"Tek yol budur deriz; bilmez miyiz ki bir noktadan geçebilen doğrular kadar yol vardır."

(Thoreau)




Çarşamba, Şubat 06, 2008

Sözün özü...

Az ve öz konuşmak (ve yazmak) az ve öz yaşamanın bir uzantısı mı?
Balta girmemiş internet ormanında o forum senin, bu blog benim dolaşırken sıklıkla aklıma gelir bu. Bazen kendi yazdıklarımı da pek uzun bulurum.

Söyleyecek bu kadar çok sözümüz olması normal mi?

Guardian'da Comment is Free bölümünün moderatörleri uzun yorumlardan pek mi sıkılmış nedir; yorumcularına "hodri meydan" demişler, "tüm zamanların en iyi yorumunu yapın, ama sadece altı kelimeden oluşsun".
İlginç yorumlar gelmiş, vaktiniz varsa buyrun, okuyun.

Benim hoşuma gidenler:
  • Moderator deleted. Comment is now free.
  • It is all about the oil.
  • I came, I saw, I blogged.
  • You cannot argue in six words.
  • I post, therefore, I am.

Yine de akıcı bir dille yazılmış, iyi kurgulanmış, dilbilgisi ve yazım kurallarına dikkat edilmişse uzun bir yazıyı hiç bir şeye değişmem. Sıkılmadan da okurum.

Sadelik sözün miktarında değil, söyleniş şeklinde olsa gerek.

6 yorum:

  1. Evren ben senin yazdığın yazıları çok beğeniyorum, seçtiğin konuları da.. Yalnız bazen tam da senin dediğin gibi mi oluyor bilemiyorum yorum yazamıyorum. Yoksa her yazının altına "bayılarak okudum, teşekkürler" diye yorum bırakmam gerek, geçmiş ve gelecek için toptan kabul et bu sözümü. :) sevgiler..

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Yaban,
    Öncelikle teşekkürler yazdıkların için. Başım göğe erdi benim şimdi :)) Yorum konusunda ince ayar tutturmak zor gerçekten de. Gezindiğim sitelerde bana da olur hep. Beğenimi standart sözlerle belirtip lüzumsuzluk etmekle, tepkisiz kalmak arasında gider gider gelirim. Üstelik derdini 6 sözcükle anlatabilenlerden hiç değilim :))
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Hımm beğendiğin yorumlara şöyle desek ''I agree!'' Ingilazca :) Daha kısası ''Katılıyorum!'' Türkçe.

    Şaka bir yana, ilk ziyaretim sitenize. Belki benim sitem yüzlerce yorum almadığındandır, kısa ya da uzun, saçmalanmadıkça yorumlar hem güç veriyor, hem de yön. Bazen teşvik ediyor, bazen yapmamalıymışım dedirtiyor. Bazen de ben yorum yazarken içimi döküyorum, uzaklarda olduğumdan, arkadaşlarımla yüzyüze görüşmekten mahrum olduğum için belki. Türkiye'de olsam asla fırsat bulamayacağım şeyleri burada yaptığım için belki. Bazen karmaşık yaşamlar, bazen de basit olanlar zevkli belki... Ama insanına göre değil mi? Sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Berceste,
    Hoşgeldiniz öncelikle, ve kesinlikle haklısınız: Türkçe'nin matematiksel son ekleri sayesinde derdimizi daha az sözcükle anlatabilme şansımız var :)
    Günlüğüme bırakılan yorumlardan yana benim de hiç mi hiç şikayetim yok. Yanlış anlaşılmamışımdır umarım. Örneğimi Guardian'ın yorum bölümünden verdim, çünkü derdini az sözcükle anlatabilme çabası ilginç geldi bana.
    Yorumunuz için teşekkürler, yine beklerim.
    Evren

    YanıtlaSil
  5. Blogunu hayranlıkla ve gıptayla inceledim. Can-ı gönülden kutluyorum sevgili Evren. Tüm yazılarını okuyabildiğimi söyleyemem, ama şimdiye dek ve daha öncesinden okuduklarım referansıdır onların. Bu arada bizim sevimli Kimyon'la burada karşılaşmak başlıbaşına tatlı bir sürpriz oldu. Nedense pek de şaşırmadım sanki; yakışır bizim "Defne"mize:-)

    Şu benim "long vehicle" sıkıntım malûm; altı kelime nerde ben nerde..Yarım asırlık ömrümde buna teğet bile geçebilmiş değilim; galiba pek niyetim de yok aslında. Tek avuntum, yazdıklarımın okunabilir oluşuna dair sözlerde. Yine de çaylak gazetecilik günlerimden bir büyüğümün sözleri hep kulaklarımda: "En zoru en basiti yazmaktır."

    Sevgilerimle:-)
    Serap Çakalır

    YanıtlaSil
  6. Merhaba Serap Hanım,
    Ne iyi ettiniz de geldiniz! Yazıda sondan bir önceki, "Yine de..." diye başlayan cümleyi kurarken aklımda sizin yazılarınız vardı zaten. Büyüğünüzün sözüne diyecek yok. Buna paralel düşünceler kımıldıyor kafamda bugünlerde. Bir yazı olacaklar yakında. O zaman kulağınızı çınlatacağım sanırım.
    Yine beklerim :))
    Sevgiler,
    Evren

    YanıtlaSil