"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Pazartesi, Kasım 21, 2011

Büyüme Olmadan Refah - Bölüm 10,11 ve12

Bölüm 10:  Governance for Prosperity

Sınırlı bir dünyada sürekli bir toplumsal refah icin gerekli iki sarti acikladik: Ekonomik düzenlemeler (Bölüm 8) ve toplumsal tüketim mantiginda degisiklik (Bölüm 9). Bu degisiklikler insanligin karsilastigi en büyük meydan okuma olabilir. Devletin genel olarak ekonomideki rolü öteden beri bir tartisma konusudur. Bu düzenlemelerdeki katkisinin ne olacagi da elbette tartisilacaktir. Peki sosyal tüketimcilik mantiginin degismesindeki rolü ne olacaktir? (Kisisel  kanimca gölge etmesin, o bile yeter. Bakalim Tim Jackson ne diyecek?) 

Politika her ne kadar bireylerin düsünme seklini etkilemek fikrinden rahatsizmis gibi görünse de, bunu zaten sürekli yapmaktadir. Kisisel özgürlüklere karsi ortak mallari (commons) korumada bir denge tutturmak da en eski görevlerinden biridir. Kisisel tercihlerine birakildiginda bireyler "miyop" davranirlar, secimleri nadiren sürdürülebilirdir (Homo economicus'uz ya!). Fakat kimi bilimsel calismalar da gösteriyor ki, insan özünde bencil degildir. Duruma göre kendiliginden paylasimci ve özverili davranis da gösterir. Toplumsal kurumlar (özellikle tüketim toplumunda, ironik bir sekilde) verdikleri mesajlarla belli bireysel tutumlari (rekabet, bireyci davranis) digerlerine karsi (paylasim, isbirligi, özveri) ödüllendirir.

Devletin -elbette demokratik cercevede- temel görevine, yani kisa vadede bireysel cikarlara karsi uzun vadede toplumsal cikarlari koruma görevine geri dönmesi gerekiyor.


Bölüm 11 : The Transition to a Sustainable Economy


Bu bölümde daha önceki bölümlerde söylenmemis bir seye rastlamadim. Aklimda kalan tek cümle: "Another world is possible" - Baska bir dünya mümkün ;)


Bölüm 12 : A Lasting Prosperity

Insanin eline gecen her firsatta tüketmesinin temelinde yatan bir diger sebep de kalici olma, ölümsüzlük cabasi. Fakat önümüzdeki iki kriz (ekonomik ve ekolojik) sahip olduklarimizin bize gelecege dair bir vizyon sunmadigini gösteriyor. Sürekli ve kalici bir refah, bireylerin kisisel cabalarina birakildigi taktirde ise, insanlarin bir kismindan sosyal ve psikolojik özgürlüklerini istemek anlamina gelebilir. Kalici bir refaha büyüme olmadan erisebilmek icin bundan daha yapisal degisiklikler gerekecektir.

Bütün bu kitaptaki tartisma "büyümeden vazgecmek kapitalizmin de sonu mu?" sorusunu getirebilir akla. Büyüme konusunda farkli yaklasimlari olan kapitalist ekonomiler oldugu gibi, kapitalist olmadigi halde büyüyen ekonomiler de var.

Yeni ekonomide devletin su üc degisikligi saglayacak müdahalesi gerekli olacaktir:
-hizmet-bazli aktivitelere yapisal gecis
-ekolojik varliklara yatirim
-calisma saatlerinin dengeleyici sekilde düzenlenmesi

Bu acidan bugünkünden daha az kapitalist olabilir. Sorun meseleyi kutupsal görmekten kaynaklanmaktadir (tamamen devlet mülkiyetine karsilik tamamen özel mülkiyet kutupsalliginda). Örnek olarak son yillarda artan oranda calisan mülkiyetine dayanan kücük ve orta ölcekli isletmelerin basari hikayeleri verilebilir.

Peki bu hala kapitalizm mi? Ne oldugu gercekten önemli mi? Önemli oldugunu düsünenler icin Star Trek'in Mr. Spock'u gibi yanitlayabiliriz soruyu: "Bu kapitalizm Jim, ama bildigimiz sekliyle degil"

Bizi kisitlayan ne ekolojik sınırlar, ne de insan dogasi : Sadece degisiklige inanma ve bunun icin calisma kapasitemiz (bizi kisitlayan...)

---
Bitti :)
Sen ne dersin tüm bunlara?

Yazidibi müzigi "Occupy Wall Street"in fikir dedesi sayilabilecek , Leonard Cohen'den :) (Sahsen Jennifer Warnes'in yorumunu daha cok begenenlere katiliyorum sanirim)

2 yorum:

  1. Ilgiyle okudum ve diyorum ki, degisimin olabilecegine inaniyorum. Ancak bu degisim icin devletlerin ekonomik politikalarini degistirmelerinin yeterli olacagina inanmiyorum. Benim de isverenim gibi, buyuk sirketler para, hep daha cok para kazanmak icin var. Tek amac daha cok kar, daha cok para. Bunun etrafi tabii ki sosyal sorumluluk, cevre vs gibi insanlarin duymak istedikleri aksesuarlarla susleniyor ama isin ozu degismiyor. Bence herseyi etkileyecek en buyuk etken tuketici. Biz tuketmeyi, daha ucuzunu, daha hizlisini, daha hafifini, daha bilmemnesini talep etmeyi birakmazsak, bu buyuk ureticiler asla daha ucuz ve verimli kaynaklara yonelmekten vazgecmeyecek. Krizlerin bittigine de inanmiyorum, daha en buyuk krizi gormedik bence. Ama belki de bu en buyuk dalga bazi degisimleri tetikleyecek... ben su anda tunelin sonundaki isigi cikis olarak degil de, ustumuze gelen tren olarak goruyorum dogrusu. sonumuz hayir olsun, ne diyeyim...

    YanıtlaSil
  2. Selen katiliyorum dediklerine. Durmak, yavaslamak isteyenin bile etrafindaki herkes kosarken nasil duracagini bilemedigi bir sistem. Tüketicinin parasiyla, yasamak istedigi dünyadan yana oy hakkini kullanmasi yaklasimina cikiyoruz yine...

    YanıtlaSil