Scobel'in dün aksamki konusu "Einfaches Leben" (Basit Yasam) di. Aksamlari yemekten sonra uyuyana kadar sincaba araliksiz kitap okudugum icin programi bastan sonra izlemek sansim olmadi.Sadece kulak kabartabildim. Neyse ki Scobel programlarinin tamamini yayinin ardindan internet üzerinden paylasiyor da, bugün sakince ve dikkatle tekrar izleyebildim. Almanca bilen ve ilgilenenler icin yayinin tamami su linkte.
Programi izlemek bana bir kez daha basit yasamin (simple living) birbirinden ne kadar farkli cikis noktalari, motivasyonlari ve yorumlanis sekilleri oldugunu gösterdi.
Programin konuklarindan biri performans takintili calisma yasamina karsilik yasamdan zevk alarak calisma vb. konularda kitaplar yazan biriydi. Belki de onun etkisiyle, tam bilemiyorum, konusma cok fazlasiyla Genuss ve geniessen sözcükleri üzerinde döndü. Genuss "zevk" demek, geniessen "zevk almak , tat almak"... Kendi yolculugumda bu sözcügü ne kadar az kullandigimi farkettim sasirarak.Gecenlerde biri bana basit yasama ilk baslarken motivasyonumun ne oldugunu sormustu da, ona "motivasyon degil de, bir ihtiyac duyuyordum" diye yanit vermistim. Yasamdan tat almak? Hayir, aklima gelmemisti.Yasamda bir tatsizlik oldugunun farkindaydim ama "kendime yasamdan daha cok tat almami saglayacak yeni bir yol cizmeliyim" dememistim dogrusu. Dogru, Thoreau cok alintilanan ve benim de cok sevdigim ünlü paragrafinda "...yaşamın tüm özünü emmek istiyordum" der. Fakat onun kastettigi de baska ve cok daha derin bir sey.
Bu sabah sincabi anaokuluna biraktiktan sonra, her zamanki gibi patikali yoldan yürüyerek alisverise gittim. Yolda acmis mürver cicekleri gördüm. Durup kokladim. Akcaagaclarin yeni yeni büyüyen kanatli tohumlarini, ihlamur agaclarini, dün yagan yagmurun altinda yikanmis, tertemiz büyüyen bir sürü seyi gördüm. Yolun pek cok kisminda kara tavuklar ve serceler sarkilariyla eslik etti bana. Marketin manav kismina taze gelmis sebzeler arasinda kendimi kaybettim. Yanimdan kohlrabilerin (alabas) yapraklarini koparip yumrulari sepetlerine atarak hizla gecip gidenler vardi. Ben hem yapraklari hem de yumrusuyla kullanabilecegim ideal bir kohlrabi secebilmek icin oracikta dikilip durdum :) Bütün bunlari yaparken icimdeki duygunun "himm, evet, yasam ne kadar da zevkli" disinda bir sey oldugunu düsünüyorum. Keza iki koca torbayi yüklenmis, ayni yoldan hoflaya puflaya geri dönerken de tat almiyordum, eminim :))
Öte yandan konusmanin bir diger cok kullanilmis sözcügü olan askese (çilecilik) ile de kendi deneyimim arasinda bir bag kuramiyorum. Sahip olduklarindan vazgecmek, teknolojiyi reddetmek ya da sevmemek, bedenini calistirmak, kalabaliklardan uzaklasmak, inzivaya cekilmek... Bunlar basit yasamaktan bahis acilinca baglanti kurulan ya da cagrisim yapan kavramlar. Iyi de insan bir metropolde yasarken, bir plazada acik ofiste calisir ve 8-18 arasi bir masabasi isi yaparken de basit yasayamaz mi? Bence yasayabilir. Önemli olan o yasamin nasil sekillendirildigidir. Basit yasamak icin ille de kirsalda bir arazi edinip büyük sehirden göcmek ve modern yasamin tüm nimetlerinden vazgecmek gerekmiyor. Konuklardan biri "camasir makinemden vazgecmek istemiyorum" diyor. Dogru, istemiyorsa vazgecmesi gerekmiyor da zaten. Ben de vazgecmis degilim.
"Basit yasamin arkasinda bir illüzyon mu var?"
Tartisilan konulardan biri de buydu. Örnegin "Urban Gardening"'de (Sehir Bahcivanligi) bir saksi icinde iki üc marul yetistirmenin ve böylece kendini dogaya, dogayi da sehre yakinlastirmis hissetmenin bir yanilgi oldugunu savundu Scobel. Hakli oldugu yönler var. Disarida müthis bir kaynak tüketimi devam edip giderken , saksida yetisen üc marulla teselli bulmak yaniltici olacaktir. Fakat su da var. Insan dogasi geregi bir marulun nasil büyüdügünü izlemeye ihtiyac duyuyor. Ve bir marulun büyümesini izlerken büyüyor. Urban Gardening'in görünenden daha büyük etkileri var.
" 'Hafta ici masabasi isinde deli gibi calisan, haftasonu kirsaldaki arazisine gidip biraz toprakla ilgilenen ve cok dogal, cok sade yasiyoruz, ne güzel , ne güzel' diyenlere karsilik bahce isleri ve tarim gelismemis ülkelerde bedeni tüketen, cok agir bir istir. Bunu da unutmamak gerek" denildi bir de. Basit yasamin romantiklestirilmesi riskinden bahsedilirken anildi bu örnek. Bazen kendi yazdiklarimdan benzer tatlar almanin mümkün oldugunu hissediyorum ben de. Bir marula uzun güzellemeler yazabilirim örnegin :) Fakat bir marul, bir maruldur. Karnimi doyurmam gerekiyorsa yer, gecerim. Bir marul tarlasinda saatler boyunca araliksiz calismanin romantik hicbir yani olamayacaginin da farkindayim. Fakat iste burada basladigimiz yere dönüzoruz yine. Dikilip yapraklariyla birlikte satin alip yiyebilecegim bir kohlrabi secmeye calistigim yere. Marketin sebze reyonuna...
Iste o zaman neden basit yasamak istedigimi daha iyi anliyorum.
Yasamdan zevk almak icin degil,
Çileci oldugum icin degil,
Beni oyalasın ve kendimi iyi hissettirsin diye degil.
Romantik oldugum ve basit yasamakta bir romantizm gördügüm icin degil,
Toplumla basa cikamayip bireyselligin tadini cikarmak istedigim icin degil,
Kendi basina buyrukluktan haz alan egoist oldugum icin degil.
Sadece
Öyle olmasi gerektigi icin.
Simdi mutfakta biraz calismaliyim. Sebze reyonunda kendimi kaybettim derken abartmiyordum. Pancar, kohlrabi ve iki cesit turp aldim. Hepsini de yaprakli aldim. Gidip tek tek onlari ayiklayacagim. Ayiklarken de insan doğası, denge, uyum (harmoni) ve gönüllülük üzerine düsünecegim biraz. Bunlar bana basit yasamanin ve bu yazinin anahtar sözcükleri gibi geliyor.
China syndrome?
3 gün önce
Insanlar yasamlarini bazen kendileri zorlastirir diye düsünüyorum. Elbette elinizde olmayan sartlar zorlastirabilir hayatimizi biz istemeden, o ayri.
YanıtlaSilAma bircok sey kendi icimizde, beynimizde olup bitiyor. "Lebenseinstellung" dedikleri... hayata bakis acisi... cok önemli.
Evet EQ, ben de öyle düsünüyorum. Önümüze konan yasamin cercevesi ve genel parametreleri ne olursa olsun icini biz doldururuz ve bakis acimiz neyse ona göre doldururuz gibi geliyor bana da...
SilBasit yasamak market market gezmeden' tek markette buldugun ile yetinebilmek. Haslanmis patatese limon ve tuz ekleyerek istahla yiyebilmek. Cok kiymetli cocugmun eline verdigin ekmegi istahla yedigini izlemek.Aksak cayini limon esliginde icmek( Kimisi buna bos bos icmek derken). Camasir makinasina sadece deterjan koymak gibi seyler benim hayatimda. New Yorkta yasiyorum ancak sanirim basit yasiyorum.
YanıtlaSilSizin basit yasaminiz da güzel adsiz :)
SilTelevizyondaki oturum çok başarılıymış, insanı bu konuda düşünmeye sevkediyor. Bi yerlerde şöyle okumuştum: 'Minimalizmi benimseyen ama sanayileşmiş toplumun insanı 'sanayileşmemiş insanın hayatını da' istiyor, giysilerini lime lime olana kadar giyip evine sadece bir koltuk almak istiyor' Basit yaşamla alakası yok gibi göründü değil mi:) Ama dünyanın yüzde 80'i basit yaşıyor ya. Oturum o yüzden hoşuma gitti, işin romantizmine kadar konuşmuşlar. Türkiye'de kürtajı tartışıyorlar henüz.
YanıtlaSilBasit yasami yoksun yasamdan ayiran "gönüllülük"tür derler :) Fakat asil son cümlen carpti beni,onun hakkinda ayrica yazacagim.
Silben kendıme, değer verdığım ınsanlara ve anlamlı bulduğum şeylere daha çok yer açılsın dıye hayatımı basıtleştırmeye çalışıyorum:)
YanıtlaSilduydugum en anlamli motivasyonlardan biri :)
Silçok düşündürücü, bunları düşüneceğim. keşke ingilizce alt yazıları filan olsaydı programın. kent yaşamını da doğayı ve basit yaşamı da seven biri olarak ikileme düştüğüm noktalara parmak basmış üstelik..
YanıtlaSilBen de tembel olduğum için basit yaşamak istiyorum. Sırtımda bir sürü yük taşımak istemiyorum.
YanıtlaSilMesela üniveristede ders veriyorum. Ders verirken "Üzerimde hangi kıyafet olmalı" diye düşünmek istemiyorum. Keşke biz de cüppe ile ders verseydik. Ben de kendimce üniformalar yaratıyorum. Dönüp dolaşıp onları giyiyorum. Misal tabii.
Bunların hepsi böyle küçük küçük birikip yük yapıyorlar. Mesela işim gereği çok okumam lazım. Her sene de yenilenir kitaplar. Al al nereye kadar. Eşimde akar alerjisi var, kitaplık da azdırıyor. En iyisi kitapları hatta özellikle makaleleri taratıyorum, dijital ortamda saklıyorum. Ne gerek var her sene yenilenecek kitapları biriktirmeye.
Hem böylece güneşli bir gün'ün de dediği gibi; değer evrdiğim şeylere yer açılıyor. Sadece tekrar tekrar dönüp okuduğum kitaplar kalıyor kütüphanemde ve kitap kalabalıkalırnın arasında kaybolmadıklarından her önlerinden geçişte gülümsememe neden oluyorlar.
Ay, anlatırken daral geldi bana. Çok dolduruyoruz yaşamlarımızı çok, gereksiz yük, ööfff.
kirda yasayip salatani yetistirip basit yasayamakta mumkun tabi!!
YanıtlaSilElbette, ama bunu ön sart sananlar var. Ben ayni fikirde degilim.
Sil