Kökten bir küreselleşme karşıtı değilim. Ama kaynakların ölçüsüzce yer değiştirdiği; değerlerin, alışkanlıkların ve adetlerin tektipleştiği bir dünyada da yanlış giden bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
Küreselleşmenin tuhaf sonuçlarına ilişkin şu hikayeyi dil kursundaki öğretmenim anlatmıştı:
Bir yaz tatilinde kızı Güney Amerika'daki bir yaz kampına gidecek olmuş. Guatemala'daki bir çiftlikte (bir kahve plantasyonu idi yanlış hatırlamıyorsam) bir süre çalışacak; insanlarla, kültürle, dille biraz haşır neşir olacakmış. İlk gün çiftlik çalışanlarından biriyle birlikte, sabahları çalışma başlamadan önce topluca kahvaltı edilen bölüme gitmişler. Tanışma faslından sonra, kahve hazırlandığını farkedince "Ah, ne güzel" demiş "Siz burada dünyanın en güzel kahvesini içiyorsunuzdur". Aç parantez : Brezilya dünyanın en önde gelen kahve ihracatçısı olsa da kimilerine göre en lezzetli ve aromatik kahve Guatemala'nın nispeten ılıman iklimli yüksek bölgelerinde yetişmekteymiş : Kapa parantez. "Nerde" demişler "en kaliteli Guatemala kahvesi gelişmiş ülkelere ihraç ediliyor, bize kalan kahve son derece kalitesiz". Gerçekten de çiftlikte çalıştığı süre boyunca lezzetli bir kahve içme imkanı olmamış hiç. Ülkesine geri döndüğünde çiftlikte edindiği dostlarına kendisini hatırlatacak bir şükran hediyesi göndermek istemiş. Ne göndermiş dersiniz?
En kalitelisinden halis Guatemala kahvesi!
The Joy of Taking Care of My Life
18 saat önce
Acı ama gerçek...Bizde de sebzenin-meyvenin en iyisi yurt dışına gitmiyor mu? Fındık cennetinde fındığın kilosunu 20-25 ytl ye yiyen biz değil miyiz?
YanıtlaSilBurada marketteki hemen her ürün valizine gittiği ülkenin çıkartmasını yapıştıran gezgin gibi, ilk kez bir taze et paketinin üzerinde Peru yazısını okuduğumda oha demiştim ama göre göre kanıksanıyor durum. Ekolojik domateslerimiz İsrail'den, bazı meyveler Şili'den, Çin'den, şuradan buradan. Hepsini bir araya getirsek dünya atlası yapabiliriz.
YanıtlaSilGülümseyiş, Yaban
YanıtlaSilÖrnekleri çoğaltmak mümkün, değil mi? Üstelik Çin'den gelen sarımsak, Peru'dan gelen et hala rekabet de edebiliyor yerel olanlarla fiyat açısından. Tuhaf olan da bu.
Selamlar
Bu sebeple buradaki yaşlı teyzeler yerel üretilmiş olanları almayı tercih ediyorlar. Hem tazeliği açısından, hem de yerel üreticiyi desteklemek açısından. Olay iki boyutta da kötü. Yerli üreticiler tek tek yokoluyor. Yurtdışından gelenler de geldiği ülkenin halkı tadamadan başka diyarlara satılıyor.
YanıtlaSilEşim fakir Afrika ülkelerinden gelmiş ürün görünce almıyor. Oranın insanı yesin, bize neden yolluyorlar bunları diyor. Bir başka konu da, TV belgesel olarak seyretmiştim. İthal ürünlerle birlikte yapılan kaçakçılıklar... Yerel halk perişan, köle şeklinde, balık alınıyor, içlerine uyuşturucu konulup ihraç ediliyor! Böyle birsürü balık ithalatçısı var o ülkede. Seyrederken aldığımız balıklarda da var mı acep dedim. Ada ülkesindeyiz ama dün aldığımız karışık deniz ürünleri(midye, karides, kalamar karışımı) paketinin üzerinde Endonezya dahil bir dolu başka ülke adı yazılıydı!!! Eee bu denizlerde ne çıkıyor dedik kendi kendimize...
Çoook güzel bir konuya değinmiş sene. Yazılarını okumak büyük zevk!
Berceste,
YanıtlaSilBiz de mümkün olduğunca yerel ürünleri satın almaya çalışıyoruz aynı sebeplerle. Üstelik ada ülkelerinde "yerel" ayrı da bir anlam kazanıyor. Burada turizmden kolay para kazanmaktansa tarımla uğraşanları teşvik etmek gerekiyor gibi geliyor bana. Ama her zaman mümkün olmuyor. Düzen başka türlü işliyor çünkü.
Ben de senin yazılarını zevkle okuyorum.
Sevgiler