2 yil önce okudugum, zaman yönetimi üzerine cok etkileyici bir yazi vardi. Hep burada bahsetmek, hatta oturup hepsini cevirip yayinlamak istedim. Ironik bir sekilde bir türlü vaktim olmadi. Bu ayin konusuna uydugundan, tam da simdi hakkinda yazabilecegimi düsünmüstüm; yayinlandigi siteden kaldirilmis! Ben de orada okudugum bir öneriden yola cikarak
"bir zaman yiyici olarak internet ve e-posta"dan bahsetmeye karar verdim bu yazida.
Hayatimda hic olmadigi kadar az televizyon seyrediyorum. Gurur duyulacak sey! Öte yandan aciga cikan zamanimi internete kaydirdigim söylenebilir. Daha dogru bir deyisle, zamanimi internette gecirdigim icin televizyon seyretmeye ihtiyacim kalmiyor. Bir noktaya kadar güzel bu. Internette secim hakkim var cünkü. Bana daha uyani ve daha kaliteliyi secebilirim. Fakat internet bir mecra olarak iyi yönetilmeyi ve sürekli insiyatif almayi gerektiriyor. Aksi taktirde acik kalan kapidan ne varsa iceri doluyor ve tam bir zaman yiyiciye dönüsüyor.
Internetin baska seyler icin bana gerekli zamandan calmamasi icin 4-5 yildir mücadele veriyorum. Insanin sonuc alabilmek icin üc bes sey yapmakla sonuc alabilecegi bir sey olmadigini da görüyorum. P
osta kutumda yaptigim sadelestirmeler oldukca ise yaradi. Bir ara takip ettigim ve yorum biraktigim bloglarda ölcüyü kacirdim. Google Reader kullaniyordum ve oldukca iyi, amacina uygun bir program oldugu söylenebilir. Ama
takip ettiginiz bloglarin sayisi kapasitenizi asiyorsa, onun yapabilecegi fazla bir sey de yok. Okunmamis blog yazilariyla sismeye mahkum. Bunun üzerine blog okumada ilk yöntemime, yani "Himm, X ne yazmis bakalim, Y hep ilginc seyler yazar, yeni bir sey yazmis mi acaba?" usulüne geri döndüm. Bir blog sık sık aklıma gelmiyorsa, benim acimdan düzenli olarak takip edilmeyi de gerektirmiyordur diye düsünüyorum. Mutlaka önemli yazilari da kaciriyorumdur bu yüzden. Ama gercek yasamimizda toplam kac kisinin yasamini ince detaylarinda biliyoruz? Cocugunun ilk attigi adimlar, en sevdigi yazar, kullandigi yüz kreminin markasi, dün yolda ne gördügü gibi detaylardan bahsediyorum. 1? 5? 10? Sanirim düzenli takip ettigim bloglarin sayisi da bunu gecmemeli...
Peki yorumlar ve bloglar üzerinden baska türlü iletisim imkanlari? Oglum 1,5 yasindayken düzenli bir blog takipcisi olmanin benim kapasitemi astigini farkettim.
O zaman aldigim ve büyük ölcüde uyguladigim bazi kararlar var. Artik bir blog yazisi bende aninda ve gercekten bir yorum yapma duygusu uyandiriyorsa ancak o zaman yorum birakiyorum. Buraya sık ugrayip yorum birakan biriyseniz ve blogunuzu gözardi ettigimi düsünüyorsaniz, yeri gelmisken söyleyeyim, hayir etmiyorum. Sadece bloglari takip ederken kisisel kapasitemi asmamaya calisiyorum.
Internetin bir zaman yiyici olmasini engellemek icin sistematik olarak uygulamaya calistigim seylerden biri de,
erisim/iletisim kanallarimi mümkün oldugunca az tutmak ve tek bir yere toplamak. Bu acidan posta kutum, bir de blogum benim kontrol panelimdir denebilir. Bütün kisisel yazismalara ek olarak, üye oldugum gruplarin yazismalarini, bloga birakilan yorumlari da -pek cok kisi gibi- e-posta adresime yönlendiriyorum. Bu yüzden forum tarzi, gidip dogrudan kendi sayfasindan okumam gereken tartisma platformlarinda cok katilimci olamiyorum (olmuyorum). Yine iletisim kanallarini kisitli tutmak adina büyük bir inatla Facebook, Twitter gibi sosyal aglardan kaciniyorum. Microblogging yapmak istedigimde zaten blogumda micro micro yazarak yapabilirim bunu :) Sosyal aglarla meslekten ilgili biri olarak ise, bu kadar "bagli" (connected) olmanin, üstelik de sanalsa, dezavantajlarini da biliyorum. O kanallarda olmadigim icin kacirdigim ve benim icin önemli bilgilerin ve degerli insanlarin da oldugundan eminim. Ama kuvvetli bir inancim var: Bir bilgi ve bir insan eger benim icin gercekten önemliyse, zamani geldiginde ben onun pesinden gitmeden o gelip beni bulur mutlaka... Kah o kanalda, kah bu kanalda paylasilanlari okuyup hazmetmeye, her daim online olmaya cabalarsam, asil o bilginin yanindan gecip gidecegimi de düsünüyorum üstelik. Bilimsel yönünü arastirmis degilim, bulursam onu da paylasirim ama bu kadar cok mecra, bu kadar cok kanalda, bu kadar cok kisi arasinda akip giden bilginin kesinlikle bir insanin bilissel kapasitesinin ötesinde olduguna inaniyorum.
Bilgi degil kayip bilgi caginda yasadigimiza inandigimdan bahsetmis miydim?
Buraya kadar güzel... Ama bilirsiniz, Alice'in Harikalar Diyari, tavsanin bir laf arasinda söyledigi gibi "
durmak icin kosmak gereken" bir dünyadir. Yasamimi daha basit tutabilmek icin de her alanda durumu korumak adina gözlemler yapip yeni önlemler almam, yani aktif olmam gerekir.
Uzun zamandir internetin bir zaman yiyici olarak yasamimda yaptigi yeni ataklari izliyorum ve kücük önlemlerle berteraf etmeye calisiyorum. Ama sincap oglum büyüyor ve ben yeni bir sey ögrendim. Bir cocugun ilginizi en cok yeni dogdugunda istedigini ve büyüdükce daha cok zamaniniz olacagini düsünmek büyük yanilgi. Durum tam tersi! Özellikle büyük sehrin izolasyonunda cekirdek aileyseniz ve cocugunuzun anne-babasi oldugunuz kadar da oyun arkadasiysaniz... Ayrica oglumun beni mümkün oldugunca az bilgisayar basinda görmesini isterim.
Tüm bunlara ek olarak internette veya internet disinda daha kaliteli, daha derin bir seyler okuma ihtiyacini duyuyorum. Cok dondurma yemek ama bunun susuzlugunu azaltmadigini, tam tersine arttirdigini farketmek gibi bir sey bu.
Özetle... Yeni bir atak yapmanin zamani geldi de geciyor. Gecen Sali gecesi ani bir kararla -bazilari gecici olmak üzere- bazi önlemler aldim. Üye oldugum bütün
tartisma gruplarinda "no mail" moduna gectim mesela. Posta kutuma onlardan mektup düsmüyor artik. Bir kismina beni cok ilgilendiren bir konu sebebiyle üye olmustum ama yeterince bilgilendigimi ve güncel olarak takip etmem gerekmedigini simdi farkediyorum. Istedigim zaman grup arsivlerini taramak her zaman mümkün.
Farketmissinizdir belki, simdilik blogdaki yorumlara da yanit yazmiyorum.
"Madem yanit yazamiyorsun, yorum niye bekliyorsun? Yazilarini yoruma da kapat o zaman!" dedi icimde bir ses. O kadarini yapamadim :) Ama bunun bencillik oldugunu düsünüyorsaniz, yorum birakmayin, ödesmis olalim :)
Yazinin basinda sözünü ettigim makaleye gelince... Unutmadim, simdi oraya bagliyorum. Uzun, pek cok basarili tespit ve öneriyle dolu bir makaleydi. Iclerinden sadece bir tanesi aklimda kalmis: Eskiler
"bir kararin/düsüncenin üzerine yatmak" derlermis. Yani bir karari hemen uygulamaya almadan, olgunlasmasina biraz zaman vermek. Bunun internette bir uygulamasi olarak öneri
e-postalari okudugunuz anda degil, üzerinden biraz zaman gectikten sonra yanitlamak idi.
"Is yerinde e-posta ile haberlesiyorsaniz, sabah bir kez e-postalarinizi kontrol edin, acil ve yaniti kesin olanlari hemen yanitlayin, digerlerinin düsünsel olarak bir süre üzerine yatin. E-postalarinizi gün icindeki ikinci kontrolünüz ögleden sonra 2 civari olsun. Bu sirada gelismelere göre sabahki bazi e-postalar da yanitlanabilir. Is disi e-postalarda zaman araligi rahatlikla genisletilebilir" diyordu. Birebir uygulanamadigi durumlarda bile anafikir etkileyici, degil mi? Sabah 8-9 ve ögleden sonra 2 gelisigüzel secilmis zamanlar degil. E-postalarin gün icindeki yazilma dagilimina bakarak en az kontrol ile en cok e-postayi okuyabileceginiz saatler. Peki siz gün icinde kac kez kontrol ediyorsunuz e-postalarinizi?
Gectigimiz ay CNN haber yapimcilarindan Richard Quest (evet, sadece o hararetli konusma tarziyla bile icimdeki sükun ve huzur duygusunu parcalayan adam) Avrupa ve Amerika'daki calisma saatleri ve calisma kültürü üzerine bir kac gün süren bir program yapti. Tüm detaylarini izleyemedim ama Amerikan, Ingiliz ve Fransiz calisanlarin
tatildeyken(!) e-postalarini kontrol etme aliskanliklari üzerine yayinladigi istatistikler (oranlari tam hatirlamiyorum %30 ile %90 arasi) carpici sekilde yüksekti.
Diyecegim o ki, bundan böyle e-postalarimi daha az kontrol etmeye ve yanitlamadan önce kendime (ve eger bir grup yazismasiysa baskalarina da) biraz zaman vermeye karar verdim. Eger bütün dünya ayni anda e-postalarini daha yavas okuyup yanitlasaydi, üretim/yaratim sürecinde inanin büyük bir kayip olmazdi. Sadece hep beraber biraz yavaslamis olurduk. Asil büyük sorun cogunluk kosarken, adimlarini sayacak kadar yavas yürüme karari aldiysan olusur. Bu sorunu nasil asacagimi önümüzdeki günlerde görecegim.
Fakat simdilik...
Posta kutumda hüküm süren büyüüüük sessizlik hosuma gidiyor :)