"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Pazartesi, Kasım 21, 2011

Büyüme Olmadan Refah - Önsöz, Bölüm 1 ve 2

Prosperity without Growth
Economics for a Finite Planet

Kitabin önsözlerinden birini Bill McKibben yazmis. Adini bu kitapta görünce hic sasirmadim. 5-6 yil önce bir gün, bir koltuga yan oturmus, bacaklarimi kenarindan asagi sarkitmis, sallaya sallaya  (ve düsünsel olarak da gevsekce sallana sallana) McKibben'in yazdigi bir kitabi okuyordum. Kitap biraz eskiydi, anafikri cok taze olmasina ragmen detaylarinda güncelligini yitirmisti. Yine de basladigim kitabi yarim birakmamak takintisiyla okuyordum. Bir cümleye denk geldim. Sanki ayni anda hem mideme yumruk yemis, hem kafamda isik yanmis gibi oldum. Bazen bir kitap bir cümle icin bile okunur:


"Dağbaşında hiçbir şey sonsuza dek büyümez. Doğada ikibin metre boyunda ağaçlar yoktur."


Gelelim Tim Jackson'un "Prosperity Without Growth" adli kitabina  :




Bölüm 1: Prosperity Lost

Refah hakkinda düsünceler:

Refah genel bir islerin yolunda gittigi duygusu ve iyilik halidir. Bireysel degil, toplumsaldir. Refah günlük degildir, gelecege dair bir süreklilik niyeti ve umudunu da icerir. Refah paylasilan bir vizyondur.

Genel gecer kabule göre GDP'deki artis refahin da arttigi anlamina gelir (GDP-->Gross Domestic Product-->GSYH) . Bu yüzden GDP'deki büyüme, özellikle son bir yüzyildir dünya capinda en önemli ekonomik gösterge haline gelmistir. Bu bakis acisi, elbette dünya genelinde günlük geliri 1 Dolar'in altinda olan bir milyar insan icin bir sey ifade etmektedir. Ancak ayni bakis acisi, temel gereksinimlerin büyük ölcüde karsilandigi ve tüketici mallarindaki cogalmanin maddi konfora katkisinin oldukca az oldugu zengin ülkelerde bir sey ifade etmemektedir.

Yakin zamana dek "refah" parayla ilgili bir kavram degildi; "sıkıntı" ve "üzüntü" sözcüklerinin karsiti olarak kullanilirdi.  Ekonomik refah kavrami ve refahin ekonomik büyümeye paralel olarak arttigi fikri yeni bir  yorumlamadir.  Ancak dogrulugu simdiden tartismalidir. Cünkü gelismis ülkelerde dahi gelir dagilimindaki esitsizlik 20 yil öncekinden daha fazladir. Belli bir noktadan sonra ekonomik büyüme insan mutluluguna katkida bulunmamaktadir. Sınırlı kaynaklara sahip bir gezegende, büyümeye dayali bir refah anlayisi gelecege dair güvenilir bir vizyon sunmamaktadir.

Bugün yaygin olarak kabul ediliyor ki, 20. yüzyilin ortalarindan bu yana, dünya eko-sisteminin sunduklarinin %60'i degersizlestirilmis ya da tüketilmistir.  2050 yilinda yeryüzünde yasayacagi tahmin edilen 9 milyar insanin hepsinin OECD ülkelerindekine denk bolluga sahip oldugu bir dünyada, ekonomi bugünkünün 15 kati ve 1950'lerdekinin 75 kati olmalidir. Bu türden bir ekonomi neye benzeyecek, ne ile isletiliyor olacak? Bu bize paylasilabilen ve sürekli bir refaha dair güvenilir bir vizyon sunuyor mu?

Sonsuz büyüme hakkindaki kollektif körlügün kaynagini bulmak kolaydir. Büyümeyi sorgulamak cilginlarin, idealistlerin ve devrimcilerin isi farzedilmektedir. Fakat sorgulamaliyiz. Büyümeyen bir ekonomi fikri bir ekonomist icin tartisma disi olabilir. Fakat sürekli büyüyen bir ekonomi de bir ekolojist icin tartisma disidir.


Bölüm 2: The Age of Irresponsibility

Bu kitap ekonomik büyümenin zengin ülkeler icin hala gecerli bir hedef olup olmadigini sorgular ve sunu sorar "Büyüme olmadan refah mümkün müdür?"

2008 kriz ve sebepleri hakkinda: Amerikan emlak pazarindaki gelismeler, hirsli spekülasyonlar, emtia fiyatlarinda 2007 yili ve 2008 basindaki dramatik yükselisler, sirketlerin kar marjlarinin düsmesi , 2008 ortalarinda 30 yildan sonra ilk kez stagflation (ayni anda durgunluk ve yüksek enflasyon) görülmesi. Petrol fiyati Temmuz 2008'de iki katina cikti, gida maddelerinin fiyatindaki %66'lik artis özellikle fakir ülkelerde halk huzursuzluklarina yol acti. Bütün bunlar krizin ortaya cikip büyümesine etki etti. Fakat hicbiri finansal pazarlarin  tüm dünya ekonomisinin dengesini nasil bozabildigini aciklamiyor. Neden ödemeye imkani olmayan insanlara borc verildi?  Neden düzenleyiciler dev kurumlari yere devirecek bireysel finans uygulamalarina engel olmadi? Neden güvence altina alinmamis borclar ekonomide bu derece baskin bir güc haline geldi? Neden hükümetler tutarli olarak bu "sorumsuzluk cagi"na gözlerini yumdular ya da aktif olarak tesvik ettiler?

Krizi takiben hükümetler devreye girdi. Bankacilik sektörünü kurtarmamanin insani boyutu muazzam olacakti. Fakat bu müdahalelerin cogu bilinen is yapis sekline geri dönülebilmesini saglayan gecici düzenlemeler olarak görüldü. Örnegin aciga satislar 6 ayligina durduruldu ama tamamen yasaklanmadi. Nihai hedef, ekonomik büyümenin tartisilmaz sekilde devamliligini saglayabilmekti.

Kriz gelismis ülkeler arasinda iki farkli kapitalist yaklasimi belirginlestirdi.
1) Liberal market ekonomileri (Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, Ingiltere, ABD): daha liberal, rekabet ve deregülasyona daha acik.
2)Coordinated market economies ( Belcika, Fransa, Japonya, Almanya, Iskandinav ülkeleri) : deregülasyonda yavas davranan, rekabetten cok firmalar arasindaki stratejik etkilesime dayanan ekonomiler.

Her iki tür ekonomi de büyümenin tartisilmazligi konusunda hemfikir olmalarina ragmen, aralarinda bir fark vardi. Liberal market ekonomileru tüketici borclanmasini daha büyük ölcüde tesvik ediyordu. Ingiltere'de tüketici borclanmasi krizin öncesindeki on yilda iki katina cikmisti. Insanlar borclanmaya sosyal statüyle ilgili kisisel istekleri dahil cesitli sekillerde tesvik ediliyorlardi. Buna dayanan bir sistem sarsildiginda ilk etkilenenler de yine gelir düzeyi düsük kesim oluyordu. "Borc al ve harca" kültürü refah getirmekten öte refahin eksilmesine yol aciyordu. Küresel bir dünyada Almanya, Cin ve Japonya gibi güclü üretim sektörlerine sahip ve tüketici borclanmasi düsük ülkeler dahi durgunluktan kacinamadilar. 2008'in son ceyreginde Alman ekonomisi tüm Avrupa ekonomilerinden daha cok etkilenerek %2.1 oraninda kücüldü. Ironik bir sekilde Almanya, tüketicisini krizden önceki on yil boyunca da  harcamaya ikna etmekte güclük cekmisti (Kisisel tecrübem: Evet, dogru, Almanlar har-ca-mi-yor!)  2008 krizini takiben dis pazarlar da kurudugunda, ülke krizi pek güclü sekilde hissetti.

Bu bölümden cikarilmasi gereken mesaj sudur: "Sorumsuzluk cagi" tesadüfi bir gözden kacirma ya da kisisel hirslarla ilgili degildi. Ekonomik kriz bankacilik sektörünün belli alanlarindaki münferit yanlis uygulamalardan kaynaklanmadi. Bir sorumsuzluk varsa, bu daha cok sistematikti; yukaridan onay görmüstü ve tek bir amaca hizmet ediyordu: Ekonomik büyümenin devami ve korunmasi.

Dipnot: Günaydin! 'Konu cok soyut, ekonomiden anlamam, 
hikaye yok, fotograf yok; sıkılırım ama ben' dersen müzik de mi yok? 
Söyle alayim seni: 





Kitap özetiyle beraber müzik yayini da devam edecek.
Istek sarki da alabilirim belki ;)

4 yorum:

  1. Başlıktaki konuyu dünya gibi yurdumuzda son hız son hız yaşıyor, bakalım sonumuz nasıl olacak.
    Umutlanalım mı iyi şeyler olacak diye yoksa :((

    Sevgili Hindiba zamanı, blogunuza bayıldım. Hele sağ köşedeki ayın halini görünce çok daha... bir balık olmama rağmen gökyüzünr bayılırım, kimi zaman karanlaıkyerler ararız yıldızları izlemek için, belki kayan bir tanesini yakalamak ne mutlu eder beni.
    Müziğe gelince kaç defa dinledim bilmiyorum okurken, öslemişim.
    Geç kalmışım ama Sevgili Beste'den yakaladım sizi.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Sare,
    gec olsun güc olmasin :) sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Bacim nettin, teker teker gelseydin ya haftaicinde :) Simdi bana 15 gun lazim okumak, sindirmek icin :)

    YanıtlaSil
  4. Dilek'cigim, sen hafta ici arada bir ugra, oku yavas yavas. Acelemiz yok nasilsa...

    YanıtlaSil