Bölüm 8 : Ecological Macro-economics
Baska türlü bir makroekonomiye gereksinimimiz var (Herkes "Ben dememis miydim!" demeyi sever :)) Ekonomi ve özellikle makroekonomi, ekoloji cahili. Su anda sermaye birikmedikce üretim, tüketim, yatirim, ticaret, vb birikimlerinin nasil olabilecegi konusunda bir modelimiz yok.
(Burada GDP, arz-talep gibi makro-ekonominin temel kavramlari aciklaniyor. Hizlica okudugum bu kisimdan cikardigim hisse: Temel makroekonomik parametreler ve kavramlar dogal kaynak kullanimini, cevresel kaynaklari , negatif sosyal etkileri gözardi eder. )
Bir cözüm olarak dogal kaynak ihtiyaci düsük, materyal-yogun olmayan, üründen cok hizmet satan sektörlerin ön plana ciktigi bir ekonomiyi önerenler bulunmaktadir. Aslinda bu da özünde bir tür ayirim (decoupling) cabasidir. Ancak yine de, büyüme motoru baska türlü olan bir ekonominin nasil görünecegi hakkinda bize bir fikir verebilir. Aslinda bu türden bir ekonominin tohumlarini simdiden yerel bazi uygulamalarda görebiliyoruz: Yerel ciftci pazarlari, slow food kooperatifleri, toplumsal enerji projeleri, spor kulüpleri, kütüphaneler, yerel tamir ve bakim hizmetleri, elisi kurslari, müzik, drama, beceri, yoga, kuaförlük, bahcivanlik kurslari... :)
Insanlar cogunlukla bu tür etkinliklerin ayni anda üreticisi ve tüketicisi olmalari durumunda daha cok esenlik ve doyum duygusuna kapilmaktadirlar. Zamandan yana fakir, materyalistik, süpermarket ekonomisinde ise bu duygulardan daha uzagiz (Kisisel tecrübelerime dayanarak bu yargiya kesinlikle katiliyorum). Bugünkü ekonomide bu tür hizmetler "personal ve social services" adiyla gecmekte ve aradigimiz türden bir refaha katkida bulunabilecek gibi görünmektedir: anlamli is, gelisme kapasitesi, topluma pozitif katki, materyal olarak hafif yasama/üretme olasiligi
Sorun bu türden aktivitelerin genellikle pazarin cok kisitli bir bölümüne ulasabilmesi, katkilarinin sönük görülmesi ve hatta kimi durumlarda ekonomik anlamda bir etkinlik olarak dahi kabul edilmemesidir (gönüllülük gibi). Emek-yogun aktiviteler olarak görülmeleri de bugünün ekonomisi icin (isgücü verimliligi acisindan) bir dezavantajdir. Ekonominin isgücü verimliligi takintisi, is, toplum ve cevrenin zarar görmesine yol acmaktadir.
Yüksek isgücü verimliligi durumunda, bir ekonomik durgunluk cogunlukla issizlik oraninin artisina sebep olur. Fakat varolan isi sistematik olarak toplumda dengeli bir sekilde dagitmak, is paylasimini yayginlastirmak, calisma saatlerini azaltmak, calisma günlerini azaltmak ve calisana daha cok bos zaman saglamak gibi bir cikis da mümkündür (2008 krizinde Almanya'da uygulandi. Sirketler calisanlarini isten cikarmak yerine calisma saatlerini azalttilar. Elbette maaslari da... Ama pek cok calisan bunu tamamen issiz kalmaya tercih etti.) Calisma sartlarinda bu türden degisikliklarin ancak belirli sartlar altinda uygulanabilir oldugunu, aksi taktirde kolay olmayacagini da kabul etmek gerek.
Benzer bir ekonomik dönüsüm sermaye verimliligi acisindan da beklenmelidir. Yatirimlarin materyal-yogun aktivitelerden sürdürülebilir, karbon-düsük aktivitelere aktarilmasi gerekecektir. Bu sirada ekonomi ince bir "sürdürülebilirlik penceresi"nden gecmelidir. Gecisin yavas olmasi, ekonominin dönüsümünden önce kaynaklarin tükenmesi anlamina gelebilir. Cok hizli bir gecis ise, ekonomiyi yeterli kaynak üretemeyecek kadar yavaslatabilir. Tüketim-tasarruf orani tasarruftan yana degistiginde ekonominin gecis asamasindaki hareket alani genisleyecektir.
Yeni ekonomi tüketim-yatirim dengesinin, özel-kamu sektörü dengesinin,cesitli sektörlerin rollerinin, verimlilikteki gelismenin dogasinin, karlilik sartlarinin yeniden tanimlanmasiyla kurulabilir. Herseyden önce yeni ekonomi ekoloji ve sosyoloji cahili olmamali, cevre ve toplumu ekonomiden ayirmamalidir.
Bölüm 9: Flourishing - Within Limits
Burada bir celiski var. Eger sahip oldugumuz nesneler toplumsal yasama daha iyi katilabilmemize, kendimizi ifade edebilmemize (sembolik bir dil olarak) katkida bulunuyorsa, zengin ülkelerde bu katkiyi daha acik görebiliyor olmamiz gerekirdi. Oysa tam tersine Bati dünyasi bir "sosyal durgunluk" icinde görünüyor.
Amartya Sen'e göre ayni seviyede yeterlilige sahip olabilmenin gerektirdigi gelir (ve mallar) toplumdan topluma degisir, zengin ülkelerde daha fazladir. Burada Adam Smith'in bahsettigi toplumsal yasamda ayip/utanma duygusu rol oynar. Adam Smith Milletlerin Zenginligi'nde keten bir gömlegin yasamsal gereklilik arzetmemesine ragmen, o günün Avrupa'sinda ortalama bir calisanin keten gömleksiz utanmadan toplumsal yasama katilamayacagini verir örnek olarak. Tüketici mallarina bu türden anlamlar yüklenmesi durumunda "bu kadari yeterli" diyebilecegimiz bir noktanin olmayacagi aciktir (Örnek mi istiyorsun? Böyle buyur). Birey acisindan bu türden bir sosyal tuzaktan kacinmak mümkün degildir. Hatta kendini toplumda daha iyi ifade edebilmesi acisindan (refahin bir sarti) anlamlidir da.
Ancak psikolog Tim Kasser'a göre populerlik, imaj ve finansal basari gibi materyalistik degerler, kendini kabul, baglilik, ait olma gibi asli degerlerle celisir. Bu asli degerleri ön plana almayi basaran bireyler aile ve toplum icinde daha mutlu ve daha sürdürülebilir bir yasam sürmeyi de basarmaktadir. Örnekleri modern toplumda da bir ölcüye kadar görülmektedir. Bu sessiz devrimin ötesinde daha radikal ve kapsamli girisimleri savunanlar da vardir; Voluntary Simplicity (Gönüllü Sadelik, bkz burasi ve burasi) gibi. Psikolog Mihalyi Csikszentmihalyi'nin amaca yönelik ve materyal acidan basit bir yasamin daha doyurucu olabildigine dair bilimsel temelleri acikladigi bir calismasi bulunmaktadir.
Bu türden yasam pratikleri toplumsal destegi de gerektirdiginden, kendiliginden kücük toplumsal olusumlari tesvik etmektedir. Eko-köyler, Kuzey Iskocya'daki Findhorn toplulugu, Thich Nhat Hahn'in Fransa'da kurdugu "farkindalik" toplulugu, Kuzey Amerika'da Amish'ler, Kuzey Amerika'da seküler basit yasam taraftarlarini bir araya getiren Simplicity Forum, daha yeni bir girisim olarak Downshifting Downunder gibi...Bu türden topluluklar üzerine bilimsel calismalar az olsa da, ilk sonuclar sade yasamcilarin daha mutlu yasadigi iddiasini desteklemektedir.
Varolan toplumsal yapilarin toplumsal yasama katilimi güclestirmesi de, üzerinde düsünülmesi gereken bir konudur. Özel ulasim toplu ulasima göre önceliklidir. Motorlu araclarin yayalara göre önceligi vardir (zamanin varsa buraya alayim). Enerji arzi sübvanse edilirken, enerji talebi tarafinda yönetimsizlik ve kaos hüküm sürmektedir. Cöp üretmek ekonomik ve davranissal olarak ucuzken, geri dönüsüm maliyetlidir. Cocuklar "alisveris nesli" olarak yetistirilmektedir. Hükümetler, politikacilar, finansal kurumlar ve medya sürekli bu türden mesajlar vermektedir. Bu acidan daha sürdürülebilir bir yasam sürmeye calisanlarin kendilerini cevrelerindeki sosyal yasamla celiski icinde bulmalari sasirtici degildir. Bu yüzden degisimi (ne kadar istekli olurlarsa olsunlar) bireylerin eline birakmak yerine, toplumsal yapilarda gerekli degisiklikleri yapmak önem kazanir (Kendi adima toplumda yapisal degisiklikleri bekleyecek zamanim yok. Ben yola cikarim, o isterse gelsin arkadan. Sen de simdi gelirsen benimle, o zaten gelecek mecbur :)).
Yapilmasi gereken en önemli seylerden biri, verimsiz statü yarislarini körükleyen gelir esitsizligini asgariye indirmektir. Esitsizlik toplumun sadece bir kesimini degil, tamamini hirpalamaktadir. Daha cok yardimlasan ve özveri gösteren bir toplum önem kazanmaktadir.
Yazidibi müzigi olarak sınırları icinde ciceklenen ve gündelik nesnelere yikici olmayan (!) yaraticilikla yeni anlamlar veren iki örnek sectim :) Eskilerden degil, yenilerden (Evren'cigim ;)... Birinci videoda karpuzu (2:32) ve ikinci videoda cöp kutusunu (1:25) yeniden kesfeden arkadasa özellikle dikkat!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder