Bugün Malta'da Zafer Bayramı ve tatil. Neyin zaferi diyecek olursanız 1565 yılında Osmanlı Kuşatması'nda Türkler'e karşı elde edilen zafer. Malta tarihinde ve kültüründe önemli bir yere sahip ünlü "Büyük Kuşatma" ilginizi çekiyorsa ilgili
wikipedia girişini okuyabilirsiniz. Kuşatma'nın tam bitiş tarihi 11 Eylül imiş aslında. Ama geri çekilme 8 Eylül'de başlamış. Tesadüfen bugün aynı zamanda Meryem Ana'nın doğum günü olarak da kutlanıyormuş öteden beri.
*
Kutlamalar Cumartesi günü başladı. Akşam yürüyüşe giderken yakındaki kilisenin kapılarını açık, içerisini tıklım tıklım dolu gördük. İçeride büyük salonda bir ayin vardı. Yan taraftaki ikinci ve küçük bir salonda da büyük salondan naklen yayın vardı hatta. Sahilde, Sliema ve St.Julians arasında ermiş ve Meryem Ana heykelleri ile süslenmiş bir kutlama alanı gördük sonra. Seyyar yiyecek ve içecek satıcıları festa kutlamalarındaki gibi yerlerini almıştı. Festa Malta'da yaz boyu biri bitip diğeri başlayan; genellikle bir kasaba veya köyün ermişine adanmış dini yönü baskın kutlama ve festivallere verilen ad. Kilise ayinleri, sokak süslemeleri, geleneksel giysilerle yürüyüş, bol yiyip içme, kasaba orkestrası, gündüzden başlayarak havai fişek desem herhalde kafanızda canlanır.
Bu seferki kısmen milli bayram sayıldığından bu festa havasını çok anlayamamıştım başta. Meğer il-bambina (yani bebek Meryem) kutlamaları da varmış aynı zamanda.
Neyse, güle oynaya Spinola Koyuna kadar yürüdük. Burası -daha da önce bahsetmiştim- sevimli, balıkçı kayıklarıyla süslü, küçük bir koy St. Julians'da. Orada, kıyıda balıkçı teknelerinin arasına yerleşmiş bir orkestra hafif, hoş bir şeyler çalıyordu. Saatler ilerleyip tam geri dönmeye karar vermiştik ki büyük bir gürültü ile havai fişek gösterisi başladı. Fişekler bir kaç kilometre ötede patlatılıyor ama ses büyük bir gürültüyle koydaki binalara çarparak adeta bir kaç kat büyüyordu. Oğlumun suratını bir görmeliydiniz! Hemen kalkıp eve dönmeye karar verdik. Aksi gibi fişekleri tam dönüş yolumuz üzerindeki kutlama alanında atılıyor. Yürüyerek oradan geçmek neredeyse imkansız. Bir taksi tutup geri dönmenin en iyisi olacağını düşündük.
*Gözlemlerime göre Malta'da yoldan taksi çevirmek diye bir kavram yok. Taksi duraklarından veya buradaki deyişle "garaj"lardan çağırılıyor taksiler. Ayrıca taksimetre de yok. Gideceğiniz yeri taksiyi çağırırken söylüyorsunuz. Ada küçük, mesafeler nispeten sabit olduğundan yolculuk sonunda şoför tahmini rakamı söylüyor size. İki türlü taksi var: Beyaz ve siyah. Aralarında hizmet açısından hemen hiç bir fark olmamasına rağmen beyaz taksiler siyahlara göre her zaman iki katı ücret alıyor. O yüzden mümkünse her zaman siyah taksi tercih edilmeli. Bir otel veya lokantadan ayrılırken sizin için taksi çağırılmasını isteyecekseniz de "siyah taksi çağırın lütfen" diye hatırlatılmalı.
Taksiciler her zaman konuşmaya ve ilginç şeyler anlatmaya hazır. Bu sefer bindiğimiz taksinin şoförüne çocuğumuzun havai fişeklerin gürültüsünden korktuğundan söz edecek oluyoruz. Meğer bizden de dertliymiş! "Hiç sevmiyorum, hiç!" diyor, "Çocuklar rahatsız oluyor, yaşlılar rahatsız oluyor, binalar için zararlı..."
"Çevre için de..." diyecek oluyorum. Ama dinleyen kim?
"...müzik güzel, yolları süslemeleri, festival yürüyüşü...peki ya bu? saçmalık bu, kuru gürültü, başka bir şey değil..."
"ya, öyle, öyle" diye onaylıyoruz eşimle.
Aylardır hemen her hafta sonu büyük bir gürültüyle havaya savrulan avroları seyredip duruyoruz ya...
..ve oğlumuzu ne olduğunu anlamadığı bu acayip gürültüden korumak için bazı akşamlar pencere kapatıp öyle oturuyoruz ya...
..bizim gibi düşünen Maltalılar da olduğunu duymak teselli verici. Bu taksi şoförü İstanbul'u Türkiye'nin başkenti sanıyordu. "Eskiden, Osmanlılar devrinde başkentti" dediğimizde bu kelime sanki bir şey ifade etmedi ona. Fişeklerin kutladığı zaferi kime karşı kazandıklarını biliyor mu acaba?
*
Haaa, yeri gelmişken geçenlerde bindiğimiz bir başka taksiden bahsedeyim. Aynaya asılmış beş şey vardı: Bir nazar boncuklu bilezik, bir haç, kim olduğunu bilmediğim bir Hristiyan ulu kişisinin çerçeveli minik resmi ve bizde de bazen gördüğüm tahminen içinde tılsım veya benzer bir şey olan minicik bir şişecik ve küçük, eski bir bebek patiği!... O taksinin şoförü uzun yıllar Kanada'da çalışmış. Sabah güneş doğmadan kalkılması gereken işler hoşuna gitmediğinden dönmüş Malta'ya!
...Ve bir de büyük büyük dedesi İstanbul'lu bir balıkçı olan bir taksi şoförü vardı.
Akdeniz'in oya oya, kilometrelerce uzayıp giden kıyılarında yaşayan bu insanlar hiç de uzak değil birbirine. Ve sanırım dünyanın bütün kıyıları da öyle...
oralar da bir iş mi bulsam ne? bana malta'yı özlettin (her zaman ki gibi)!
YanıtlaSilKonuyla ilgisi yok ama liçiden haber yok ne zamandır. merak ettim onu ben ..
YanıtlaSilBekleriz Nihal :)
YanıtlaSil*
Funda, bu yaz liçi evde iki kez yanlız kaldı ya (bir kez 5 hafta, bir kez de 2 hafta boyunca) keyfi yok pek. Bir fotoğrafını yayınlayacağım zavallı liçimin bir fırsat bulunca...
O havai fişeklerden ben de dertliyim! İngiltere'de Guy Fawkes Day ile Yeni yıl arasında atılanların haddi hesabı yok. Sonra yaza doğru mezuniyet törenleri başlıyor, bir fasıl da o. Türkiye'ye geldim, düğün görgüsüzleri... E biz 12 Eylül dönemi çocuklarıyız. Silah atılıyor deyip az yerlere yatmadık :(((
YanıtlaSilOsmanlı için Venedik'i anlatan bir belgeselde, Fransızlar yerine, keşke Osmanlılar yeniden gelseydi demişlerdi. Acaba Malta'da da böyle düşünen insanlar var mıdır? Bu sene ben de 18 Mart'ta Türkiye'ye geldim ve yanımda oturan İngiliz amca, ne var da bugün herkes Çanakkale'de diye sorduğunda, hani siz .... gelmişsiniz .... sonra Çanakkale .... dedim amca gerisini anladı :) (.... suskunluk ifade ediyor burada)
Dilek,
YanıtlaSilBeni en çok şaşırtan iki büyük kuşatma görmüş bu adada (1565 Osmanlı kuşatması ve II. Dünya savaşı sırasında)top sesini andıran bu abartılı gürültülerle kutlama yapmanın tercih edilir olması. Ortak hafızalarında kötü anıları canlandırması beklenir oysa. Sosyopsikolojik açıdan incelenmeye değer :)
E bu amcaların İngiliz versiyonu da Guy Fawkes gününde krallarını barutla havaya uçurmaya çalışan adamı havaifişekle anıp, ateş yakarak içine atıyorlar. Bir acayip durum benim için. O yüzden yadırgamamak lazım herhal :P
YanıtlaSil