Dün...
...henüz öğle olmadan yapılacak işler listemdeki işlerin hemen hemen yarısının üstü çizilmişti bile. Yalancıktan da olsa bir başarı duygusu verdi bu.
...haftasonunun buz gibi ve keskin rüzgarlı havası (12 derece) yerini güneşli ve keyifli bir havaya bırakmıştı.
...öğleye doğru dışarı çıktık. Dışarıda halledilmesi gereken işler de sorunsuzca bitti. Hatta listemde yer almayanlar bile.
...kıyıda oğlumla oturduk. Sırtımızı gürültülü caddeye, yüzümüzü denize ve Valletta'ya döndük.
...havada çocukluğumdan hatırladığım ama yıllar geçtikçe daha az duyduğum; baharın habercisi o tarifi zor koku vardı. Sevinçle içime çektim. Bazen insan yaşadığını unutacak neredeyse, böyle derin nefes almasa.
... dönüşte bitirilen işlerin ödülü olarak; yanyana dizilmiş, hareketli sokak kahvelerinin birinde bir kahve ısmarladım kendime. Oğlum arabasında kestirirken ben yoldan gelip geçen insanları, onların ilginç yerli ve turist hallerini seyredip kahvemi yudumladım.
...deniz kenarında biraz daha yürüyüp eve geldik.
Her şeyin sorunsuzca, su gibi akıp gittiği; çok pürüzsüz, çok dalgasız, sakin ve huzurlu bir gündü dün. Bir çoklarına neredeyse sıkıcı gelebilecek bir gün. Geçmişte iş yaşamındayken bazı bazı burnumda tütmüş, ileride tekrar çalışmaya başladığımda muhtemelen sıklıkla anacağım türden bir gün...
"Neyse ki..." diye başlayacak değilim son cümleye, "ne yazık ki..." diyecek de değilim.
Sadece şu: Her zaman böyle olmuyor.
Fotoğraf: Sliema'dan Valletta'ya bakış
China syndrome?
3 saat önce
Ah evet! her zaman böyle olmuyor arkadaşım. Ne yazık ki dememek için de o anı en coşkulu biçimde yaşamak gerekiyor. Sanırım keşke dememenin en güzel yolu anı yaşamak.Sevgiler...
YanıtlaSilPs:Artık o bahar kokusu gerçekten de kaybolmak üzere...Çimen ve toprak kokusu da...
Kaybolan daha ne kokular var, değil mi? Yazık...
YanıtlaSilne güzel anlatmışsın...
YanıtlaSil