3 kısımdan oluşur.
I.
Sevgili Sonbahar,
Biliyorum her şeyin bir zamanı var. Ve insanlar küçük parmaklarını ekosistemin mekanizmaları arasına sokup kurcalamadıkça sen kendi zamanını herkesten daha iyi bilirsin. Bu yüzden sana "hadi artık, çabuk gel" demiyorum. Ama çok özlendiğini, sabırla beklendiğini bil.
Biliyorum, bize bu yıl meşe palamutları ve at kestaneleri getirmeyeceksin. Mürverlerden, papaz külahlarından zaten geçtim. Biliyorum, bu yıl yürüdüğümüz yollara büyülü renkler içinde kayın ve akçaağaç yaprakları sermeyeceksin. Ormanda yağmurlu bir Pazar günü yürüyüşünün dönüşünde bir fincan kahve içme hayali olmayacak.
Biliyorum, her şeyin bir zamanı olduğu gibi, bir de yeri var. Belki henüz bilmediğimiz başka güzelliklerle geleceksin bu yıl. Belki deniz kenarında, yavaştan ıssızlaşan taşlık kıyıda yapacağız yürüyüşlerimizi. Dönüşte bir fincan kahveye yine de hayır demeyeceğiz. Belki yağmur yağacak sonra. Denize kavuşan damlaların ayrı bir güzellik olduğunu düşüneceğiz.
II.
Ateşte çaydanlık
Camda yağmur
Bahçede ıhlamur
III.
Bugünlerde iklim ve diğer şeyler fazla üstüme geldiğinde bir hayal kuruyorum. Her detayıyla ince ince oynadığım bir hayal...
Sonbahar gelmiş. Hava artık o kadar bunaltıcı sıcak değilmiş. Turistler yavaştan çekilmeye başlamış. Sabahları evdeki gerekli işleri hallettikten sonra çıkıp deniz kenarına gidiyormuşuz oğlumla. Ağaç gölgeli bir banka oturup yüzümüzü denize ve rahatsız etmeyen sonbahar güneşine veriyormuşuz. Hayal bu ya, bankı gölgeleyen ağaç ne olduğu belirsiz, silik bir şey değil de; bu iklime özgü güzel mi güzel bir ağaç oluyormuş. Bir malta eriği veya incir ağacı örneğin. Benim elimde kütüphaneden alınmış bir kitap oluyormuş. Her seferinde değiştirsem de hayalin bu detayını, bugün diyelim ki Gandhi'nin yaşam öyküsünü okuyormuşum. "Uğrunda ölmeyi göze alacağım bir çok dava var ama uğrunda öldüreceğim hiç bir dava yoktur" diyormuş Gandhi satır aralarında. "Bu dünya insanoğlunun ihtiyaçlarına fazlasıyla yeter ama bitmeyen istekleri için yeterli değildir" diyormuş. Yanımda oturan oğlumun önünde de bir dergi varmış. Büyük bir adam gibi itinayla sayfalarını çevirip, arada bir küçük parmağıyla ilgisini çeken bir şeyi gösteriyormuş. Yanımızdan geçen yaşlı kadınlar pek sevimli bulup bu halini, birbirlerine gösteriyor, bana gülümsüyorlarmış. Gözümü kırpıp "ne kadar erken başlarsa o kadar iyi" diyormuşum, gülüyormuşuz birlikte. Bazen oğlum elini denize çevirip, orada ilgisini çeken başka bir şeyi gösteriyormuş. "Aaa, gemiymiş, değil mi?" veya "Balık tutuyormuş değil mi amca?" diye yanıtlıyormuşum ben. Sonra birden denizin, manzaranın ne güzel olduğunun ayırdına varıyor; denizi seyretmek varken kitap okumanın haksızlık olduğunu düşünüyormuşum bir an. Aklıma aradığını suda bulan Sidharta geliyormuş. Sonra yine merakla kitaba dönüyormuşum ama. Çantamda evde hazırlanmış bir sandviç ve bir elma, oğlum için de bir şeyler oluyormuş. Bankta, yanımda yine evden yapıp getirdiğim bir termos dolusu kahve duruyormuş...
China syndrome?
32 dakika önce
Eve dönerken mesela aniden bir sonbahar yağmuru başlıyormuş, şemsiyemizi almayı akıl edemediğimizden ıslanıyormuşuz bolca,eylül yağmuru bu çabuk geçer diyip hiç aldırmıyormuşuz ıslaklığımıza, hatta biriken su gölcüklerine basıp, birbirimize su sıçratarak çok eğleniyormuşuz. Eve gidince de çoraplarımızı ayaklarımıza geçirip sıcacık bir çorbayla ısınıp gülümsüyormuşuz....
YanıtlaSilay ay ay, bunlar ne guzel duskurmalar..
YanıtlaSilkendimi bir masal kitabinin icinde hissettim yine...
umarim iklimler bizi duslerde yasamaya mecbur birakacak kadar alt ust olmayacak diye saf temennilerimle bitireyim.
Yandaki bankta da ben ve oglum varmisiz. "Bak" diyormusum gokyuzunu gosterip, "kuslar sicak ulkelere goc etmeye baslamislar bile" "Anne, nasil biliyorlar nereye gideceklerini?" diye soruyormus. "Bilmiyorum, eve gidince ansiklopediden okuruz" diyormusum.. Ben caretta carettalarin da nasil yol bulduklarini bilmiyorum.. Biraz belki utaniyormusum..
YanıtlaSilYandaki bankta bir anne ve cocugu oturuyorlarmis.. Termoslarindan mis gibi kahve kokusu geliyormus..
Funda,
YanıtlaSilÇorba için size gidelim. Sizde tembel işi ama lezzetli tarhana var bu yıl :))
Yaban,
Temennilerine canı gönülden katılıyorum ben de.
Mehtap hanım,
Caretta carettaların nasıl yol bulduğunu ben de bilmiyorum. Ama termosta kahve bol, bir de yedek bardak var. Hoşgeldiniz :)
Ne güzel bir düş, ne güzel bir yazı.
YanıtlaSilNe güzel bir yazi bu Evren... ben de kopup gittim -musuz'larla birlikte :)
YanıtlaSilbugünlerde o "-muşuz" lardan bir kısmını gerçekleştirebildim Demet, mutluyum bu yüzden :)
YanıtlaSil