"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Pazartesi, Mart 03, 2008

Dinlemenin kenara itilmişliği

IMG_0616... teorisyenlerin üzerinde birleştiği üzere, gittikçe daha kendine odaklı, daha hızlı, daha verimli hale gelen toplumda dinlemek bir kenara itilmekte. Herkesin baskı altında çalıştığı, okuduğu, yemek yediği, konuştuğu bir toplumda dinlemek daha yavaş bir eylemdir, dünyaya ve başkalarına gösterilen ilgiye işaret eder. Bu sebeple de baskın kültürle çelişmektedir. Dinlemenin toplumsal yaşamın bir parçası olduğu belleklerden siliniyor. Berlinli bilim kadını Christina Thürmer-Rohr'un dediği gibi "Günümüzde duyup dinleyen de ne yazık ki her şeyden önce kendini duyup dinliyor". Pek çok insan konuşuyor, konuşuyor ve bütün dünyanın doğal olarak kendisini dinlediğini varsayıyor.

Bu sözler 28 Şubat tarihli Süddeutsche Magazin'deki "Bla bla bla" adlı yazıdan alıntı.

Yine aynı yazıda dinlemenin toplumda edilgen ve zayıflığı ima eden bir eylem olarak algılandığı; bu yüzden de modern toplumlarda değer görmediği ve teşvik edilmediği anlatılıyor.

Bundan mıdır diyologların azalıp "karşılıklı monologlar"ın artması?

Peki ya tek varlık sebebi dinlemekmiş gibi kulağını uzatmış bu çiçeğe ne demeli? İlk kez Malta'da gördüğüm bu güzelin ne olduğunu merak ediyorum, bilen var mı?

10 yorum:

  1. Herhangi bir Hibiscus varyetesi mi diyecegim ama yapraklar farkli farkli görünüyor. Bulmaya calisirim ne oldugunu ama garanti vermeyeyim, güvenmem kendime botanik anlaminda cok!!

    Ne kadar net anlatilmis yasadigimiz bla bla bla durumu!! Ne örnekler, ne duyulmamisliklardan bahsedebilirim bu anlamda bir bilsen...

    YanıtlaSil
  2. Ayça'cığım, hızır Ayça'cığım :))
    Üzerine tıklarsan daha büyük ve net bir halini göreceksin fotoğrafın. Bir sıcak iklim bitkisine benziyor. Kocaman çiçekler; parlak, büyük yapraklar. Sen hibiscus varyetesi diye yön verince ben de öyle araştırırım biraz. Bakalım ne çıkacak?

    Yabanı örnek alarak bu haftamı dinleme haftası ilan ediyorum ben de:))

    YanıtlaSil
  3. Dinlemek saygı gereğidir herşeyden önce. Ama püftürükten değil gerçek, öz saygıdan kaynaklanır. Saygı kavramı kaldı mı ki dinleme eylemi kalsın. Aslında ben eylem kelimesini sevmiyorum. Çünkü her zaman dinlemenin bir sanat olduğunu düşünmüşümdür. Çünkü kendi egosunu bastırıp sabırla karşısındakinin konuşmasını bitirmesini bekleyen kişi dir gerçek dinleyici...Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Evren; Hibiscus deyip sallamisim!! Senin bu güzelinin adi "Solandra maxima" :)) Seni sevindireceginden eminim bu haberin :))

    YanıtlaSil
  5. Gülümseyiş,
    Gerçek dinlemenin kişiliğini terbiye etmiş, benmerkezcilikten uzaklaşmışlara özgü bir beceri veya sanat olduğu konusuna katılıyorum.

    Tijen,
    Merhaba! Hoşgeldin :)

    Ayça,
    Ta kendisi! Çok sevindim, çok! Wikipedia'dan baktım, Altın Fincanmış bir adı (Golden Cup). Güney-Orta Amerika kaynaklıymış. Bu da küresel bir gezginmiş anlayacağın :)) Ben de buraya özgü sanmıştım. Teşekkürler, umarım çok vaktini almamıştır bulmak.

    Sevgiler,
    Evren

    YanıtlaSil
  6. Evrencim selam,

    'Senin kulağını uzatmış'çiçeğe bayıldım :) Cidden dinliycekmiş gibi duruyor...

    Çok mu bencilleşti yaşamda kimse kimseyi dinlemez oldu! Bazen saçma-sapan bir muhabbet bile sessizliğin sesinden keyiflidir oysa :)

    İşler yavaş yavaş rayına oturuyor, bende blog ziyaretlerine başladım böylece...
    Sevgiler
    mrl

    YanıtlaSil
  7. Ayy evren, çok hoşuma gitti bu haftanı dinleme haftası yapman, gerçi benimkiler daha materyalist şeyler, yat kalk, yemek ye gibi... Ama kendimi yeterince güçlü hissettiğim bir zamanda ben de öfkemi kontrol edebilmek için uğraşacağım, bir hafta değil bir ay bile yetmez gerçi ona. Niye bu kadar tahammülsüz, bu kadar öfke doluyum bilmiyorum, en minicik şey bile beni köpürtebiliyor bazen, bir ilacı olsa da yutsam :(
    **
    bir de şu çiçeklerin sırf resimlerine bakarak nasıl da bulabiliyorsunuz adlarını, hayranım valla..

    YanıtlaSil
  8. Mrl'ciğim,
    Özletmiştin kendini, ne iyi ettin de geldin. İşlerinin kolaylamasına sevindim.

    Yaban'cığım,
    Öfkeye karşı en iyi ilaç beklemek olabilir mi? İki gün önce birisi feci öfkelendirdi beni. Bol yağıp gürleyen bir e-mail döşenecektim. Sonra biraz beklemeye karar verdim. Dışarı çıktım. Oh hava güzel, güneş, deniz, insanlar falan. Eve geri döndüğümde neden o kadar öfkelendiğimi ben de anlayamadım. İyi ki yazmamışım o e-maili dedim. Sadece kendi kendimi gerecektim çünkü.

    Sevgiler,Evren

    YanıtlaSil
  9. evet, belki de ondan bire doğru saymak gerçekten işe yarıyordur. Derin nefes alıp yavaş yavaş sayarken öfkemin de giderek azaldığını düşüneceğim. :)

    YanıtlaSil