de beni yeni tanıyan insanlara hakkımda bilgi sunabilmek için, kendimi anlatmaktan hoşlanmam, onun yerine bloguma bakın diyorum :)yorum bırakmasam da seni okuduğumu, faydalandığımı ve çok sevdiğimi biliyor olmalısın:) az sonra karbonatla saçımı yıkıycam :)sevgiyle kal.
Tülay'cığım,
YanıtlaSilses vermesen de buralarda olduğunu biliyorum, teşekkürler :) Karbonattan alacağın sonucu merak ediyorum.
Sevgiler...
Benim de vakt i zamanında sıkça sorguladığım bir konuda yazmışsınız. Elinize sağlık diyorum. Yorum yazmadan geçemedim. Bu maddelediğiniz soruların cevapları bloğu ne amaçla yazdığımızla ilgili sanırım. Önceleri bloğa çok farklı bakıyordum ben de. Ziyaretine gidip yorum bıraktığım blogger'ın bana iade-i ziyaret yapmaması da beni rahatsız edebiliyordu açıkçası. Bloğum 2 yaşına girmek üzere ve bu süre içinde blogla ilgili düşüncelerim de değişti. Ziyaretine gidip yorum bıraktığım bir blogger bana uğramadığında bundan rahatsızlık duymanın ne kadar boş bir kaygı olduğunu anladım.
YanıtlaSilBir bloğa bıraktığım yorum yanıtlanmadığında ise, evet bundan rahatsız olurum. Çünkü kendim yazıp kendim okuyormuşum gibi hissederim ve karşı tarafın cevaplaması gerektiğini düşünürüm.
Her ziyaretçimin bloğuna gidemediğimde, bu durumdan karşı taraf rahatsız olmamalı bence. Karşı tarafın, "ben senin bloğuna uğradım ama sen benimkine uğramadın" gibi bir yaklaşımı varsa, zaten bloğumu düzenli takip eden bloggerlardan biri değildir.
Bloğuma yazılan yorumlara -bazen geç de olsa- yanıt veririm mutlaka. Çünkü benim yazdığım bir yoruma yanıt verilmediğinde ve kelimeler havada asılı kaldığında bundan rahatsız olacağım için, karşı tarafın da aynı rahatsızlığı hissedeceğini düşünürüm.
Blogta yazdığım yazılara yorum bırakılmadığında bundan rahatsız olmuyorum. Çünkü yazdıklarım genel olarak karşı tarafın ilgi alanına girse bile, o günkü kitabın konusunu sevmemiş olabilir ya da; okuduktan sonra yorum yazmak yerine, sadece yazılanları okumayı tercih etmiş olabilir diye düşünüyorum.
6. maddedeki soruyu da sormuştum ben de kendime. Sanem'in Penceresi'ne gelip giden olmasa bundan rahatsız olur muyum diye sorduğumda "evet" diyor içimdeki ses. Önemli olan bloğumun az ya da çok yorum almış olması değil. Okumayı seven insanların düzenli olarak bloğuma geldiğini görmek çok hoş bir duygu.
Eğer izniniz olursa, ben de bloğumda link vermek isterim bu yazıya. Sevgiler...
Sanem,
YanıtlaSilTeşekkür ederim, bu yazıya yorum bırakan herkes yanlıs olmadığımı hissettirdi bana bir kez daha. Yazıya bağlantı verebilirsin elbette. Bu arada ben senin blogun için davetiye istemekte biraz geciktim. O arada sen şifreliye geçmiştin bile ve nereden isteyeceğimi bilemedim. Şimdi hazır seni bulmuşken bir davetiye rica edebilir miyim?
Her satırına tek tek katılıyorum, keşke bu yazıyı tüm blogger'ler okuyup düşüncelerinize canı yürekten katılmış olsalar ki! sanırım katılıyorlar.
YanıtlaSilBu yorum "bana da gelin" yorumu değildir, sadece çok hoşuma giden bir yazı.
Sevgiler...
Yaşamın Kıyısında,
YanıtlaSilTeşekkür ederim, sanırım herkesin katılmasını beklemek haksızlık olur. Hemfikir olan blog yazarları olduğunu bilmek güzel :)