Son haftalarda küçük sincabın en büyük zevklerinden biri, eline geçirdiği bir tükenmez kalem ile ajandama çizgiler çizmek. Bana özeniyor galiba... Küçüklerin boya kalemiyle tanışması için iki yaşını doldurmasını öneriyorlar ama bu durumda erken bir tanışmada sakınca görmüyorum. Geçen haftayı bu konuda araştırmakla geçirdim. Öncelikle en küçüklere mümkün olduğunca kalın, elinde zorlanmadan tutabileceği kalemler öneriliyor. Elbette içinde toksik kimyasallar bulunmamalı. Ama bu rahatça ağzına götürebileceği anlamına da gelmiyor. Boya aktiviteleri her zaman yetişkinlerin gözetiminde olmalıymış. Önce pastel boya daha uygun bir seçenek gibi görünmüştü gözüme. Fakat pek çok ürünü ekolojik açıdan test eden Öko-Test'in sitesindeki pastel boyalarla ilgili yazı çok da parlak değildi. 2005'te yapılan testlerde toplam 18 üründen sadece ikisi "iyi" almış (En iyi not pekiyi). Büyük bir kısmında kanser yaptığından şüphelenilen maddeler kullanıldığı tespit edilmiş. Üreticilerin hemen hepsi test sonuçlarını ve Öko-Test ile bilgi paylaşmayı reddedip tuhaf bir suskunluğa bürünmüş. Hımm, üstelik pastel boya ele kolayca bulaşıyor, kalemi ağzına bile götürmesine gerek olmadan bütün bu kanser yapıcılarla temas mı edecek oğlum? Olmazzzz! O zaman kuru boya. Peki hangisi? Tutması kolay, kalın olmalı. Boya kısmı nispeten yumuşak olmalı ki kağıtta kolay kaysın. Elbette mümkün olduğunca az kimyasal içermeli. Ve de Çin'den gelmemeli. Onların bebek mamalarından bile melanin çıkıyor; boya kalemlerinden ne çıkar bilemiyorum. Püfff! Hala uygun markayı, doğru kalemi bulabilmiş değilim. Fikir verecek var mı?
*
Kendimden utanıyorum. Bunca yıldır Batı denen yönün tek bir nokta olduğu ve güneşin de hep o belli noktadan battığı gibi acayip bir fikre sahiptim. Geçen Kasım'dan bu yana dikkatle izliyorum günbatımını. Yaz ortasında, kışın battığı nokta ile arasında 90 dereceye yakın fark vardı! Şimdi yavaştan kışlık noktasına geri dönüyor. Bugün şuracıkta ölsem, yaşadığım gezegene dair böylesine temel neleri bilmiyor olurum, düşünmek bile istemiyorum.
*
Geçen hafta marketin manav bölümünde defne dalları satıyorlardı! Aldım tabii ki. Ardından otlar ve bitki çayları konusunda son zamanlarda biraz müsrifçe hareket ettiğimi hatırladım. Evde papatya, mercanköşk, ıhlamur, adaçayı ve dağ çayı var bol miktarda. Şimdi defne dahil oldu onlara. Önce ikinci bir emre kadar kendime kahveyi yasaklamaya niyetlendim, ama huyumu biliyorum. Yasaklar bende ters teper. Kendimi bolca bitki çayı içmeye davet ediyorum. Teşvik edici sebepler arıyorum. Ve ödev veriyorum bu bitkilerin diğer kullanım alanlarını araştırmayı. Bu konuda bildiklerini paylaşacaklara da şimdiden teşekkürler...
*
Beyazlarda çok iyi sonuç aldığımı söyleyemeyeceğim ama çok kirli olmayan renkli çamaşırlarda sabun rendesi kullanmaya devam. Cuma günü oğlumun üzerinde oynadığı kalın battaniyeyi sabun rendesi, beyaz sirke ve bir kaç damla hint defnesi (tea tree) yağı ile yıkadım. Hint defnesi Avustralya kaynaklı bir bitki ve Aborijinler tarafından öteden beri kullanılmaktaymış. Bugün de antimikrobiyal ve antifungal (küfe karşı) etkileri sebebiyle yaygın olarak kullanılıyor. Oğlum doğmadan önce ben de genel temizlikte çok kullanıyordum. Fakat keskin kokusunun zarar vereceğinden endişe ettiğimden onun bulunduğu ortamlarda kullanmaya ara vermiştim. Artık yeterince büyüdüğü için bugünlerde yeniden kullanmaya başladım. Battaniye mi? Gayet temizdi ve mis gibi sabun kokuyordu. Hem de tamamen doğal malzemelerle :)
*
Hint defnesi ve benzeri ürünlerle ilgili beni düşündüren tek nokta yerel olmamaları. Tahminen Asya ve Avustralya'da geniş alanlarda ticari amaçlarla yetiştiriliyorlar. Genellikle doğal bitki örtüsü zarar görüyor bu toplu üretimden. Sonra da binlerce kilometre katederek (enerji?, maliyet?) dünyanın öte ucuna gönderiliyor ve benim gibi tüketicilerin kullanımına sunuluyor. Oysa doğanın her coğrafyaya, oranın ihtiyaçlarına özgü çözümler sunduğuna dair inancım kuvvetleniyor gitgide. Temizlik, hijyen her çağın, her coğrafyanın ihtiyacı ve doğa her yerde, her iklimde farklı bir çözüm sunacak kadar yaratıcı. Örneğin Akdeniz'de aynı amaçla lavanta, biberiye ve kekik yağları kullanmalıyım belki de. Hint defnesi kadar olmasa da antimikrobiyal etkileri var bu yağların.
*
Laf yağlardan açılmışken son denememden de bahsedeyim. Elimde çok güvendiğim bir kaynaktan ev yapımı kolonya tarifi vardı. Tarife notlarımın arasında tekrar rastladığım gün tesadüfen bergamot ve limon yağlarına da rastladım bir yerde. Ve bu tesadüfü sözkonusu tarifi denemek için yukarıdan bir işaret olarak algıladım. Ne var ki etil alkol bulamadım burada. Sorduğum eczanelerde hatta biraz şüpheyle karşılandı bu sorum. Ben de aynı tarifi suyla deneyerek bir oda spreyi yapmaya karar verdim. Orjinal tarif (ve benim kullandıklarım) şöyle:
50 ml etil alkol (yerine su)
44 damla bergamot yağı
15 damla limon yağı
4 damla neroli yağı (yerine portakal yağı)
1 damla biberiye yağı
1 damla lavanta yağı
Bir sprey şişesinde iyice karıştırılıyor ve her kullanımdan önce de iyice sallanıyor. Etil alkolle deneyeceklere satın aldıkları yerde -varsa- gerekli güvenlik önlemlerini sorup dikkatle uygulamalarını tavsiye ederim. Suyla yaptığım denemede kokunun tam olarak oturması için bir iki gün geçmesi gerekti. Ondan sonra da kokunun istediğim kadar güçlü ve etkili olmadığını farkettim. Daha önce sadece biberiye yağı ile yaptığım oda spreyinin kokusu bundan çok daha güçlüydü. Ama etil alkolle bu sorunun yaşanmayacağını tahmin ediyorum. Nam-ı diğer "Köln suyu"nun mucidi Giovanni Maria Farina'nın 1708'de kardeşine "Bana İtalya'nın bahar sabahlarını, dağ nergislerini ve portakal tomurcuklarını hatırlatan bir koku buldum" diye yazdığı da rivayet olunuyor bu arada.
*
Zeytinleri yemeye başladım! Benimki erkenci bir başlangıç aslında. Ev halkının yiyebilmesi için bir iki güne daha ihtiyaç var. Birer hafta arayla üç kez zeytin alıp kurdum. Bu fotoğraftakiler ilk ve son parti. Yani aralarında iki hafta var. E, biri bana dur desin artık :)
China syndrome?
3 saat önce
Evren Merhaba,
YanıtlaSilGeçenlerde bir gazetede Metro marketlerinin Türkiye temsilcisiydi galiba, bir yetkilinin ropörtajını okudum. Markette satacakları kırtasiye malzemelerini tahlil ettirdikten sonra tesbit ettiklerini anlatıyordu. Ne yazık ki tahlili yapılan pek çok malzemenin kanserojen maddeler icerdiğini söylüyordu. Sattıkları ürünün güvenle kullanılabileceğinin garantisini veriyordu böylece. Ne acı, Çin' in dünya ticaretinde bu kadar söz sahibi olmasından sonra çoğaldı bu tür malzemeler. Küçük çocuğu olanlar çok dikkatli olmalı bence de.
Bitki çaylarına gelince evde çok kullanıyorum. Kendi yaptığım bir karışım var. Çubuk tarçın, kakule, karanfil, tane biber, limon, elma ayva kabuğu ve yaprağını biraz kaynattıktan sonra ocağı kapatıp, ıhlamur ve nar çiçeği( hibiscus )koyup 5-10 dk. demliyor, süzüyorum. Kışın çok seviyoruz.
Bir de oğullarıma yaptığım melissa çayı var. Melissa ve oğulotunu demleme usulü yapıyorum. Büyük oğlum Ünv. sınavlarına hazırlanırken çok yapmıştım. Hala devam ediyoruz. Şimdi küçüğe de çok hazırlıyorum. 19 Mayıs Ünv.Tıp Fak. Genetik Anabilim Dalı Öğretim Görevlisinin bir yazısını okudum yenilerde. O da Melissa çayının, strese, uykusuzluğa, sindirim sistemi hastalıklarına , hipertansiyona, iyi geldiğini, ağrı kesici olduğunu ve zekayı arttırdığını, hatta kaynatıp suyu vücuda sürülürse ter kokusuna iyi geldiğini söylüyordu. Biz bu faydalarını gördük. Öneririm herkese.
Sevgiler.
Noy: Söz konusu bilgi Milliyet Gazetesinin 7 Ekim 2008 tarihli ekinde yer alıyor.
Son anda eklediğim için kontrol etmeden göndermişim."Not" olacaktı.
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilbelki isinize yarayabilecek bir kac adres:
http://www.stiftung-naturschutz.de/schulzeit/farben.php
http://www.bonarei.eu/
http://www.kaleidoshop.de/produktkatalog/14255811.html
www.jako-o.de/Kinder
http://www.kunstundspiel.de/site/index.php
http://www.schuelershop.de/
http://www.memo.de/Bueroartikel/Kindergarten_und_Schulbedarf.memo?groupId=2773&page=groupteaser.jsp
http://www.sonnenkind.ch/Spielen-Freizeit/Oeko-Malfarben:::196_243.html
Selamlar
evrencim eğer istekliyse çizmeye boyamaya yaşı küçük diye engellememekte iyi etmişsin. senin gözetiminde yaparsa için rahat olsun.. yalnız ilk aşamalarda duvarlara ve koltuklara da sanatsal çalışma denemeleri yapılabilir uyarıyım :)
YanıtlaSilfaber castell 'in organik kuru ve pastel boyaları olduğunu biliyorum. tavsiye edebilirim bu markayı ....
defneyle ne yapılır bilmiyorum ama ben geçenlerde zeytinyağlı defne sabunu aldım. saçlarımızı onunla yıkıyoruz ve ben çok memnunum . hiç olmadığı kadar temiz hissediyorum ve çok parlak görünüyorlar.
bi de ben temizlikte kullandığım arapsabunu ve rende sabun karışımına lavanta v.b yağlardan atıyorum , daha kalıcı oluyor sanki koku bunu da tavsiye edeyim bari...
zeytinde mutlu sona ulaşılmış ne güzel .. dur demiycem ama :)
Oh ne güzel Evren'ciğim, afiyet olsun. Konu zeytin olunca ben de duramıyorum inan. Şimdi her hafta pazarda acı çekeceğim, her taraf zeytin dolu olacak ve almak isteyeceğim!
YanıtlaSilEvren Almanca oldugu icin linkten birsey anlayamadim :( ve konuyu da merak ettim.
YanıtlaSilBu aralar ben gene zencefil cayina dadandim :) Kok zencefili rendelemece, icine limon katmaca, istege gore nane, kaynatmaca... Az bal ilavesi ile icmece!
Defne denince benim de aklima Defne sabunu geliyor, ama evde yapilmasi zor sanirim!
Senin zeytinlerin fotografi bende acilmiyor :(
biz 18 aylikken Defne'ye sundan almistik:http://www.amazon.co.uk/Crayola-Beginnings-Tadoodles-Washable-Paints/dp/B000QUNKSS/ref=pd_bxgy_k_h_b_cs_img_b
YanıtlaSilyalniz cok dikkatli olmak,sürekli cocuga bakmak gerekiyor,sulu boya gibi bir sey cunku.Pastel boyalarin kagitla kapli olanlarini tercih ettik,toksik olup olmadigini bilmiyorum ama ondan once aldiklarimiz cok kimyasal kokuyordu,o yuzden onlari atip kagitla kapli olanlarini aldik.butun bu boyalardan once de sundan almistik,cok seviyor bunu hala:http://www.elc.co.uk/toy/baby-scribbler-blue/
Defne deyince benim aklima cok sey geliyor ;) Ben defne yapragini corbalarda ya da pilavlarda guzel bir koku vermesi icin kullaniyorum.
Münevver,
YanıtlaSilBu durumda Metro'da satılan boya kalemlerine baksam, bir ön eleme yapmakta işe yarayabilir; teşekkürler bu bilgi için. Özellikle ilk çayın kulağa harika geliyor. Bende saydığın baharat ve otların hepsi yok ama elimdekilerle bir deneyeceğim galiba. Oğlum elma yemeyi seviyor ama kabuğunu soyuyoruz. Böylece kabuklar da kullanılmış olur :)
das Etikett,
Hoşgeldin :) Verdiğin linklere şöyle bir baktım da oldukça ilginç şeyler var içlerinde. Toksik olmayan parmak boyası mesela, ki o da sıradaki araştırma konumdu. Şimdi hepsini tekrar detaylı inceleyeceğim. Teşekkürler!
Funda,
kuru boyayı bir de kağıtlardan taşan, koltuklara bulaşan sanatsal etkinlikler için tercih ediyorum zaten. Önerilerin için sağol, aklıma yazdım :)
Tijen,
benim avantajım (veya dezavantajım) o acı çektiren pazarlardan çoook uzaklarda olmam :)
Dilek,
İlk fırsatta sana daha detaylı bir özet geçmeye çalışırım. Bugünlerde zencefil bitkisini hani o çay yaptığın kökten üretmenin yolunu anlatan bir sayfa buldum ama o da Almanca. Senin zencefilli çay tarifi de güzel geliyor kulağa. Fotoğraf sorunu bir tek sende mi var ve hâlâ mı devam ediyor, anlamadım :(
Işıl,
Linkler için sağol. İkincisinden yeğenimin de vardı, iyi aklıma getirdin. Onu da araştıracağım. Senin her günün d(D)efneli, değil mi :) Ben adaçayı koyardım pilavlara aynı amaçla, defne de iyi fikir.