Thoreau bugünlerde bir taraftan göl kenarındaki kulübesini inşa ederken bir taraftan da yaşam, gereksinimler, insanlar ve doğa hakkındaki fikirlerini anlatıyor.
İnsanoğlunun temel gereksinimlerini ele alıyor önce: Yiyecek, barınak, giysi ve yakıt. Tümünün kökündeki temel ihtiyacın da içimizdeki yaşamsal ısıyı korumak olduğunu savunuyor. İşte bunun için yiyor, bunun için giyiniyoruz. Yaşamsal ısımızı devam ettirebilmek için barınağa ve yakıta gereksinim duyuyoruz. Bu kadar basit...
...değil elbette. Bizim için olmadığı gibi çağdaşları için de değil:
"Bazen tanıdıklarımı şu soruyla deniyorum - kim dizinin üzerinde bir yama veya dikiş izi olan bir pantolon giyerdi? Bir çoğu böyle bir şey yapmaları gerekirse yaşama dair tüm umutları harap olacakmış gibi davranıyorlar. Onlar için kasabanın ortasında kırık bir bacakla topallamak, bozuk bir pantolonla dolaşmaktan yeğdir."
Moda hakkındaki şu eğlenceli fikirlerine bir bakın:
Ne zaman terzimden belli tarzda bir giysi rica etsem, "Bugünlerde öyle yapmıyorlar" diyor "onlar"ı hiç mi hiç vurgulamayıp alınyazısı gibi belirsiz bir otoriteden bahseder gibi; istediğim şeyi yaptıramıyorum. Çünkü terzim ihtiyatsız olduğuma, kastettiğim şeyi istiyor olamayacağıma inanıyor. Bu kehanet gibi cümleyi duyduğum zaman bir an düşüncelere dalıyor (...) ve sonunda aynı derecede gizemli bir tavırla ve "onlar"ı vurgulamadan "Doğru, yakın zamana dek öyle yapmıyorlardı" diyorum, "ama şimdi öyle yapıyorlar."
"Paris'teki baş maymun kafasına bir seyahat kepi geçirdi mi, Amerika'daki bütün maymunlar da aynı şeyi yapıyor."
Araya sıkıştırdığı doğa tasvirlerini ve günlük detayları ise zevkle okuyorum:
1 Nisan günü yağmur yağdı ve buzu eritti. Oldukça sisli olan günün ilk saatlerinde gölcüğün üzerinde bir yerlerde sürüden ayrılmış aylak bir kazın uçtuğunu; kaybolmuş gibi veya sisin ruhuymuş gibi gıdakladığını duydum.
Ormandaki günlerim çok da uzun değildi; buna rağmen ekmek ve tereyağından oluşan yemeğimi yanıma alıyor ve bunu sardığım gazeteyi, öğlen, kesmiş olduğum yeşil çam dallarının ortasında oturup okuyordum. Ellerim kalın bir katran tabakasıyla kaplı olduğundan ekmeğim de hep biraz çam kokuyordu. (Kulübeyi inşa atmek için göl çevresinden çam kestiği günlerden bahsediyor.)
Kış gelmeden bacayı da inşa ederek kulübesini tamamlıyor. Tüm masraflar dahil 28 dolar 125 cent'e mal oluyor kulübe. Kitapta çivilere ve tebeşire verilen para dahil her şey ince ince listelenmiş :)) Evi bitirip yerleşmeden önce biraz para kazanmak için patates, mısır vb. ekiyor o yaz. Bunlardan da 8,71 dolar kalıyor eline.
Şimdilik bu kadar. Devam edeceğiz...
Nasıl keyifli bir kitap bu acil almam lazım. Lütfen bana bu kitap hakkında gerekli bilgileri mail olarak yada buraya yazabilir misin? TÜrkçe çevirisinin olduğunu söylemiştin sanırım. ;Umarım burada bulabilirim. Bu arada oğlumun oyuncakları yazısına da yorum bıraktım. Sana tamamen katılıyorum. Kitapla ilgili bilgileri bekliyorum. Şimdiden çok teşekkür ederim. Sevgiyle kal...
YanıtlaSilEvren ellerine saglik, ingilizcesiyle bogusmak icin vakit yaratamadim bir turlu, ama turkcesini alisveris sepetime ekledim, Istanbula gidecegim gune yakin siparis edecegim. Notlarini heyecanla bekliyor ve keyifle okuyorum :)
YanıtlaSilEvren ciğim tamam buldum da sipariş bile verdim :)
YanıtlaSilmerhaba uzun zamandır sessiz bir okuyucunuzum... yazılarınızı keyifle okuyorum... ilginizi çekeceğini umduğum çok güzel bir site var ekoses.com ekolojik ve doğal yaşamla ilgili güzellikler var burda... paylaşmak istedim sizinle... sevgiler....
YanıtlaSilHande,
YanıtlaSilşu yazımda bahsetmiştim Türkçe çevirisinden, ama sen bulmuşsun bile :) Keyifle okursun umarım.
Demet,
Okuyacakların sayısı artıyor.
Bu bir cinayet romanı olmadığına ve benim de katili açıklama ihtimalim olmadığına göre oyunbozanlık yapmıyorum sanırım :)) Üstelik ben de her okuyuşumda aynı sayfada yeni bir cümle veya görüş keşfediyorum. Kitabına bir an önce kavuşmanı diliyorum.
Funda,
Merhaba, verdiğiniz ses beni mutlu etti :) Ekoses'e yaptığım bazı Google aramalarında da rastladığımı hatırladım şimdi. İlginç bir site, öneriniz için teşekkürler.
evren üstelik de bunları 1800'lerden yazıyor di mi, ne kadar inanılmaz geliyor bana, yazdığı bir sürü şey, sanki bugünden bahseder gibi, inanılmaz, takdire şayan, hayran olunası, tapılası, ay çok seviyorum ben bu adamı. :))
YanıtlaSilEvren ben de okumak istiyorum ama ne zaman hangi araya sIkIstIrabilirim onu düsünüyorum!!
YanıtlaSilYaban,
YanıtlaSilDeğil mi? Beni de hep şaşırtır bu. İlk okuyuşumda dönüp dönüp kontrol etmiştim ilk yayım tarihini, yanlış mı görüyorum diye...
Ayça,
İnsanı sürükleyen bir olay yok ya bu kitapta, her gün 1-2 sayfa okuyarak uzun bir süreye yayabilirsin okumanı. Çalışmandan kafaca biraz uzaklaşman gerektiğinde Walden gölcüğüne gidip gelirsin mesela :))