"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Perşembe, Şubat 17, 2011

Agac dallarinin anlattigi masallar

Photo by Djane88

Bu kis iki kitap okudum. Biri cocuklar, biri yetiskinler icindi. Yetiskinler icin olan hatta sokaktaki adam icin bile degil, agaclari meslek edinmis olanlar icindi. Ne tuhaf, ikisi de ayni seylerden bahsediyordu. Agac dallarinin dilini ögrenmek icin ya bunun cocuklara bile ögretildigi bir ülkede dogmaniz ya da orman mühendisligi, botanik, biyoloji falan okumaniz gerekiyor demek.
Peki ya biz ne olacagiz? Ister metropolde yasasin, ister dag basinda, agaclarin bir sey anlattigini duyar gibi olan ve o sese kulak vermek isteyen yetiskinler? Unutulmus bir dili hafizasinda yeniden canlandirmaya calisanlar?

Unutulmus bir dil diyorum; cünkü agac dallarina en son ne zaman dikkatle baktigimi hatirlamaya calisinca aklima hep cocuklugum geliyor. Agac dallarinin bir dili oldugunu, bir seyler anlattigini hissetmem, ne oldugunu anlayamayip yorulmam ve sonunda gözümü anlattiklarina kapamam, yaklasik o zamanlara denk geliyor olmali.


Ocak ayinin baslarinda karin ilk erimeye basladigi günlerde yolda sincapla bir agac dali bulduk. Tomurcuklari dikkat cekiciydi, eski bir Alman adetine dair bir seyler okumustum, deneyebilecegimi düsünüyordum. Alip eve getirdik. Bir kavanozun icine, suya koyduk.

Bir süre sonra bahsettigim iki kitabi okudum. Kavanozdaki dal birden yasini söylemeye, bir seyler anlatmaya basladi bana. 2009 yilinin sonunda iki karsilikli tomurcuk vermisti. Tomurcuklardan biri daha iyi gelismis, iki yaprak (grubu?) vermisti, digeri biraz daha kücük kalmis ama ayni miktarda yaprak vermeyi basarmisti yine de. Bütün bunlar 2010 yazinda olmustu. 2009 yazi ise nedense biraz güc gecmisti. Hava mi soguktu, yoksa az mi yagmur yagmisti? Ben de tam hatirlamiyorum o yazi. Tasiniyorduk, aklimi mesgul eden fazlasiyla sey vardi. Nedense bir türlü yaz gelmemisti gibi hatirliyorum sadece. Agac dalinin anlattigina bakilirsa 2008 yazi öyle degildi. Bir sekilde 2009 yazindan daha iyi, daha mutlu gecirmisti o yazi. 2007 yazina, oglumun dogdugu yaza dair ise anlatacak birseyi yoktu. Tam o noktada kirilmisti agacindan.  
---§---

Kis tomurcuklari arkalarinda her zaman bir iz birakiyor. Üstüste incecik halkalar seklinde. Bu, agac dalinin yasaminda bir yil demek. Meslek dilinde "yillik sürgün izi" adi veriliyor.  Dikkatli bakinca yazinin girisindeki fotografta da görülüyor.

Her yaprak, ya da yaprak demeti sonbaharda "bir baska yolculuk"a cikarken, yine bir iz birakiyor dal üstünde. V seklinde, bazen gülen bir surati andiran bir iz.  Uzmanlari "yaprak sapi izi" diyor buna da. Üzerinde agactan yapraga akan yasamin iletim noktalarini tasiyor. Kücük yuvarlak izler bunlar ve her agacta birbirinden farkli. Eger bu dili yeterince biliyorsa insan, sadece yaprak izine bakarak bile bir dalin hangi tür agaca ait oldugunu söyleyebiliyor.
---§---
Bütün bunlarin ne anlami var?

Agac dallarinin anlattigi dili ögrenmek -bir biyolog, orman mühendisi ya da botanist degilsek- neden önemli ya da gerekli olsun ki?

Bilmiyorum.
Benim cevremde bu dili bilen kimse yoktu. Iste o yüzden, simdi kör topal ilerleyerek, kendi kendime ögrenmeye calisiyorum. Ögrendikce, agac dallarindan dinledigim masallar hosuma gidiyor.
Aklimda Thoreau'un su sözleri var bir de:
"Kiyidaki kuru mese agaclarinin üzerinde oturup kalin yünlü paltolarina bürünmüs sekilde hafif ögle yemeklerini yerlerdi; sehirliler suni bilgide ilerlemisken, bunlar dogal yasamda ariftiler. Asla kitaplara basvurmazlardi, yaptiklarinin cok azini bilip anlatabilirlerdi. Uyguladiklari seylerin henüz bilinmedigi söylenir"
Bir zamanlar dogal yasamda arif ve asla kitaplara basvurmayan birileri yasamisti.
Agaclarin
ve kuslarin
ve rengarenk tac yapraklarinin
ve onlarin bir orkestranin üyeleriymis gibi harmoni icinde acilip kapanmalarinin
ve bulutlarin
ve gögün
ve suyun
ve baliklarin
ve karincalarin
ve arilarin
ve aklimiza gelmeyen bir milyon seyin dilini biliyorlardi.

Tek bir sorun vardi; yaptiklarinin cok azini bilip anlatabiliyorlardi. Sadece biliyorlardi; bildiklerinin bile farkinda olmadan. Tahminen bütün bunlarin bilinmedigi bir dünyayi (bizim dünyamizi) hayal bile etmemislerdi.

Iste o yüzden kayip kadim bilgilerden bahsediyoruz durmadan. Taslara kazinmis ve sonra unutulmus sembolik dilleri, hiyeroglifleri ögrenir gibi bunlari da kör topal ama bir sekilde ögrenmemiz gerek. Ancak ondan sonra bilecegiz neden bilmemiz gerektigini.

11 yorum:

  1. Babam orman mühendisliğinden emekli. İlkokul öncesi çocukluğum ormanlarda geçti. Bir gün babam bizi yangın sonrası bir ormana götürdü. Aradan kırk küsür yıl geçmesine rağmen gördüklerimi ve duyduklarımı unutamadım. Evet duyduklarımı. Çünkü ağaçlar hala ağlıyorlardı.

    YanıtlaSil
  2. inanilmaz etkilendim, ne kadar guzel bir yazi Evren! Agaclarin dilini anlamak kadar guzel birsey olamaz bence. Demek onlar anlatiyorlar ama biz anlamiyoruz, aslinda anladigimiz oyle az sey var ki su hayatta. Onlari da anladigimiz saniyoruz cogu zaman... Gidip bahcedeki agaclarla konusacagim hemen :))

    YanıtlaSil
  3. Evren noooolur komsum ol :) Noooolur ama, gel beraber gezelim, beraber dinleyelim agaclari, kuslari, cicekleri... Bayildim o cocuklar icin olan kitaba ben. Digerinin icerigini goremiyorum ama... Agaclardan o kadar uzak ki sehir insani. Ancak akademik yaklasabiliyorlar herhalde. Bir de piknik amacli kullanimi yaygin ormanlarin :(((

    YanıtlaSil
  4. Romantik bir yazi diye buna derim ben :)

    YanıtlaSil
  5. Evren sen bu ilgini bir sertifika ile taclandirip orman kreslerinde gonullu ya da profesyonel egitime katilsana... Cok tatli bir doga egitmeni olacagindan eminim!!!

    Ne hosuma gidiyor yazilarinda en cok biliyor musun, kimseyi ya da hic bir kitleyi elestirmeden "paylasiyor" olusunu.

    YanıtlaSil
  6. Hüznün Tadi,
    Anlattiklariniz üzdü beni. Umarim agaclarin aglayisini hic duymam ben.

    Benden Bizden,
    Sen agaclari dinlemenin tadini bir kez almis birisin. Iflah olmazsin :) Gidip konustun mu? Anlattilar mi bir seyler? Bu arada bambinocuk hasta olmus. Cok cok gecmis olsun. Tez vakitte iyilessin.

    Dilek,
    ben sana buradan da yetisirim, merak etme :) Mesela hani o sizin evin karsisindaki at kestanesi agaci var ya, o bu türden sohbetler icin bicilmis kaftan. Tomurcuklari, dallari, yillik sürgün izleri ve yaprak izleri...Hepsi cok iri; insan kolaylikla ayirtedebilir ilk kez ögrenirken bile. Nitekim o begendigin kitapta da bunlar at kestanesi üzerinden anlatiliyordu cocuklara. Digerinin icerigini göremezsin, 1984'lerde yazilmis bir kitap.

    Esra sagol :)
    Dün bu yaziyi yazdigimdan beri "Ben yoksa o James Lovelock'un dalga gectigi romantik yesillerden miyim?" diye düsünüyordum; sen son noktayi koydun bu yorumla :D

    Ayca,
    Böyle bir sertifika oldugunu bilmiyordum, arastirayim. Simdilik ögrendiklerimi bizim oglan üzerinde test ediyorum :)
    Son cümlenden elestirilmesi gerek kisi ya da kitleler oldugunu anliyorum. Ama kim olduklarini cikaramadim; sen bir zaman buldugunda satir aralarini bana bir yaziver :) Hayat bilgisi dersinin özellikle mevsimler ve cevremiz ünitelerini damarlarimiza sıkıcı, uyku getiren tarzda, havasiz siniflarda, "baltalar elimizde, uzun ip belimizde" teranesi esliginde enjekte eden Türk müfredat sistemine karsi derin bir kizginligim söz konusu tabii, ama sen onlardan mi bahsediyorsun?

    YanıtlaSil
  7. Aaa o mufredati bence hep beraber elestirelim, o baska. Sahi bizim donemimizden bu yana neler degisti? Var mi bir gelisme, yoksa hala sinifta otura otura hayat bilgisi dersi mi aliyor minikler?

    Var oyle yazma tarzini elestiri uzerine kurmus bloglar, beni rahatsiz ediyor dogrusu. Elestiri adiminin ilerisinde aktivitede olmalarini tercih ederim insanlarin dogrusu. Zaten okuyamiyorum da yazilarini pek. O yorumu yazarken bir anonim yorum geldi beni elestiren blogda, sana ic doktum bir heyecanla. Kusura bakma, aslinda ben de elestirmis oldum :(

    YanıtlaSil
  8. "Dogal yasamda arif" olanlara ozenmemek ne mumkun. Bu yil agac yili ilan edildi bilirsiniz, hos size, bize her zaman agac yili ama bir blog ilginc bir cagri yapmisti http://thetreeyear.wordpress.com/about/ , kucuk cocuklarla bu aktivite cok eglenceli olabilir. Turkiye de de ayni cagriyi Sineksekiz yapti. Bir agac seciyor, gozlemliyor ve paylasiyorsunuz.
    Evren bence bir fotograf makinesi alman yalnizca cevre icin degil hepimiz icin yararli olacak, gorduklerini her ne kadar gozumde canlandirsam da bilmediklerim hayal gucumde sekillenemiyor:)

    YanıtlaSil
  9. Ayca,
    anladim simdi :)

    Jale Hanim,
    evet okumustum bu yilin agac yili oldugunu. Bir post yapacaktim ama sonra farkettim ki deliye her gün bayram :) Makine konusunda haklisiniz da bir sekilde idare ediyorum, sizin icin bir post yaptim :)

    YanıtlaSil
  10. Evren cok guzel yazmissin.Doganin dilini bilme meselesi bana bir bolumunu dun gece seyrettigim bir belgeseli hatirlatti. BBCnin Human Planet belgeseli,bunu mutlaka seyretmeni tavsiye ediyorum.Dunku bolumde Kenya'da insanlarin aslanlarin onunden avlarini aldiklarini gosteriyordu. 15 tane aslan, bu 3 adami gorunce, cekip gidiyorlar! Adamlar etin bir kismini kesip bir kismini da aslanlara birakip gidiyorlar.
    Daha once colle ilgili bir bolumde ise,yasli bir bilge kadin vardi, gunlerce yolculuk yaptilar colde. Cok tehlikeli bir yolculuk,kaybolup geri donememe ihtimalleri var.ama kadin bir sekilde,yolu bulabiliyor.Doganin dilini bildigi icin,daha dogrusu. Bu dili 12 yasindaki kizina ogretiyor belgeselde. Su kaynagina yaklasirken kizi geciyor basa ve o yonlendiriyor,gercekten de annesinin anlattiklariyla bulabiliyor yolunu. Tuylerim diken diken olmustu,cok etkilenmistim.Internet sitesi burda, belki videolari seyredebilirsin
    http://www.bbc.co.uk/nature/humanplanetexplorer/environments/grasslands#p00f0xy8

    YanıtlaSil
  11. Isil,
    aslanlari kaciran adamlarin etkileyici videosunu bulup izledim. Ilginc gercekten. Aslanlar adamlar hakkinda bizim bilmedigimiz bir sey biliyorlar mutlaka ;) Diger bahsettigin daha da ilginc, videosunu bulamadim gerci. Ben özellikle doganin o türden isaretlerini okuyabilmeyi merak ediyorum.

    YanıtlaSil