Fakat bütün vaktimizi koşturmacalı oyunlarla geçirmiyorduk elbette. Oturarak oynanan oyunlardan en mütevazisi sokaktan bulacağınız uygun taşlarla oynanan beştaş idi. Bu oyunun ustaları zaten taşlarını hiç atmaz, oynayacaklarında evden getirirlerdi. Bir de dört veya beş taş ile kaldırıma kiremitle çizilen bir kare içinde oynanan bir oyun vardı. Onun adını da, kurallarını da unutmuşum.
Sonra kızmabirader, dama, borsa, milyoner, ipucu gibi karton-kart-piyon-taş oyunları vardı. Bu tür oyunları satın almaya belki herkesin gücü yetmezdi. Ama paylaşılarak oynandığından, herkes kendisinde olmayan oyunu da bilir ve zevkle katılırdı. Üstelik bazı oyunları evde yapmak da mümkündü. Bir arkadaşımızın evde kendi çizip boyayarak yaptığı kızmabirader oyunu vardı örneğin.
Böyle deyince aklıma bir öğleden sonra kızkardeşimin bir arkadaşında görerek yaptığı bir oyun geliyor aklıma. O yarım saat içinde yaparken ben de merakla seyretmiştim, sonra da hemen oynamaya başlamıştık.
Bakın, şöyle yapılıyor:
Büyükçe bir kartonun üzerine kurşun kalemle bastırmadan sıra sıra daireler çiziliyor. Bunun için bozuk para kullanmak en kolayı. Kartonun büyüklüğüne göre örneğin 20 daire eninde ve 15 daire boyunda olabilir oyun platformu; kesin bir kural yok. Sonra platformun çeşitli yerlerinde rastgele yukarı çıkan merdivenler ve aşağı doğru kıvrım kıvrım inen yılanlar çiziyoruz. Yılanların başı ve kuyruğu ile merdivenin alt ve üst basamakları birer daireye denk gelmeli. Sonra istediğimiz renkte kalemlerle boyayıp süsleyebiliriz de onları. Yılan ve merdivenlerin altında kalan daireleri iptal ediyoruz; işte bu yüzden bastırmadan çizmiştik daireleri en başta. Kalan daireleri daha kalın bir kalemle koyuca tekrar çiziyor, en alttan başlayarak yukarı doğru her birine sıradan bir numara veriyoruz. Oyunumuz hazır!
Şöyle oynuyoruz:
Kendi hazırladığımız oyun platformu dışında oyuncu sayısı kadar piyon (veya değişik renkte düğme, taş vb.) ve bir zar gerekli. Bütün oyuncuların piyonları 1 numaralı dairenin başında konuşlanıyor. Herkes sırayla zar atarak gelen sayı kadar ilerlemeye başlıyor. Her kim bir merdivenin alt ucunun değdiği daireye denk gelirse onun yükseldiği daireye kadar çıkabilir hemen ve her kim bir yılanın ağzının olduğu daireye denk gelirse tıpış tıpış kuyruğunun olduğu daireye kadar geri dönmeli ve oradan devam etmeli oyuna. Zarda gelen sayı kadar ilerleyip, merdivenler tırmanarak ve yılanlardan kaçarak (veya kaçamayarak!) kim ilk önce ulaşırsa son daireye, oyunu da o kazanmış olur.
O bahsettiğin oyunun bir adı vardı; ama, ben de hatırlayamıyorum. Oğullarım küçükken ne çok oynardık.
YanıtlaSilBir de özenle seçtiğim, ( olabildiğince düzgün ve beyaz, ve de sabunla tertemiz yıkadığım ) taşlar. Haydi gel, beş taş oynayalım '
İyi bayramlar.
ben hiç çocuk olmamaışım yahu. bu oyunların hiçbiriyle ilgili bir anım yok ki benim :( ama sanırım şimdi emreyle yeniden çocuk olma şansını yakalıyorum ve hepsini not alıyorum. biraz daha büyüsün hepsini oynıycaz eminim..
YanıtlaSilHayal meyal hatirladigim, ama oyunu tam olarak cikaramadigim kendin yap bir oyun biz de oynardik. Sokakta buldugumuz kiremit artigi ya da okuldan yürüttügümüz tebesirlerle islemeyen sokagimizda yol kenarlarina kare icinde kareler cizer, farkli renklerdeki taslari ilerleterek bir cins düsünce oyunu oynardik. Acaba nasil bir seydi?! Hatirlayamiyor olmam ne fena :(
YanıtlaSilMünevver,
YanıtlaSilSen beni beş taşta kesin yenersin, ama taşlarımı toplayıp geliyorum hemen :)
Funda,
İlahi, mutlaka çocuk olmuşsundur ama başka oyunlarla... Seninkilerle bunları birleştirince geniş bir oyun repertuarı oluşuyor Emre için.
Ayça,
Senin anlattığın benim ve Münevver'in adını hatırlayamadığımız oyun işte. Kimse hatırlayamadığına göre bir adı yok muydu acaba?
Aa evet, cok dikkatle okumamisim, kusura bakmayin!! Nereden bulabiliriz acaba bu oyunla ne olduguna, kurallarina ait bilgiyi? Yazini okuyan, bilen biri ciksa keske :)
YanıtlaSilSnake and Ladder'in nasil oynandigini merak eder dururdum :) Ben oynamamisim onu hic! Ingiltere'de gordugum her okulun bahcesinde yerde cizili!!!
YanıtlaSilSu adi bilenemeyen capraz ya da yanyana uc tasi dizince kazanilan oyun mu acep?
Blogunuzu bir raslantı sonucu bir süre önce bulmuştum. Vakitimin sınırlı olması nedeniyle, bir yazınızdan ancak bir paragraf okuyabilmiştim. Yazınız ilgimi çektiğinden, linkinizi not etmiştim.
YanıtlaSilBu gün fazlaca zaman ayırarak bir kaç yazınızı severek okudum. Çok güzel yazıyorsunuz, memnuniyetimi belirtmek isterim.
Ayça,
YanıtlaSilBak, Dilek biraz hatırlıyor kurallarını.
Dilek,
Demek İngiltere'de oyuncular aynı zamanda piyon :) Zar ne büyüklükte kimbilir :))
Klasik Tatlar,
Ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkürler. Siz eğer aynı isimli blogun sahibiyseniz ben de sizin blogunuzu çok severim.
Cumartesi günü Mario'nun is yerinde depoda gördüm bu kareleri!! Piknik masalarina monte ediyorlar anladigim kadariyla, ya da oyun masasi hazirliyorlar. Adini da söyledi ama simdi yine hatirlamiyorum, nasil oynandigini da hatirliyormus!! Cok yaklastik saniyorum...
YanıtlaSilTesadüfe bak diyeceğim ama belki de algının seçiciliği rol oynuyor burada Ayça :) Karelerin nasıl çizildiğini tarif edebilir misin veya Excel'de falan basitçe çizip gönderebilir misin? Ben tamamen unutmuşum çünkü...
YanıtlaSilEvrennn :)) iste mutlu haberin linkleri;
YanıtlaSilhttp://de.wikipedia.org/wiki/M%C3%BChlespiel
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dokuz_ta%C5%9F
http://en.wikipedia.org/wiki/Nine_Men%27s_Morris
Harikasın! Güzel bir ekip çalışması oldu bu, Mario'nun da katkılarıyla. Üstelik gayet eski de bir oyunmuş bu. Wikipedia'da M.Ö. 2400'lerde bile bilindiği yazıyor!Biz de ilk fırsatta oynarız artık :))
YanıtlaSil